Uzm. Dr. Derya Şenel Yıldız; Diyabet Tedavisinde En Önemli Engel ‘Hipoglisemi’
İç hastalıkları hekimi olan Uzm. Dr. Derya Şenel Yıldız milyonları etkileyen Diyabet hastalığının tedavisi hakkında en önemli noktalara değindi; Diyabet, insülin eksikliği veya dokularda insülin direnci nedeniyle ortaya çıkan, pek çok organı etkileyen hiperglisemi (kan şekeri yüksekliği) ile karakterize kronik bir hastalıktır. Sürekli tıbbi bakım gerektiren bu hastalığın tedavisinde hastaların sürekli eğitimi şarttır.

Oluşturma Tarihi: 2023-03-14 13:15:51

Güncelleme Tarihi: 2023-03-14 13:15:51

Diyabet tedavisi düzenlenmesinde dikkat edilmesi gereken en önemli durum ise hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) riskidir. Hipoglisemi, bireyin kan şekerinin, yani glikoz seviyesinin normal değerlerinden daha düşük olması durumuna verilen isimdir. Genel olarak, diyabetik olmayan kişilerde hipoglisemi tanısı için kan şekerinin 50 mg/dl'nin altında bulunması, düşük kan şekeri düzeyi ile uyumlu semptomların olması ve bu semptomların, kan şekeri düşüklüğünü ortadan kaldıran bir tedavi ile geçmesi yeterlidir. Ancak kan şekeri kontrolü iyi olmayan, uzun süre hiperglisemik (kan şekeri yüksekliği) kalmış pek çok diyabetli hasta, 50 mg/dl'nin altına inmeyen kan şekeri düzeyinde de semptom hissetmekte ve tedaviye ihtiyaç duymaktadır. Amerikan Diyabet Derneği (ADA) gibi kuruluşlar diyabetli hastalar için hipoglisemi sınırının <70 mg/dl olarak kabul edilmesini önermektedir.

Hipogliseminin ana nedeni mutlak veya göreceli insülin fazlalığıdır. Başlıca nedenler arasında yanlışlıkla ya da kasıtlı olarak yüksek doz insülin ya da insülin salgılanmasına neden olan  ilaç alımı,  yemek egzersiz zamanlamasında uyuşmazlık, insülin biyoyararlılığında artış (insülin uygulanmasının ardından egzersiz, kronik böbrek hastalığı) , insülin duyarlılığının artması (kilo kaybı, fizik aktivite artışı vb) ,yetersiz beslenme (geç/az öğün, egzersiz sırasında eksik beslenme vb.), alkol ve ilaç kullanımları (insülin salgılanmasını artıran ilaç tedavisine başlanması ve/veya insülin direncini azaltan ilaçların tedaviye eklenmesi) sayılabilmektedir.  

Öncesinde  ciddi hipoglisemi öyküsü, düşük HbA1C (<%6), hipoglisemiden habersizlik, uzun süreli insülin tedavisi, kronik böbrek hastalığı, ciddi karaciğer hastalıkları, malnutrisyon, alkol kullanımı, aşırı egzersiz, bağırsak rezeksiyonu içeren bariyatrik cerrahi  gibi  durumlarda insülin veya insülin salımını arttıran ilaç kullanan hastalar ciddi hipoglisemi riski nedeniyle dikkatli olmalıdır. Okul öncesi çocuklar, ergenlik çağındakiler, gebeler ve yaşlılar özellikle risk altındadır.

Diyabet tedavisi alan, özellikle insülin tedavisi kullanan, her hastanın ve ailesinin hipogliseminin belirtileri, korunma yolları ve tedavisinin nasıl yapılması gerektiği konusunda mutlaka eğitim alması çok önemlidir.

Kan şekeri düşüklüğü belirti ve bulgular arasında titreme, soğuk terleme, anksiyete, bulantı, çarpıntı, acıkma, uyuşma, baş dönmesi, baş ağrısı, konsantre olamama, konuşmada güçlük, halsizlik, bilinç bulanıklığı gibi hipoglisemi derecesine göre ortaya çıkan,  geniş bir klinik tablo bulunmaktadır. 

Özellikle yaşlı ve çocuk hastalarda tekrarlayan ciddi hipoglisemik ataklar bilişsel bozukluklar,  davranış veya kişilik bozuklukları, nörolojik bozukluklara, kalp krizi, kalp ritm bozukluğu gibi kardiyak bozukluklara ve  göz içi kanamalar, diyabetik retinopatide ağırlaşma gibi göz hastalıklarına neden olabilir

Her hipoglisemik atak sonrası nedenler gözden geçirilmeli, gerekli tedavi düzenlenmeleri yapılmalı ve gerekiyorsa eğitim tekrarlanmalıdır.  Uzun süreli diyabet, yoğun alkol alımı, tekrarlayan hipoglisemileri gibi durumlarda hastalarda hipogliseminin belirtilerini hissedememe durumuna yol açabilir.  Bu sebeple çocuk ve yaşlı ve  ileri dönemde diyabetik komplikasyonları ( nefropati, nöropati vb.) olan  hastalarda sıkı kan şekeri kontrol hedeflerinden kaçınılmalıdır. Bunun gibi risk altındaki hasta gruplarında kan şekeri kontrolü gevşetildiğinde sorun büyük ölçüde düzelmektedir.