Sağlık Bakanlığı'nın yayımladığı, 2021-2023 yılları arasını kapsayan ‘Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı'na göre, 2020 yılı itibarıyla Türkiye'de her 100 bin kişiye düşen psikiyatrist sayısına bakıldığında, ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı sayısının 3,43; çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı sayısının ise 1,63 olduğu görülüyor.
Her 100 bin kişiye 5 psikolog düşüyor
Her 100 bin kişiye düşen psikolog sayısı ise 5,04. Ruh sağlığı alanında tüm çalışanlar açısından ise her 100 bin kişiye düşen çalışan sayısı 16,33. Raporda, Türkiye'de bu alandaki insan gücünün son 10 yılda belirgin bir artış gösterdiği ancak halen Avrupa ortalamalarının altında olunduğu belirtiliyor. Ruh sağlığı alanında her 100 bin kişiye düşen çalışan sayısı Avrupa ülkelerinde 43,5.
"Eğitimleri pahalı"
BBC Türkçe'ye konuşan Türk Psikologlar Derneği Etik Kurul Üyesi Ümit Taş, belirli ilerlemelere rağmen Türkiye'de ruh sağlığı alanındaki talebe cevap verme konusunda hem kamu hem de özel sektörde yetersizlik olduğunu söylüyor.
Psikoloji ve psikiyatri alanındaki meslek örgütlerinden uzman isimler, yurttaşların özel sektörde terapiye ulaşmada ekonomik güçten kaynaklanan sorunlar yaşadıklarını da kabul ediyor ancak problemi terapi ücretlerinin yüksek olması olarak tanımlamayı doğru bulmuyor.
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, insanların günümüzde terapiye erişim konusunda bir ekonomik zorluk yaşadığını belirtiyor ama buna iki yönlü bakmayı öneriyor:
“Öncelikle bu hizmet, Türkiye'deki tüm sağlık hizmetleri içerisinde pahalı mı? Örneğin bir tıbbi muayene ortalama yirmi beş dakikadır. Bir psikoterapi muayenesi 45-50 dakikadır. Yani normalin zaten iki katı bir emek vardır.
“İkincisi, burada bir yıpranma sorunu var. Psikoterapi tek seferlik değil, devamlılığı olması gereken müdahaleler ve işin gerçeği çok da zor müdahaleler. Dışarıdan sohbet, konuşmakmış gibi görünse de işin içine çok ciddi tekniklerin girdiği, terapi uygulayan kişinin de ciddi emek ve kaynak ayırması gereken bir işlemden bahsediyoruz. Siz bir yas ya da travma dinliyorsanız, ondan etkilenmemeniz mümkün değil, o yüzden psikoterapi çok yıpratan bir uygulamadır. Karşıdaki insanın tüm duygusal yükünü karşılamak ve onu taşımak zorunda olmanız lazım.
“Üçüncüsü, eğitimleri çok pahalıdır. Gerçek anlamda bir psikoterapi eğitimi alacaksanız, kurumlarda çok uzun süre çalışıp çok hasta görmeniz ve ekstradan da eğitimler almanız gerekir. Sürekli eğitim aldığınız, sürekli süper vizyonda olduğunuz, sürekli bunun için de kaynak ayırmanız gereken bir durumdan bahsediyoruz.”
Türk Psikologlar Derneği'nden Ümit Taş da eğitim konusunda, “Psikoterapi eğitimleri çok uzun yıllar süren ve pahalı eğitimler. Ben 20 yıllık bir psikoloğum, hâlâ takıldığım yerde süpervizyon alıyorum. Mesela bir eğitimimiz sekiz, on bin lira. Şu an klinik psikoloji yüksek lisans fiyatları 90 bin, 100 bin lira. Bu insanlar neden bu eğitimleri alıyor? Bu işi doğru yapmak için.”
Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde terapinin diğer tıbbi hizmetler ya da yurt dışındaki terapilere kıyasla pahalı olmadığını söylüyor:
“Şimdi öyle baktığımızda örneğin özeldeki bir dahili branş muayenesine göre, süre açısından bakıldığında pahalı değil sonucu çıkıyor. İkiyle çarparsanız süre bağlamında aynı ücrete gelir. Yurt dışındaki ücretlerle kıyasladığınızda ise Türkiye'dekilerin bazıları ucuz kalmaktadır çünkü yurt dışında bu hizmet çok pahalıdır.”
Ancak Prof. Dr. Yıldırım'a göre ortada bir sorun yok değil.
“Psikoterapi gerçekten ulaşılması güç bir noktaya doğru gidiyor. Bundan asıl şikayetçi olanlar bizleriz zaten” diyen psikiyatrist, ortadaki sorunun önemli nedenlerinden birinin insanların alım gücünün düşmesi olduğunu söylüyor.
“Bunun karşılığında çözüm, emeğin ucuzlatılması mı olmalıdır? Hayır bu da olmamalıdır” dedikten sonra ekliyor Prof. Dr. Yıldırım: “Buna mutlaka sağlık sistemi ve ekonomik sistem bir çözüm bulmalıdır.”
