'Süt çocuklarında üst solunum yolu enfeksiyonları astımı tetikliyor'
Çocuk Alerji ve Astım Akademisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Güler, süt çocuklarında üst solunum yolu enfeksiyonlarının astımı tetiklediğini söyledi.

Oluşturma Tarihi: 2019-05-08 08:53:00

Güncelleme Tarihi: 2019-05-08 08:53:00

Çocuk Alerji ve Astım Akademisi Derneği (ÇAAAD) Başkanı Prof. Dr. Nermin Güler, süt çocuklarında üst solunum yolu enfeksiyonlarının astımı tetiklediğini belirterek, "Bu hastalıklar birkaç gün içinde alt solunum yollarına iner ve astımın tipik belirtileri olan hışıltı ve öksürük gelişir. Tedaviyle tamamen düzelmiş gibi görünse de bir süre sonra tekrar ortaya çıkar. Tekrarlayan ataklar sonunda akciğerde sinsi değişiklikler meydana gelir ve çocuğun erişkin hayatına kadar süren ilerleyici süreç başlar." dedi.

Prof. Dr. Güler, "Dünya Astım Günü" dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, astımın hava yollarında aşırı hassasiyet meydana getiren, solunumla giren havanın içindeki çeşitli maddelere karşı normalden farklı bir tepki olarak ortaya çıkan kronik akciğer hastalığı olduğunu söyledi.

Nefes almayla giren alerjenlerin, akciğerlerde harabiyet yapabilen maddelerin ya da virüs gibi bazı mikropların akciğere girdikten sonra hava yollarında aniden daralma ve balgam artışı oluşturduğunu belirten Güler, bu durumun öksürük, hırıltı, hışıltılı solunum ve nefes darlığı gibi belirtiler meydana getirdiğini kaydetti.

Solunan havadaki zararlı etkenin ortadan kalkması ve hastanın tedavi edilmesi durumunda bronşların eski haline döndüğünü anlatan Güler, ancak etrafta az da olsa sürekli zarar veren bir alerjen varsa bu kronik temas sonucunda devamlı öksürük gibi bazı sinsi şikayetlerin ortaya çıktığını ve akciğerlerde zamanla harabiyet geliştiğini aktardı.

Güler, bazı durumlarda ölüme varabilen ağır atakların görüldüğüne işaret ederek, bu nedenle astım konusundaki farkındalığın arttırılmasının, tanı ve tedavinin doğru yapılmasının önemli olduğunu vurguladı.

"Astıma çeşitli alerjenler neden olabilir"

Prof. Dr. Güler, kış aylarında kapalı ortamdaki ev tozu ve küf gibi alerjenler ile temas edilmesinin ve viral enfeksiyonların çoğalmasının, ilkbahar ve yaz aylarındaysa havadaki alerjenik polenler nedeniyle solunum yolu alerjilerinin artmasının astıma sebebiyet verdiğini söyledi.

Astımın her yaşta başlayabileceğini belirten Güler, "Süt çocuklarında astımı tetikleyen en önemli olay üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Bu hastalıklar birkaç gün içinde alt solunum yollarına iner ve astımın tipik belirtileri olan hışıltı ve öksürük gelişir. Tedaviyle tamamen düzelmiş gibi görünse de bir süre sonra tekrar ortaya çıkar. Tekrarlayan ataklar sonunda akciğerde sinsi değişiklikler meydana gelir ve çocuğun erişkin hayatına kadar süren ilerleyici süreç başlar." dedi.

Nermin Güler, astıma çeşitli alerjenlerin neden olabileceğini ifade ederek, "Ülkemizde en sık rastlanan alerjenler ev tozu akarlarıdır. Akarlar ev içinde halı, yatak, yastık, yorgan gibi eşyalarda yaşar ve hızlı üreme kabiliyetine sahiptir. Nemli, iyi havalandırılmayan ve sıcak evlerde daha fazla ürerler. Süt, yumurta gibi bazı gıdalar da alerjiye neden olarak özellikle küçük çocuklarda nadiren astım belirtilerini ortaya çıkarabilirler." şeklinde konuştu.

Astım teşhisinin önemine işaret eden Güler, şöyle konuştu:

"Kesin teşhis için çocuklara solunum fonksiyon testlerinin yapılması gereklidir, ancak 5-6 yaşından küçük çocuklar bu testleri beceremezler. Bilgisayarlı özel aletler kullanılmaktadır. Ayrıca hangi alerjenlerin çocuğu olumsuz etkilediğini saptamak için alerji deri testleri yapılmalıdır. Kanda da alerjenlerle ilgili testleri yaparak fikir sahibi olunabilir fakat deri testi kadar güvenilir değildir.

