Prof. Dr. Can, yaptığı yazılı açıklamada, kırmızı gözlerin, koronavirüs değil, mevsimsel alerjik koşullar nedeniyle artış göstereceğini, her kırmızı gözün koronavirüs göstergesi olmadığını belirtti.
Gözlerdeki konjonktiva kırmızılığının, en az görülen koronavirüs semptomu olduğunu ifade eden Can, bu dönemde tüm pembe veya kızaran gözleri, koronavirüs semptomu olarak değerlendirmenin tıbbi ve bilimsel gerçeklerle bağdaşmayacağını vurguladı.
Çiçeklerin açmakta olduğu, havadaki polen konsantrasyonunun arttığı bir dönemde alerjik konjonktivitenin toplumda görülme sıklığının da artacağını aktaran İzzet Can, bu nedenle oluşacak pembe göz durumlarının korona göz belirtisi olarak yanlış algılanıp, hastanelere akın edilmesine neden olabileceğini belirtti.
Prof. Dr. Can, şu bilgileri aktardı:
"Olası panik durumu göz polikliniklerinde yoğunlaşmaya, yaratılmaya çalışılan sosyal izolasyon kurallarının çiğnenmesine ve böylece koronavirüs enfeksiyonun daha da hızlı yayılmasına yol açabilir. Koronavirüs hastalığı ile birlikte görülen belirtilere bakıldığında konjonktiva kırmızılığı en az görülen semptomdur. Koronavirüste en baskın belirti yüzde 87,9 ile ateş ve yüzde 67,7 ile kuru öksürük. Onları yorgunluk, balgam, nefes darlığı, kas ağrısı, baş ağrısı gibi bir dizi daha belirti takip ediyor. Pembe göz yani konjonktiva kırmızılığı yüzde 0,8 ile en düşük görülen belirti olarak dikkati çekiyor. Görüldüğü gibi göz kızarması ya da pembe göz denen belirti esasında korona hastalarının çok azında görülmektedir. Herkes açısından temasın en az olması gerektiği bir dönemdeyiz. Sosyal izolasyonu çok önemsiyoruz. Vatandaşlarımızı, koronavirüs bulaşmasını artırabilecek her tür alan ve eylemden uzak tutmaya çalışıyoruz."