Dolar

34,5005

Euro

36,5181

Altın

2.916,25

Bist

9.232,90

Sandığınızdan çok daha yaygın! 'Tuvalete gitmemek için tüm gün su içmiyordum'

Dışarıda asla tuvalete giremeyen birini tanıyor musunuz? Yoksa o ‘biri’ siz misiniz? Dışarıda tuvalete girememek, aslında sandığımızdan çok daha yaygın bir sorun. İşte dışarıda tuvalete gidemeyen, tuvalet fobisi yaşayan insanların ilginç hikayeleri ve uzmanların bu hastalık hakkındaki yorumları...

3 Yıl Önce Güncellendi

2022-01-16 14:25:32

Sandığınızdan çok daha yaygın! 'Tuvalete gitmemek için tüm gün su içmiyordum'

Uzmanlar, dışarıda tuvalete gitmek istemeyen insan sayısının hiç de azımsanmayacak kadar fazla olduğunu söylüyor. Ancak bunu titizlik ya da özen gibi kavramlarla ilişkilendirmek çok yanlış. Çünkü uzmanlar bu durumu paruresis ya da halk arasında bilinen ismi ile ‘Utangaç Mesane' olarak adlandırıyor ve uzun vadede çok ciddi Sağlık sorunlarına hatta böbrek yetmezliğine dahi yol açabileceğini söylüyor.

Bir sosyal algı kaygı bozukluğu olarak kabul edilen utangaç mesane sendromu, başkalarının yanında ve dışarıda tuvalete girememe durumunu kapsıyor. Bu sorunun benzer bir şeklini dışkılama konusunda yaşayanlar da oldukça çok. Ama önce utangaç mesaneye sahip birkaç örnekten bahsedelim.

TUVALETE GİTMEMEK İÇİN SU BİLE İÇMİYORDU

Dünyada 17 milyon kişinin yaşadığı utangaç mesane sorunundan mustarip olan biri de Ian Harris idi. Hayatının tüm odak noktası evden ayrıldığında tuvaleti kullanmamak zorunda kalmamak olan Harris bu konuda öyle hassastı ki, sabah işe giderken ve akşam eve dönene kadar gün içinde bir yudum dahi su içmiyordu.

59 yaşındaki Harris yaşadığı durumu, “Beni dışarıda tuvalete gitmekten alıkoyan en büyük sebep bir başkasının varlığıydı. İzlenmekten ya da dinlenmekten korkuyordum” sözleriyle anlatıyor.

Utangaç mesane sendromu yaşayanlar, ofisteki, restoranlardaki, kafelerdeki, arkadaşlarının ya da bir başkasının evindeki ve hatta kendi evlerindeki tuvaleti kullanmaktan kaçınabiliyorlar.

Ian Harris'in durumu gençken yavaş yavaş başladı ve 20 yıl boyunca hayatının her alanını etkiledi. ABD, Worcester'ta eşiyle birlikte yaşayan Harris, “Dünyada bu sorunu yaşayan tek kişi olduğumu hissettim. İlk başlarda kimseye söyleyemedim, bununla baş etmek için stratejiler geliştirmeye çalıştım” diyor ve şöyle anlatıyor:

“Üniversitedeyken barlara, eğlence yerlerine gitmezdim. Çalışmaya başladığımda da tüm iş günü boyunca sıvı tüketmezdim. İnsanlar düşük sıvı alımım hakkında yorum yaparlardı.”

İş yerinde pozisyonu yükselmeye başladıkça başka sorunlar da yaşamaya başlayan Harris, “İşim gereği çok sık seyahat etmek durumunda kaldım. Uzun yolculuklar sırasında bile hiçbir şey içmedim. Uzun vadede fiziksel bir hasar almadığım için çok şanslıyım” diyor.

BEKLEMEKTEN İDRAR YOLU ENFEKSİYONU GEÇİRDİ

Emekli bir plak satıcısı olan 64 yaşındaki kocası Steve ile İngiltere, Carlisle'de yaşayan Ann da utangaç mesane sendromu yaşayanlardandı. Bu durumla baş edebilmek için hayatını kısıtladığı dönemleri anlatan Ann, “Asla uzun mesafeli yolculuklara çıkamadım, sosyal etkinliklere katılamadım. Dışarıdaysam ve tuvalete gitmek zorunda kalırsam herkesin Yemek yediği sırada en az kullanılmış olan tuvalete giderdim. İş yerinde başka birisi varken asla tuvalete gitmezdim. Tuvaleti boş yakalayabilmek için çok beklemem gerekirdi ve bu yüzden defalarca idrar yolu enfeksiyonu geçirdim” diyor.