Çocukluk yaşlarında astımı taklit eden çeşitli hastalıklar vardır ve iyi tetkik edilmezse astım zannedilerek tedavi edilebilir. Maalesef tüberküloz hastalığı ülkemizde hala mevcut olup öksürük ve hışıltıyla seyredebilir. Erken tanı konulması hayat kurtarıcı olabilir. Ayrıca çocuğun bağışıklık sistemini etkileyen ve mikroplara karşı savunmanın bozuk olduğu durumlarda da virüs ve bakteri enfeksiyonları sırasında astımı taklit eden belirtiler saptanabilir. Çocuklarda görülen bazı doğumsal hastalıklar ve göğüsün yapısal bozukluklarından kaynaklanan şikayetler de astımı düşündürebilir. Öncelikle çocuğun akciğer filminin ve bağışıklık sisteminin incelenmesi, ter testi gibi bazı testlerinin yapılarak böyle bir durumunun olmadığını ispat etmek gereklidir."

Bu uyarılara dikkat

Prof. Dr. Nermin Güler, çocuklarında astım hastalığı görülen ailelerin dikkat etmesi gereken noktalara işaret ederek, şu tavsiyelerde bulundu:

"Çocuğun, temiz havalı ortamda yaşaması gerekir. Ev içindeki hava kirliliğinin en önemli etkeni sigara dumanıdır. Çocukların yanında kesinlikle sigara içilmemelidir. Çeşitli parfümler, cila ve boya kokuları, sentetik maddelerden saçılan zerrecikler ve özellikle deterjanlar ev içi hava kirliliği nedenleridir. Egzoz gazı, fabrika ve baca dumanları öksürük ya da nefes darlığı gibi belirtilere yol açabilir.

Çocuğun yaşadığı ortamın az eşyayla döşenmiş olması ve toz tutan tüylü oyuncaklar yerine yıkanabilen ya da silinebilen oyuncaklarla oynaması tercih edilmelidir.

Odanın ısısı yüksek olmamalıdır ve ev içi nem miktarı daima yüzde 50'nin altında olmalıdır. Ev sık sık havalandırılmalı ve ısı kaybını önlemek için sıkı sıkı kapanan plastik çerçevelerden kaçınılmalıdır. Hamam böcekleri de korunulması gereken önemli alerjenlerdir. Eğer çocuğun polen mevsiminde ortaya çıkan şikayetleri varsa şapka, maske, gözlük takılabilir."

Astımın tedavisi için yeni ilaçlar araştırma halinde

ÇAAAD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nihat Sapan ise astımın çocukluk çağında başlayan ve sık görülen bir hastalık olduğunu söyledi.

Son yıllarda çevre ve özellikle hava kirliliğinin artmasından dolayı astıma sık rastlanıldığını belirten Sapan, doğru tanı ve tedaviyle astımın kontrol altına alınabileceğini kaydetti.

Bazı ailelerinin içeriğindeki kortizondan korktukları için çocuklarının astım ilaçlarını kullanmasını istemediklerini aktaran Sapan, aslında ilaçlardaki kortizon düzeyinin düşük ve önerilen tedavi şemaları sayesinde yan etki riskinin de az olduğunu dile getirdi.

Sapan, astımın tedavi yöntemlerine de değinerek, "Sprey ya da toz halindeki ilaçların akciğere hava yoluyla verilebilmesi için özel aygıtlar geliştirilmiştir. Hastalar her gün bu ilaçları solunum yolları içine çekerler. Bu sayede zerreler halindeki ilaç bronşlara ve küçük havayollarına giderek tedavi edici etki yapar ancak vücudun diğer organlarına gitmediği için yan etki ihtimali çok azalmaktadır. Ayrıca çocuklarda alerji aşılarının uygulanması da etkili bir tedavi yöntemidir. Vücutta alerjik reaksiyonlara neden olan maddelerin belirli zaman aralıkları ile enjeksiyon şeklinde verilmesidir. Konusunda deneyimli çocuk alerji uzmanları tarafından uygulandığında yararlı olabilir. Ayrıca, tedavide kullanılan ilaçlara ek olarak araştırma halindeki yeni ilaçlar vardır. Astım atakları sık olan ya da hastalığın bulgularının kontrol altına alınmasında güçlük çekilen olgularda etkili olabilmesi amacıyla yeni ilaçlar üzerinde çalışılmaktadır ve bunların bir kısmı da kullanıma girmiştir." diye konuştu.

Astımın tam bir şifasının olduğunun söylenemeyeceğini ancak etkin tedaviyle atak riskinin ve akciğerlerin yıllar içinde harap olmasının engellenebileceğini aktaran Sapan, son yıllarda astım ataklarının sayıca azaldığını ve ilaçlarını düzenli kullanan hastaların durumlarının iyi gittiğini gördüklerini ifade etti.