Göz bebeğinin boyutu birçok faktöre bağlıdır. Işıkla, heyecanlanınca, korkunca bazı göz bozukluklarında değişir. Bu yüzden böyle bir çalışma yapmak zordur. Georgia Institute of Technology yaklaşık altı yıldır bu konuda çalışmalar yapıyor.
İlk makalesini 2016 yılında yayımladı. Konuyla ilgili üç ayrı araştırma var. Yaptıkları çalışmalarda zihinsel performansın göz bebeği boyutuyla ilişkisini araştırıyorlar.
Aslında yaptıkları ilk çalışmada amaç bu değilmiş, hatta sonuçları ilk başta görmezden gelmişler fakat sonra aradaki farkın görmezden gelemeyecek düzeyde anlamlı olduğunu fark edince, konu üzerinde detaylı çalışmaya karar vermişler.
Göz bebeği gözümüzdeki renkli kısmın içinde kalan, siyah görünen alan. Işık buradan geçiyor ve retinaya düşüyor. Karmaşık bir takım mekanizmalar sonunda görme sağlanıyor.
Karanlık ortamlarda daha iyi görüş sağlayabilmek için göz bebeği büyür. Ya da korktuğumuzda, heyecanlandığımızda yine savunma mekanizması olarak, etrafımızda olanları daha iyi fark edebilmek için büyür. Göz bebeği boyutu aynı zamanda yalan makinasının ölçtüğü parametrelerden birisidir. Bu kadar fazla faktörden etkilenen göz bebeğinin ölçümünü doğru yapabilmek için epey titiz çalışmak gerekir.
Georgia Institute of Technology, son yaptığı çalışmada Atlanta eyaletinde yaşayan bireyler üzerinde yapılmış geniş çaplı birkaç çalışmayı taramış. Yaşları 18-35 arasında değişen 500 katılımcıyı çalışmaya dahil etmişler. Katılımcıların göz bebekleri, göz bebeği ve korneaya düşen ışığın yansımasına duyarlı bir cihazla ölçülmüş.
Göz hareketlerini takip eden bu cihazla 4 dakika boyunca loş ışıkta boş bilgisayar ekranına bakan kişilerin göz bebekleri ölçülmüş ve ortalaması alınmış. Böylece herkese aynı ortam sağlanmış olup, belli bir süre dahilinde uzunca bir ölçüm yapılıp ortalaması alınarak, olası diğer faktörler dışlanmaya çalışılmış.
Daha sonra katılımcılara akışkan zeka, çalışma belleği ve dikkatin ölçüldüğü bir dizi kognitif (zihinsel) test uygulanmış. Akışkan zeka özetle, karşılaşılan akut problemlerle ilgili neden-sonuç ilişkisini kurup hızlıca çözebilme yeteneğidir. Bir nev-i pratik zeka diyebiliriz.
Çalışma belleği ise öğrendiğimiz bilgileri o anda kullanmak için kısa süreli olarak o bilgileri aklımızda tutma durumumuzdur. Bunu da beynin karalama defteri gibi düşünebiliriz.
Dikkat ise başka çeldiricilerin bulunduğu ortamda üzerinde çalıştığımız işi etkilenmeden sürdürebilme, sona erdirebilme yeteneğimizdir. Mesela katılımcıların dikkatini ölçmek için bilgisayarın bir köşesinde yanıp sönen bir ışık varken, diğer köşesinde çok kısa süre beliren harfleri bilmeleri istenmiş.
Eğer dikkatleri yanıp sönen ışığa kayarsa, görünen harfi kaçırmışlar. Çalışmanın sonucunda göz bebeği büyüklüğünün akışkan zeka ve dikkat fonksiyonu ile belirgin olarak ilişkili olduğu gözlenirken, çalışma belleği ile daha düşük olmak kaydıyla pozitif ilişkisi olduğu tespit edilmiş.
Çalışmada bakılan başka bir detay da göz bebeği büyüklüğünün yaşla ilişkisi olmuş.
Yaşın artması ile birlikte göz bebeği büyüklüğünün ters orantılı olarak azaldığı gözlenmiş. Bu konu ile ilgili olası bilimsel açıklama ise şöyle. Beyin sapında Locus Ceruleus adı verilen hem hormon hem nörotransmitter olarak işlev gören norepinefrinin yapımından sorumlu bir alan var. Norepinefrin algılama, dikkat, öğrenme ve hafıza ile ilgili fonksiyonlarda rol alıyor. Aynı zamanda göz bebeğinin büyümesinden sorumlu. Locus Ceruleus ayrıca beynin bütüncül olarak çalışmasında, alanlar arası koordinasyonunda da önemli rol oynuyor. Göz bebeği-zeka ilişkisinin bu hipoteze dayanması muhtemel görünüyor. Ama elbette başka kanıtlara ve yeni çalışmalara ihtiyacımız var.
Kaynak: Dr. Sevda Sarıkaya