Dr. Öğr. Üyesi Canan Kocaman, ”Çocuk nörolojisinde günlük pratiğimde son yıllarda haftada 2-3 otizm spektrum bozukluğu olan hasta ile karşılaşır oldum. Bizim çocukluk yıllarımızı düşündüğümde hiç oyuncağım olmadığını anımsıyorum ve sokakta oynayarak geçen zamanlar ilk aklıma gelen anılar. Teknoloji bu kadar gelişmediği yıllarda daha da mutluyduk. İlk kez ilkokul yıllarımda siyah-beyaz ekran televizyon görmüştüm. O yıllarda cep telefonu ise daha hiç ortalıkta yoktu. Giderek şehir yaşamında yalnızlaşan küçük aileler, ebeveynlerin çalışma koşullarının ağırlığı ile birlikte zamanla yarışma durumu bu koşullarda çocuk yetiştirmeye çalışırken bir tehlike ile karşı karşıyayız. Toplumumuz bu konuda bilinçlenmediği için aile zarar verdiğinin de farkında olmuyor. En sık duyduğum hikâye yemek yediremediğimiz için ekran izlettik oluyor ek gıda geçiş döneminde özellikle. Hele reklam gibi hızlı değişen görüntüden CD kaydı yapıp yemek yediren aile ile bile karşılaştım ne yazık ki” dedi.
“Çocuk beyni oynayarak, taklit yolu ile, bizimle zaman geçirerek öğreniyor ve gelişiyor, pasif bir şekilde ekran izleyerek değil”
Dr. Öğr. Üyesi Kocaman, “0-3 yaş çocuk beyin gelişimi için kritik bir periyottur. Hayatımızın gizemi bu dönemde saklı. Çünkü beyin gelişiminin %80'i bu dönemde tamamlanıyor. Ve çocuk beyni yetişkinlerden farklı olarak plastisite (yeniden organize olabilme) yeteneğine ve daha fazla nöronlar arası bağlantıya sahiptir. Çocuk beyni oynayarak, taklit yolu ile, bizimle zaman geçirerek öğreniyor ve gelişiyor, pasif bir şekilde ekran izleyerek değil! Hipnoz gibi bakıyorlar, hiçbir ayrıntıyı anlamıyorlar ve göremediğimiz arka fondaki hızlı kareler çocuk beynine, “Gelişme dur!” diyor” diye söyledi.
Otizm hastalığının belirtileri ile ilgili konuşan Dr. Öğr. Üyesi Kocaman, “Öğrendiği kelimeler bir süre sonra kayboluyor, göz kontağının azalması ve ismine bakmama, bay bay olmaması, komut almama, heyecanlanınca stereotipi dediğimiz hareketler kanat çırpma, parmak ucunda yürüme davranışı, odaklanamama, odaya girdiğinde sosyal tepkisizlik kendi dünyasında olma hâli ve sürekli bir hareketlilik, komut almama, istediği bir şeyi parmakla işaret etme yerine aileyi çekip götürme davranışı en sık gördüğümüz bulgular olarak karşımıza çıkıyor” diye belirtti.
“İkinci çocuklar daha özensiz büyüyor”
Dr. Öğr. Üyesi Kocaman, “Gözlemlerime göre ikinci çocuklar ortalıkta büyüyor. İlkinde daha bir özen ilk göz ağrısı durumu, bu da dikkatimi çeken durumlar arasında. Uyaran eksikliği sonucu gelişen klinikte en çok gördüğümüz tablo belki de yaklaşık vakaların %80'i yaygın gelişimsel bozukluk spektrumunda yer almakta. Bunun dışında hâlen altta yatan sebep bilinmeyen ön planda genetik yatkınlığa eklenen çevresel faktörlerin suçlandığı gerçek otizm tablosu ve otistik bulgular ile giden nörometabolik, nörogenetik hastalıklar da karşımıza çıkmakta. Örneğin vücutta beyaz lekeler ile giden, beyni, gözü ve böbreği de etkileyebilen epilepsinin de eşlik ettiği tuberoskleroz hastalığı olan çocuklar, Rett sendromu dediğimiz 6. aydan sonra gelişmede gerileme, baş çevresi küçüklüğü, el ayak küçüklüğü, konuşmanın hiç olmaması, amaçlı el kullanımı olmaması ile giden bir genetik hastalık da otistik belirtiler göstermektedir” diye vurguladı.
Ayrıca Dr. Öğr. Üyesi Kocaman, “Bu konuda yazdığım gerçek yaşanmış hasta hikayelerinden oluşan ailelere ve alanda çalışan özel eğitim uzmanlara rehberlik edebilecek ‘Otizmin Kıyısından Hikayeler' kitabımı okumanızı tavsiye ederim. Her çocuk kendine özel gelişmekte. Çocukların beynini koruyalım, yanlış uyaranlara maruz bırakmayalım” diye sözlerini noktaladı.