VAKALARIN YÜZDE 90'INI ERKEKLER OLUŞTURUYOR

Ürolog Tim Whittlestone, paruresis vakalarının yüzde 90'ını erkeklerin oluşturduğu bilgisini veriyor ve bunun nedenini ise erkek tuvaletlerinde pisuarların düzeninin birbirine yakın olması olarak gösteriyor.

Whittlestone, hastalarının yüzde 70'inin toplum içinde idrar yapma konusunda endişe duyduğundan bahsediyor, “Yıllardır tatil yapmamış, flört etmekten ve eş bulmaktan kaçınan, aile etkinliklerinden, çocuklarının güzel anlarından mahrum kalan ve hatta bu sorun nedeniyle iş tekliflerini reddeden insanlara yardım ettim” diye konuşuyor.

EN CİDDİ YAN ETKİSİ BÖBREK YETMEZLİĞİ

Dışarıda tuvalete gidememe sorununun mesane enfeksiyonları başta olmak üzere birçok fiziksel probleme yol açabildiğini de anlayan Whittlestone, o sorunları şöyle anlatıyor:

“İdrara çıkmayı geciktirmek mevcut bakterilerin çoğalmasına izin veriyor ve aynı zamanda mesanenin gerilemesine de neden oluyor. İşte o zaman mesaneyi boşaltmak daha da zorlaşıyor çünkü idrar yaparken mesanenizi kasarsınız. Mesane elastikiyetini kaybederse idrara çıkma işlemi düzgün gerçekleşemez. Bu, hastaların mesanelerini normal bir şekilde boşaltamayacakları anlamına geliyor. Sonuç olarak yeni idrar yapılmış olsa bile yeniden gitme dürtüsü yaşanıyor.”

Whittlestone, üşengeç mesane sendromunun en ciddi yan etkisinin böbrek yetmezliği olduğunu, gördüğü böbrek yetmezliği vakalarının yüzde 10 ila 15'inin paruresis'e bağlı olduğunu söylüyor.

DIŞARIDA GÜVENSİZ HİSSETMEK TUVALETE GİRMEYE ENGEL OLUYOR

Bu sendromun altında yatan psikolojik nedenleri ve sorunun çözümü için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş ile konuştuk.

Kendi evinin dışında tuvalete gidemeyen insanların bu davranışlarının en önemli nedeninin kendi alanının daha konforlu ve güvende olmasından kaynaklandığını düşünen Ateş, tuvaleti kullanma esnasında utanmaya sebep olabilecek bir şekilde sesin ya da kokunun fark edilmesi gibi endişelerden dolayı bu insanların tuvalete gitmekten kaçındığını söylüyor.

“Tedirginlik, kaygı ve stres bizim kaslarımızın daha fazla kasılmasına sebep olur. Kendi evlerimizde rahat olunduğu zaman kaslar daha fazla gevşer. Dolayısıyla dışarıda kendimizi güvensiz hissettiğimiz bir ortamda tuvalete girmek bizim için çok rahat bir durum değildir” diyen Ateş, bunu çok rahat bir şekilde yapabilen insanların da olduğunu ekliyor.

BEBEKLİK DÖNEMİNDEKİ TUVALET EĞİTİMİ ÇOK ÖNEMLİ

Bu sorunun temelinde aslında bebeklik dönemindeki tuvalet eğitiminden kaynaklanan kişisel farkların da etkili olduğunu söyleyen Ateş, eğer bu dönemde bebek, çok fazla bunun utancını, suçluluk duygusunu yaşamışsa veya tuvalet tutma dediğimiz bir davranışı, eylemi gerçekleştiriyorsa, bu konuda çok fazla eleştiriliyorsa, yargılandıysa, küçük düştüyse, yetişkinlikte de bu kişilerin tuvalet tutma konusunda problemler yaşayabileceğinden bahsediyor.

Berkay Ateş, “Eğer dışarıda tuvalete gidememe problemi yaşam kalitesini bozacak düzeyde o kişinin hayatını etkiliyorsa öncelikle kişinin bunun farkına varması gerekir. Bu kaygının ortaya çıkmasının sebeplerine götüren ya da bunlara yol açan her şeyin doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Kişinin bunların farkına varıp analiz edebilecek bir hale gelmesi lazım” diyor. Ateş, bu sorunu yaşayan kişinin bunlarla ilgili ufak tefek yüzleşme davranışları veya daha rasyonel ve gerçekçi düşüncelerle bu davranışını değiştirmeye ufak ufak adımlar atabileceğini söylüyor.

