Türk Toraks Derneği Tüberküloz Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Aylin Babalık, verem hastalığının nedeninin bilindiğini, tanısının kolay olduğunu, yine de dünyada her gün 4 binden fazla insanın bu hastalıktan öldüğünü belirterek, erken tanı ve etkili tedavinin veremden korunmanın en önemli yolu olduğunu vurguladı.
Babalık, 24 Mart Dünya Tüberküloz Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, vereme yol açan basilin 1882'de, kesin tedavi eden ilaçların da 1950'li yıllarda bulunduğunu hatırlattı.
Dünyada tüberküloz olarak adlandırılan veremin, 2017'de 1,6 milyon insanın ölümüne neden olduğunu kaydeden Babalık, şu bilgileri verdi:
"Hastalığın nedeni bilinmektedir. Tanısı kolaydır. İlaçları ucuzdur ve hastalığı kesin tedavi eder. Yine de dünyada her gün 4 binden fazla insan bu hastalıktan ölmektedir. Yoksulluk, sağlık alt yapısının olmayışı, sağlık personeli eksikliği ve diğer nedenlerle, kayıtlara geçmeyen tüberküloz hasta sayısı 3,6 milyondur. Bir yılda kayıtlara geçen hasta sayısı 6,4 milyondur. 10 milyon insan her yıl tüberküloz hastalığına yakalanmaktadır."
Babalık, verem hastalığının sağlık sorunlarına yol açmanın yanı sıra yıkıcı sosyal ve ekonomik sonuçlar doğurduğuna da değinirken, hastaların tanı konulana kadar geçen sürede ciddi harcama yaptığını, tanı konulduktan sonra uzun tedavi süresince harcamaların sürebildiğini, bazı hastaların çalışamayacak kadar hasta olduklarından, bazılarının da dışlanma, damgalanma nedeniyle işlerinden olduğunu anlattı.
Verem basilinin, insandan insana hava yoluyla bulaştığına işaret eden Babalık, hastalığın öncelikle akciğerler olmak üzere tüm organlarda görülebileceğini belirtti.
"Düzenli tedavi önemli"
Aylin Babalık, "Hastalıktan şüphelenmek için 2 haftadan uzun süren öksürük önemlidir. Halsizlik, iştahsızlık, gece terlemesi, kilo kaybı olur. Bazen de balgamda kan görülebilir. Veremi kuvvetle düşündüren akciğer röntgeni bulguları saptandığında bu hastalıktan kuşkulanılır. Bu durumda balgam incelemesi yapılır ve mikrop gösterildiğinde verem tanısı kesinleşmiş olur." bilgisini paylaştı.
Tanı konulan verem hastasının, 6 ay düzenli tedavi ile iyileştiğini ifade eden Babalık, şunları kaydetti:
"Eğer düzenli tedavi yapılamazsa ya da kullanılan ilaçlar etkisiz ise daha farklı ilaçlarla daha uzun tedaviler gerekir. İlaç direncinin nedeni, hastaların ilaçlarını düzenli kullanmaması ve en yakınlarını, temasta oldukları başka kişileri direnç geliştirmiş bu basillerle hasta etmeleridir. İlaç direncinin verem tedavisinde önemli sorun olmasının nedeni, pahalı, 2 yıl süren, yan etkisi fazla ilaçlarla tedavi edilmesinin gerekmesidir. İlaçlara duyarlı basillerle oluşan verem hastalığının tedavisinde başarı çok yüksektir."
Dünyada yılda 560 bin dirençli tüberküloz hastası ortaya çıktığını ve bu hastaların 76 bininin başarıyla tedavi edildiğini belirterek, "Verem hastalarının erken tanısı ve etkili tedavisi veremden korunmanın en önemli yoludur. Hastalanma riski olanlara koruyucu ilaç verilir ve bu tedavi yüzde 90 oranında koruyucudur. BCG aşısı uygulanması ülkemizde halen sürmektedir. Tüberküloz ile mücadelede küresel çabalar 2000 yılından bu yana tahmini 54 milyon hayat kurtarmış ve tüberküloza bağlı ölümlerde yüzde 42 azalma sağlamıştır." ifadelerini kullandı.
"Hastalara maaş desteği, verem savaşına katkı sağladı"
Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Hasan Bayram da, Türkiye'nin, başarılı bir verem savaşı programı yürüttüğünün altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Her ilimizde en az bir verem savaşı dispanseri, hastalara ücretsiz hizmet vermektedir. Veremin tedavisi ücretsizdir. Bu hizmetin aksamadan sürdürülmesi gereklidir. Hastaların işlerini ve görevlerini kaybetmeden, ekonomik sıkıntı yaşamadan, tedavilerini başarıyla tamamlamaları için psikolojik ve ekonomik destek de sağlanmalıdır. Sağlık Bakanlığı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından ekonomik geliri düşük hastalara sağlanan maaş desteği, verem savaşına büyük katkı sağlamıştır. Bunun yanında verem tedavisi için başka şehirlere gitmek zorunda kalan hastalara da bunun için ekonomik destek sağlanması yararlı olacaktır."
Bayram, 2035'e gelindiğinde veremin görülme sıklığında yüzde 90 azalma, hastaların ölüm oranlarında yüzde 95 azalma hedeflendiğine işaret ederek, hedeflere ulaşmak için bütün hastaların tedavisinin yanında özellikle gizli tüberküloz enfeksiyonu kontrolü, riskli gruplar, yabancı uyruklu/göçmen hastalar, dirençli hasta ve temaslılarının yakından takibi ve politik kararlılık gerektiğini vurguladı.
Türkiye'de 2016'da tanı konulmuş hastaların yüzde 86'sının tedavisinin başarıyla tamamlandığını kaydeden Bayram, tüberküloz kontrol ilkeleri arasında yer alan, küresel liderlerin yapması önerilen konuları şöyle sıraladı:
"Koruyucu tedaviye ve hastalık tedavisine erişimi artırmak, tüberküloz ile mücadele konusunda hesap verilebilirlik, araştırmayı da destekleyen yeterli ve sürdürülebilir finansman sağlamak, damgalanmaya ve ayrımcılığa son verilmesini desteklemek ve tüberküloza karşı adil, hakkaniyetli ve insan odaklı bir mücadeleyi desteklemek."