Ücretlere yetişeme sorununa çözüm ne olabilir?
Peki ruh sağlığı hizmetlerine erişimi de azalttığı düşünülen ücretlerle ilgili bu sorunun çözümü neler?
Meslek örgütlerinden uzman isimlerin önerilerinden biri, yurt dışındaki bazı ülkelerde olduğu gibi, özel sağlık sigortalarının psikoterapiyi de kapsaması.
Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “Özelde çalışan psikiyatristlerin sigorta sistemi içerisinde psikoterapi uygulayabilir olmaları önemli olabilir. Bu çok pahalı bir sistem, Türkiye'nin buna hızlıca geçeceğini pek zannetmiyoruz ama geçmeli” diyor.
Türk Psikologlar Derneği'den Ümit Taş, Sağlık Bakanlığı'na da öneri olarak sundukları bu sistemle sorunların yarısından çoğunun çözüleceği kanısında:
“Avrupa'da bu işler özel sağlık sigortasıyla da karşılanıyor. Özel sağlık sigortaları bunu karşıladığı zaman insanlar çok rahatlıkla özelde de bu imkânı yaşayacak. Böylece devletin ve devlet kurumlarının üzerindeki yük de kalkacak. Avrupa'da bu karşılanıyor. Terapi paketleri var, seans ücretleri var; özel sağlık sigortaları tarafından karşılanıyor. Bunu yaptığınız zaman aslında bu problemlerin yüzde 50, 60'ını halletmiş oluyoruz.”
Aile hekimlerinde psikoterapi hizmeti
Bir diğer öneri ise birinci basamak sağlık kuruluşları kapsamındaki aile hekimliklerinde psikoterapi hizmeti verilmesi.
“Mahallenizdeki aile hekimliğinizde, yani evinizin dibindeki aile hekimliğinde bir psikolog olduğunu düşünün. Ne kadar güzel olur değil mi?” diyen Taş, bunun maddi sorunları da çözeceğini savunuyor:
“Bugün eğer siz aile hekimliklerine, birinci basamak sağlık kuruluşlarına psikolog ataması yaparsanız hem arzı hem talebi buluşturmuş olursunuz. Böylece ikinci ve üçüncü basamaktaki hastanelerdeki yoğunluk, hizmet alamama ortadan kalkmış olacak. Böylece maddi durumu iyi olan da hizmet alabilecek, olmayan da alabilecek.”
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, ortadaki sorunun çözümü için sağlık sistemi içinde yapılacaklar dışında ekonomik olarak yurttaşların alım gücünün artması gerektiğini de ekliyor.
‘Merdiven altı terapi' uyarısı
Uzmanlar, Türkiye'de son dönemde klinik terapi konusunda yetkin olmayan birçok kişinin terapi hizmeti sunduğunu gördüklerini, bu kişilerin ‘ucuza terapi' ilanı verdiklerini ve bu durumun büyük bir sorun olduğunu savunup yurttaşları uyarıyor.
"Klinik psikologları meslektaşları olarak gördüklerini" belirten Prof. Dr. Yıldırım, "Türkiye'de özel üniversitelerin gelir kapısı olarak gördüğü için hukuk, diş hekimliği yanında psikoloji bölümlerini çok fazla açtıklarını, klinik eğitim almayan dört yıllık psikoloji mezunlarının çok fazla reklamlarına denk geldiklerini, ancak klinik eğitimi almadan bu kişilerin hastaya temas edemeyeceklerini" söylüyor.
Ümit Taş ise bazı kişilerin bazı kişilerin halkın ruh sağlığıyla oynadığı kanısında:
“İnsanlar yetki olmadan merdiven altı eğitimlerle kendini psikoterapist ilan ediyor. Sınırlarını aşabiliyor, sınır ihlali yapıyor, unvan kullanıyorlar. Bizim şu an yüzlerce davamız var. Kendine psikoterapist diyor, psikolog diyor, halkın ruh sağlıyla oynuyor. Bu yüzden diyoruz ki mutlaka diplomasını sorun; bu kişi kimdir, bu işte yetkin midir? Hangi eğitimleri almıştır? Şu an belki de Türkiye'de en çok ihlal edilen alanlardan biri ruh sağlığıdır.
“Şu an akreditasyonu olmayan, merdiven altı diye tabir ettiğimiz yerler var. Mesela görüyorsunuz adam fizikçi, 'Psikoterapistim' diyor; biyolog, 'Psikoterapistim' diyor; yaşam koçu 'Psikoterapistim' diyor. Biz herkesin alanına saygı duyuyoruz. Herkesin de bizim alanımıza saygı duymasını istiyoruz. Disiplinler arası etkileşime evet ama alan ihlaline hayır.”
Ümit Taş, bu sorunun çözümü için de bir meslek yasasının çıkarılmasını, Psikologlar Birliği'nin kurulmasını ve bu meslek örgütünün bu merkezleri denetlemesini öneriyor.