"Her Müslümanın Ortak Davası Kudüs" kitabından notlarımı telefonuma alırken, bir mesaj "Yine asparagas bildiriler yayınlanıyor herhalde" diye düşündürttü ilk okuduğumda.
Ama ilk mesajı ileten dostumun telaşlı ve ciddi hali bana neler oluyor dedirterek fazla araştırma yapmama gerek kalmadan gerçekle yüzleştirdi.
Kanallarda, sosyal medyada 15 Temmuz Darbesi vardı.
Lokmalar boğazda durur ya hani ama nefesin ciğerde kilitlenmesini ilk defa o an yaşadım.
Öksürerek toparlanmaya çalıştım... "Eyvah gitti elden Reis, gitti elden memleket" diye akabindeki dualarla bir hışımla kalktığım yere dizlerimin bağı çözülerek yeniden oturdum.
Bir yandan gözyaşlarımı silerken öte yandan toparlanıp sosyal medyada takipçilerimin çokluğu ile durumu çevreme ilan ettim.
İlk mesajım ise darbenin yaşandığı dakikalarda " Bilin ki ölümüne Recep Tayyip Erdoğan'ın yanındayım!! Bu DARBE girişiminin bedelini hepiniz ödeyeceksiniz .." şeklinde oldu.
Tozlu dumanlı havaları hiç sevmedim bugüne kadar, hele o havalarda kıyıda köşede kamufle olmuş bukelamun gibi durmayı hiç mi hiç sevmedim..
Her daim , her halûkârda net bir çizgim oldu.
Allah tevhid yolundan, Müslüman kimliğimizden bizleri ayırmasın.
Türkiye'deki takipçilerime ısrarla sokağa çıkmaları gerektiği çağrılarında bulundum o dakikalarda.
Öyle bir hal vardı ki üzerimde 75 milyonun tek tek kapılarına vurup " Hadi sokağa, meydanlara! Rahmetli Menderes'e olan borcumuzu ödeme zamanı geldi. Dedelerimizden yadigâr o zamanki utancın sırtımızdaki ağırlığını hafifletme zamanı geldi şimdi, durmayın n'olur!" feryadıyla sesleniyordum adeta...
Kapısından çıkan her bir kişi İrademize, Demokrasimize sahip çıkan bir asker gibiydiler.
Onlar evlerinden çıktıkça ezan susmayacaktı, bayrağımız inmeyecekti.
Bunun bilinciyle sosyal medyanın her kanalını kullanarak , Başkomutanımız, Cumhur Reisimizi acizane korumaya çalışıyordum.
Bilirim ki Reisimiz hainlere teslim edilirse, toprağımız da gidecekti.
Hedefleri senelerdir olduğu gibi yine, önce Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ı devirmek, sonra da Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip olmaktı.
Ve bir telefon " Sema herkese bildir Helvetiaplatz'a Zürih'in göbeğinde toplanıyoruz " ...
1 saat içinde yine sosyal medyanın etkisi sayesinde topladığımız kalabalık, Türkiye Zürih Başkonsolosluğumuz önünde sayısal olarak katlanmıştı. Saatlerce uzaklıktaki mesafeden gurbetçiler katılmıştı bu çağrıya.
Bir anda millet olarak bulunduğumuz sokağı doldurup, "Demokrasiye Evet, Darbeye Hayır" mitingi düzenledik.
İkinci akşam da aynı mitingi bu sefer Konsolosluğumuz önünde gerçekleştirdik.
Basel, Bern, Luzern, St. Gallen, Graubünden, Zug, Thurgau ... olarak farklı kantonlardan Türkiye sevdalıları, vatan nöbetinde o gece de buluştu.
Gözümüz , kulağımız, yüreğimiz anavatanımızla, ailelerimiz, akrabalarımızla iken daha fazla duramadı birçoğu gurbet ellerde.
Kimi uçuşlarla ilgili sorunların kalkması için birkaç gün daha beklemeyi tercih etti, kimisi de bizim gibi arabasına apar topar binip 23 saatlik mesafeye yanına aldığı dualarıyla yola koyuldu.
Gurbet diyardaki nöbetin devamı memleketlerimizde sürmeliydi.
Vardığımız her ilde " Demokrasi" adına meydanlarda buluşmalıydık.
Yüreği bedenine sığmayan biz Avrupalı Türkler olarak , Türkiye Sevdasıyla tutuşan pervane gibi ateşin yakıcılığına aldırmadan, sana vardık cennet vatanım.
Seni cehenneme çevirmek isteyenleri ateşlerinde yakacak bir inançla meydanlarındayız. Akın akın geldik dünyanın dört bir yanından.
Kahrolası tağutlara karşı ayet ayet geldik bağrına, ay yıldızlı bayraklarımızla.
Yana yana...
Dualarımızla...
Gözyaşlarıyla...
Biz Cumhurbaşkanımızın sesini işiteceğiz diye Almanya'da onbinlerce olarak toplanan bir milletiz.
Bir işaretiyle yaşadığımız gurbet diyarlardan tasımızı tarağımızı toplayıp dönecek sevdada milletiz.
Almanya , bizimle Reisimizin canlı yayında buluşmasına medeni(!?) ve demokratik(!?) bir şekilde engel koymasıyla, soluğu direksiyonda alıp 7 Ağustos'ta Yeni Kapı'da kulaklarımızla duymak, gözlerimizle görmek için yollara düşen milletiz.
Biz "Ortak Davası Türkiye" olduğunda elele veren, omuz omuza çarpışan, şehit olmak için birbiriyle yarışan bir milletiz..
Biz, polise zaman kazanması için kendisini silahlar önüne atmaya niyet eden imana sahip bir milletiz..
Sabahlara kadar meydanlarda nöbet tutan, kimi memlekette sıcaklarla boğuşurken, kimi memlekette soğuktan korunmaya çalışarak güneşi sabah ezanlarıyla doğuran milletiz..
Biz, evlâdına "Ben sizi bugünler için doğurdum. Evde durursanız hakkım helal değildir size" deyip oğullarını İstiklâl mücadelemizde meydanlara yollayan bir milletiz..
Biz, darbeci teröristlere karşı sabahlara kadar bebeleriyle meydanlarda nöbet tutan, toprağı döşek, gökyüzünü yorgan bilen milletiz..
Bizler güneşin doğduğu diyarlardan geldik, emin olun nerede yaşarsak yaşayalım batmaya hiiiçç niyeti olmayan bir milletiz biz..
Ne fitneler çıkarırsanız çıkarın, biz hep beraber çoook güzel bir milletiz..