“İletişim azaldıkça, Alzheimer süreci hızlanıyor”
Alzheimer hastalığının en sık görülen demans türü olduğuna dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şebnem Usta, özellikle pandemi döneminde Alzheimer hastalarının insanlarla iletişimi, azaldıkça hastalık süreçlerinin hızlanma eğilimi gösterebileceğini dile getirdi.

Oluşturma Tarihi: 2021-01-18 16:00:24

Güncelleme Tarihi: 2021-01-18 16:00:24

Yaygın görülen bir demans (bunama) türü olup beyin hücrelerinin yok olmasına neden olan ilerleyici bir nörolojik hastalık olan Alzheimer, hakkında açıklamalarda bulunan Medicana Kadıköy Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şebnem Usta, “Dünya genelinde 2010 yılı için 35,6 milyon demanslı birey bulunduğu saptanmış olup bu sayının önümüzdeki her 20 yılda iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir” ifadelerini kullandı.

İleri yaşlarda deman görülme riskinin arttığını ancak bunun sadece yaşlanma ile ortaya çıkan bir belirti olmadığını belirten Usta, “Alzheimer hastalığının sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu gözlemlenmiştir. Genel kabul görmüş risk faktörleri yaş, cinsiyet ve aile öyküsüdür. Hipertansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği gibi bazı kronik hastalıklar, düşük eğitim seviyesi, düşük sosyo-ekonomik düzey, demir-alüminyum-kurşun-bakır gibi toksik maddelere maruz kalmak, östrojen eksikliği, menopoz, enfeksiyon, beslenme yetersizlikleri, homosistein yüksekliği, vitamin B12 eksikliği, hipotiroidi, inme gibi çok sayıda risk faktörünün de Alzheimer hastalığının meydana gelmesinde etkisi olabileceği düşünülmektedir” diye konuştu.

HASTALIK SÜRESİ 1,5 İLE 15 YIL ARASINDA

Alzheimer hastalığının klinik tablosunda erken evrede kelime bulmada zorluk, unutkanlık, kişilik değişikliği, hesaplamada zorluklar, eşyaları kaybetme, soru veya cümlelerin tekrarı, hafif oryantasyon bozukluğunun olduğunu belirten Usta, hastaların yeni bir bilgi öğrenme kapasitesinin sınırlı olduğuna dikkat çekti.Hastalığın son evresinde, kişilerin yatağa bağımlı hale gelebileceğine vurgu yapan Usta, “Yatak yarası enfeksiyonları, akciğer embolisi veya enfeksiyonu, üriner enfeksiyon, beslenme bozuklukları gibi durumların yarattığı olumsuz sonuçlar başlıca ölüm nedenlerini oluşturur. Hastalık süresi 1,5 yıl ile 15 yıl arasındadır” dedi. 

Usta, “İleri evrede ise; beslenmede bağımlılık, idrar kaçırma, hareket etme ile ilgili problemler, yatağa bağımlılık ve konuşamama oluşabilmektedir. Orta evrede hafıza kaybında artış, uygunsuz kelime kullanma, öz bakım yeteneklerinde bozulma, kişilik değişiklikleri, gece ve gündüzü karıştırma, geceleri artan huzursuzluk ve uykusuzluk, akraba/arkadaş hatırlayamama, iletişim zorluğu, gezinme, halüsinasyon, huzursuzluk ön plandadır. Yeni bir bilgi öğrenme yetenekleri kaybolmuştur. Ev dışında tek başına dolaşamazlar ve ev dışında kaybolabilirler” ifadelerini kullandı.

“DEMANSI DURDURMAK YA DA YAVAŞLATMAK MÜMKÜN”

Demans hastalığının ilerlemesini durdurmak ya da yavaşlatmanın mümkün olduğunu ancak hastalığın tamamen yok olmasının mümkün olmadığını ifade eden Usta, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Demansa neden olan hastalıkların çoğunun kesin tedavisi yoktur ve kullanılan ilaçlar genellikle semptomatik tedaviye yöneliktir. Normal basınçlı sıvı birikmesi, vitamin B12 eksikliği, hipotiroidi ya da diğer metabolik bozukluklara bağlı demansiyel sendromlar tedaviye iyi yanıt veren tablolardır. Bu sebeple bir kısmı da tedavi edilebilir demanslar listesi içinde yerlerini almıştır. Demans tedavisinde öncelikle hastanın algısını bozabilecek ilaçları kesmek ve sistemik hastalıkları tedavi etmek gerekir. Böylelikle demansa neden olan hastalığa yönelik spesifik tedaviye başlanabilir.”