DUYGULARINI İÇİNE ATAN, BASTIRANLARDA DAHA SIK YAŞANIYOR

Eğer bu kişilerin kendi başlarına sorunu çözmekte zorlanırlarsa mutlaka bir destek almaları gerektiğinin altını çizen Ateş, küçük çocuklarda bu problemlerle karşılaşan ailelere tavsiyelerde bulunuyor ve şunları söylüyor:

“İçine çok fazla şeyi atan, duygularını çok fazla dışa vuramayan kişilerde böyle problemler yaşanabilir. Eğer bir çocukta uzun süre tuvaletini tutma davranışı fark edilirse erişkinlik dönemine gelmeden önce mutlaka bir çocuk terapisine ya da gelişim psikoloğuna yönlendirilmesinde fayda var. Bu konunun altında bireysel psikolojik sebepler yatıyor olabilir.”

MESANE PATLAYARAK PARÇALANABİLİR

Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Berkan Reşorlu, uzun süre idrar tutmanın zararlarını sorduğumuzda şu sözlerle yanıt veriyor:

“İnsanlar günde ortalama 4 – 6 kez idrara çıkmalıdır. Ama zaman zaman modern hayatın getirdiği baskılar bizi idrarımızı tutmaya zorlayabilir. Mesane 150 – 200 ml idrarla dolduğunda kişi sıkışma hissetmeye başlamakta, 400 – 500 ml'de ise bu his dayanılmaz hal almaktadır. Mesane idrarla doldukça bir noktaya kadar gerilmeye devam eder ancak kişi idrar yapmamakta ısrar ederse bir noktadan sonra istemsiz olarak idrar kaçırabilir, idrar üretimi durup böbrek yetmezliğine girebilir ya da aşırı gerilen mesane patlayarak parçalanabilir.”

Reşorlu, sürekli idrar tutmanın ve çok sıkışınca idrara gitmenin mesanenin gerilmesine ve yıllar içerisinde kapasitesinin artarak genişlemesine yol açtığını, mesanede zaman içinde gelişen bu genişlemenin sebebinin bir refleks olarak içerideki basıncı sabit tutmak, bu sayede idrar kaçmasını ve böbrek yetmezliğini önlemek olduğunu belirtiyor.

BAKTERİLER ÜRÜYOR, ENFEKSİYON OLUŞUYOR

“Yıllar içinde gelişen bu kapasite artışı mesanenin duvar yapısını bozar, mesanenin idrar boşaltma fonksiyonunu sağlıklı ve düzgün yapamaz hale getirir. Genişleyen ve kasılma fonksiyonunu yeterince gerçekleştiremeyen mesane idrarı tam olarak boşaltamaz hale gelir” diyen Doç. Dr. Reşorlu, mesane içerisinde sürekli idrar kalmasının kişinin sık olarak tuvalete çıkmasına ve hayat kalitesinin bozulmasına neden olduğunu, kolaylıkla bakterilerin üremesine ve sık idrar yolu enfeksiyonu geçirilmesine yol açtığını sözlerine ekliyor.

Mesanenin yapısının bozulmasının böbrekleri de olumsuz eklediğini belirten Reşorlu, idrar kaçırma sorunlarının yaşanabileceğini, ayrıca idrarın mesaneden böbreklere kaçmasını önleyen yapının sürekli idrar tutan kişilerde hasar göreceğini, bu durum hayatı tehdit eden tekrarlayan böbrek enfeksiyonlarına yol açarak böbrek yetmezliği tablosu geliştirebileceğini söylüyor.

ERKEN BOŞALMA VE SERTLEŞME SORUNLARINA NEDEN OLABİLİR

Peki idrar tutma hastalığı, üreme ve cinsel sağlığı nasıl etkiliyor?

Reşorlu, idrar tutma alışkanlığının kişinin üreme ve cinsel sağlığı üzerine direkt bir etkisinin olmadığını ancak uzun dönemde mesane fonksiyon bozukluğuna bağlı gelişebilecek idrar yolu enfeksiyonlarının erkeklerde testisleri etkileyerek sperm değerlerinin düşmesine, sperm kanallarını tıkayarak kısırlığa, prostat iltihaplanmasına yol açarak erken boşalma ve sertleşme sorunlarına yol açabileceğini belirtiyor.

38 yaşındaki H.K. çocukluğundan beri tuvaletin tutma eğiliminde. "Benim mesanem artık pek utangaç değil, aştı utangaçlığını. Ama bazı sfinkter kaslarımın halen çok utangaç olduğunu söyleyebilirim" diyor ve yaşadığı sorunu bizimle paylaşıyor.

