Beslenme, en temel ihtiyacımız ve olabildiğince sağlıklı olması için elimizden geleni yapıyoruz. “Sağlıklı beslenme” ise başlı başına bir bilim dalı olarak karşımıza çıkıyor. Beslenme ve Diyetetik, yaşamın tüm dönemlerinde bireylerin ihtiyaçlarını yeterli ve dengeli bir şekilde karşılamak için gereken tüm süreçleri içeren bir bilim dalı. Ülkemizde Beslenme ve Diyetetik lisans düzeyinde bir eğitim gerektiriyor ve mezunları ‘Diyetisyen' unvanı ile bu bilimin uzmanı olarak tanımlanıyor. Ancak… Sosyal medya hiçbir eğitimi olmayan, “Beslenme uzmanı” ve “Diyetisyen”lerden geçilmiyor!
İSTÜN Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Hayrettin Mutlu, “Herhangi bir eğitimi olmayan kişilerin, hasta veya sağlıklı bireyler için basın, sosyal medya gibi mecralardaki genel önerilerinin sonuçları ağır olabiliyor” diyor.
Haber: Pınar Karahan
“Herkesin bilgi sahibi olması şart”
“Beslenme ve diyetetik yaşamla o kadar içli dışlı bir bilim ki, herkesin yaşam gereği bilgi sahibi olması gerekiyor” diyen Dr. Öğr. Üyesi Mutlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü doğumdan itibaren beslenmemiz aralıksız devam eden bir deneyim ve bunun öğrettiği birçok doğru davranış kültürel ve ailesel altyapı ile bize aktarılıyor. Yaşam ile çok iç içe olan bu bilim dalının yetkisiz kişiler tarafından yanlış ve yanıltıcı olarak kullanılması da toplum sağlığını önemli derecede tehdit ediyor.”
“Google bilgisiyle diyetisyenlik yapıyorlar”
Dr. Öğr. Üyesi Mutlu, önerileri veren kişinin kim olduğunun oldukça önemli olduğunun altını çizerek, “Basın ve sosyal medya başta olmak üzere kendisini ‘Beslenme Uzmanı' ya da ‘Diyetisyen' olarak tanıtan birçok hesap görüyoruz. Bunlar gıda ve sağlık terörünü meydana getiriyor. ‘Şu besini tüketirseniz şöyle olur, bu besini tüketirseniz böyle olur, şu besini diyetinizden çıkarın, şu besini her öğün tüketin' gibi önerilerle karşılaşıyoruz. Bu önerileri belirten kişilerin, konuya ilişkin Google bilgisi dışında hiçbir bilgisi olmadığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
İleri derecede kasıtlı öneriler
Bu kişilerin ileri giderek “Şeker yüklemesi testi yaptırmayın, insülin kullanmayın, şu ilaçlar kısır yapıyor” gibi sözleri çok rahat kullandıklarını anlatan Dr. Öğr. Üyesi Mutlu, “Tam olarak kişilerin sağlıklarına yönelik kasıt içeren açıklamalar sorunun en uç boyutu. Hastanelerde genel tanımlama hastalık yoktur hasta vardır denilmesinin nedeni her hastalık herkeste aynı şekilde seyretmez, her hasta için bireye özgü tedaviler bulunabilir. Beslenme ile ilgili öneriler de aynı şekildedir. Kişinin mevcut sağlık/hastalık durumu, yaş ve cinsiyeti, fiziksel aktivitesi gibi birçok parametreye göre kişiye özgü olarak planlanır. Standartlaştırılmış veya standart hale getirilmiş birçok diyet metodu toplumumuzun birçok bireyi için ciddi sağlık sorunları doğurabilir: Örneğin su diyet, İsveç diyeti, ketojenik diyet gibi…” yorumunu yaptı.
“Her bireyin ihtiyacına uygun beslenme planı yapılır”
Dr. Öğr. Üyesi Mutlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her bireyin ihtiyaçlarına uygun beslenme planı ve beslenme önerilerini oluşturmak, ülkemizde sadece Beslenme ve Diyetetik Lisans programı mezunlarının yetkinlikleri ve yeterliliği çerçevesindedir. Diyetisyenler aldıkları eğitimin büyük bölümünde bireylerin kişisel ihtiyaçlarının belirlenmesi konusunda eğitim alır ve güçlü bir iletişim ile beslenme önerilerini bireyin sosyal durumuna göre belirleyerek gerekli eğitimini tamamlarlar. Diyetisyen veya ileri ihtisas hekimi olmayan herhangi bir sıfat tamlamasının insan beslenmesi hakkında konuşması ve bunun ciddiye alınması kabul edilemez.”
Hangi beslenme önerisi hayatı nasıl tehdit eder?
Dr. Öğr. Üyesi Mutlu, özellikle hangi beslenme önerilerinin hayatı ciddi anlamda tehdit ettiğiyle ilgili şu bilgileri verdi:
Çok kısıtlı diyet önerileri: Başta kalp krizi riskini tetikler (obezite ölümlerinin önemli bir kısmının nedenidir) ve ilerleyen dönemde malnutrisyon gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olur. Su orucu, detoks ya da 1200 kalorinin altında özellikle 800 kalorinin altında enerji içeren diyetler buna örnek verilebilir.
Tek besine dayalı beslenme: Sadece meyve tüketme, sadece et grubu besinler tüketme, ketojenik beslenme gibi. Bu tür tek tip besin tüketimine dayalı beslenme eksik alınan besin ögelerinin vücutta sentezlenmesi sırasında meydana gelen atıkların tehlikeli boyutlara ulaşması, örneğin sıfır karbonhidrat tüketen emziren bir annenin bebeğine keton cisimlerin geçmesi ve bebekte sürekli uyku hali. Başka bir örnek, ketojenik diyet uygulamalarında böbreklerde artan solüt yük. Böbrek hasarına neden olmasının yanında, yüksek miktarda kolesterol alımı ile kalp hastalıkları için risk faktörlerini artırır.
Detoks miti: Detoks ifadesi vücuttan toksinlerin bir kısmının arındırılması olarak anlaşılıyor. Bunun için özel beslenme planları oluşturuluyor ki hiç biri bilimsel bir veriye dayanmıyor ya da çok güçsüz dayanaklar oluyor. İnsan vücudunun detoksifikasyon mekanizması mükemmel şekilde çalışıyor. Vücudumuz için detoks dediğimizde, sadece besinler ile aldığımız toksin miktarını azaltarak detoks yapabiliriz. Hava, çevre ve deri gibi yollarla aldığımız toksinler için ise vücudumuzun detoksifikasyon mekanizmasına ihtiyaç duyarız. Vücudumuzda şu şu besinleri tüketerek toksinlerin uzaklaştırıldığının iddiasının ispata ihtiyacı olduğu kesindir.
Güncel anlamda en sağlıklı detoks ise yeterli su/sıvı tüketmektir.
Tüm bu bilgiler ışığında hem geleneksel hem de dijital medyada her söylenilene, her verilen tavsiyeye güvenerek yaklaşılmaması gerektiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Mutlu, bu açıdan kişilerin sağlık ve medya okuryazarlığı konusunda kendilerini geliştirmesi ve bu alanda politikalar yürütülmesi gerektiğini belirtti.