60 YAŞ ÖNCESİNİN YÜZDE 50'SİNDE AİLE ÖYKÜSÜ BULUNUYOR

Genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi ile Alzheimer hastalığının oluştuğunu belirten Usta,

“Tüm Alzheimer hastalığı olgularının yüzde 1'inden azı kalıtsal olma özelliği taşır. Alzheimer hastalığının 40-50 yaş aralığında başladığı durumlarda aile öyküsü daha ön plandadır. 60 yaştan önce başlayan vakaların yüzde 50'sinden fazlasında aile hikayesi vardır.  Alzheimer hastalığı olan bireylerin çocuklarında Alzheimer hastalığı görülme riski sağlıklı bireylerin çocuklarına göre 6 kat fazladır. Genetik mutasyonlar ve birinci derece akrabalarında Alzheimer hastalığı varlığında hastalığa yakalanma riski yüzde 29,2 ile yüzde 61,4 oranı arasında değişir” diye konuştu.

“BESLENME ALZHEİMER İLE YAKINDAN İLİŞKİLİ”

Koruyucu yaklaşımlardan biri olan beslenmenin Alzheimer hastalığı ile yakından ilişkili olduğuna dikkat çeken Usta, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Bugüne kadar yapılmış olan çalışmalarda antioksidan özelliğe sahip vitamin ve minerallerin Alzheimer hastalığı tedavisinde olumlu etkiye sahip olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca yüksek miktarda sebze, tam tahıl ürünleri, zeytinyağı, kakao, düşük miktarda hayvansal ve doymuş yağ ve rafine karbonhidrat içermeyen Akdeniz diyetinin Alzheimer hastalığı prevalansını azalttığı belirtilmektedir. Değiştirilebilir risk faktörleri olan kan basıncı kontrolü, diğer vasküler risk faktörlerinin önlenmesi (obesite, sigara, yüksek kolesterol, diabet), devamlı mental ve fiziksel aktivitenin sağlanması Alzheimer hastalığı görülme olasılığını belirgin olarak düşürür. Alzheimer hastalığından ikincil koruma algı bozukluğu olan ancak demansı olmayan hastalarda Alzheimer hastalığı gelişim riskini önlemeye yöneliktir. Günümüzde de  kanıta dayalı tıp bilgisiyle Alzheimer hastalığı tedavisinde etkileri gösterilmiş moleküller mevcuttur.”                


HASTALARIN YAŞAM ALANI DEĞİŞTİRİLMEMELİ


Pandemi döneminde Alzheimer hastalarının insanlarla etkileşimleri kaybolduğunda hastalık süreçlerinin hızlanma eğilimi gösterebiliceğini söyleyen Usta, “Ev içerisinde oyalanabilecekleri aktiviteler yaratılmalıdır. Hastanın yaşam alanını mümkün olduğunca değiştirilmemelidir. Koronavirüs hastalarının bazıları yoğun bakım hizmeti almak durumunda kalmaktadır. Bu durum da stres ve davranışsal sorunların artmasına neden olabilmektedir. Yapılan kısıtlı sayıdaki çalışmalar Covid-19 enfeksiyonunda demansın ileri yaşta mortaliteyi arttırdığı gösterilmiştir. Demans hastalarında Covid-19 enfeksiyonu deliryum, ajitasyon ve kognisyonda kötüleşme ile karşımıza çıkabilmektedir. Bütün bu sebeplerden ötürü demanslı hastalarda Covid-19 enfeksiyonuna yaklaşım çok yönlü olmalı ve bireyselleştirilmiş bir plan uygulanmalıdır. Pandemi sürecinde demans hastalarına psikososyal destek sağlanmalıdır” diyerek sözlerini tamamladı.