Liseyi bitirene kadar okulda tuvalete girmemek için elimden geleni yaptım. Bunda tuvaletlerin temiz olmamasının da payı çok büyüktü. Bu nedenle kreşte zorla yatırıldığım bir öğle uykusunda hiç adetim olmamasına rağmen altıma kaçırmışlığım da var. Çünkü tuvaletler kötü kokuyordu ve ben bu nedenle uyku öncesi tuvaletimi yap(a)mamıştım. (Bu olaydan sonra nefret ettiğim kreşe de bir daha götürülmedim zaten.)İlkokul ve sonrasında sabah kalkınca evde giriyordum tuvalete. Sonra öğlen yemeğe eve gidersem öğlen, olmadı akşama kadar bekliyordum. Ancak üniversite için evden ayrılınca mecbur dünya değişti. Neyse ki kaldığım yurtta her dairenin özel tuvaleti vardı. 3-4 kişi ortak kullanıyorduk bir tuvaleti. Hepsi de arkadaşım olduğundan “umumi tuvalet” etkisi yapmıyordu. Bir şekilde orta yolu bulmuş oldum böylece. Diğer yandan idrar ihtiyacı için kütüphanede, kantinde, yemek için gittiğimiz mekanlarda tuvalete girmeye de yavaş yavaş alıştım. Hatta saatler süren şehirlerarası yolculuklarda mola yerlerinin tuvaletlerini bile kullanmaya başladım. Şu an bu konuda oldukça rahatım. Ama yine de iş yerinde hep aynı kabine girmeye dikkat etmek gibi minik “hassasiyetlerim” yok değil.Dışkı ise bambaşka bir dünya. Bir yerde ilk kez yatıya kaldıysam, tatil için bir otele yerleştiysem, hatta kendi evimden annemlerin evine gittiysem bile ilk birkaç gün alışma sürecinde tuvalet yapmam çok zor hatta imkansız. Zaman zaman başka bir yere gitmeme bile gerek yok. Uyandıktan sonraki ilk bir saat içinde tuvalete gitmezsem, sonra bütün gün evde olsam bile tuvaletimi yapmam mümkün değil. Böyle günlerde davul gibi şiş bir karınla yaşamak zorunda kalıyorum.

MODERN HAYATA GEÇMEDEN ÖNCE BÖYLE DEĞİLDİ

Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Salih Boğa, “İnsanoğlu evrimleşip, modern hayata geçmeden önce doğadaki hayvanlarla yaşarken, her insan dışkısı geldiği anda yapıyor ve gazını da çıkıyordu. Modern hayata bağdaşmasa da normali buydu” diyor ve tıbbi olarak günde üç defa dışkılamak ile üç günde bir dışkılamak arasındaki her türlü sayının normal olduğunu, üç günde bir kereden az dışkılamaya ya da ıkınarak ve çok sert dışkı çıkarmaya da kabızlık dendiğini anlatıyor.

HİSSEDİLDİĞİ ANDA UYGUN ZAMANDA DIŞKI ÇIKARILMALI

Uzun süre dışkıyı tutmayı alışkanlık haline getirmenin ne gibi sağlık sorunlarına yol açtığını sorduğumuz Boğa, günde yaklaşık 150-200 gram dışkının rektuma (kalın bağırsağın son kısmı) ulaşıp depolandığını, hissedildiği ilk anda olmasa da, ilk uygun vakitte bu dışkının kişinin kendini rahat hissedeceği bir tuvalete giderek çıkarılması gerektiğini söylüyor.

“Kişinin kendini rahat hissetmesi göreceli bir kavram olduğu için böyle bir tuvalet yoksa ya da kişi kendini rahat hissetmiyorsa dışkılama ertelenecek ve o an dışkılama isteği ve fonksiyonu başlayan bağırsağa müdahale edilmiş olacaktır. Hala bağırsakta kalan dışkının içindeki su miktarı (normalde dışkının yarıdan fazlası sudur) kalın bağırsağın normal fonksiyonu gereği su emilmeye devam edeceği için daha da azalacak ve dışkı daha da sertleşecektir” diyen Boğa, eğer bu dışkılama çok ertelenirse ve kalın bağırsakta birikip suyu fazla emildiğinden çok sert hale gelirse sertleşmiş ve taşlaşmış dışkı (fekalom) sorununun yaşanacağını anlatıyor.

Boğa, “Bu aşamadan sonra tuvalete gidilse bile o taşlaşmış dışkıyı makattan dışarı çıkarmakta güçlük çekilir ve kronik kabızlık başlar. Böyle durumlarda gerektiğinde el ya da kolonoskopiyle bu taşlaşmış dışkının boşaltılması hastayı rahatlatmanın tek yoludur” diyor.

Kaynak: hurriyet.com.tr

Haber Ara