İlk olarak... Sizden gözlerinizi iki dakika kapatıp kendinizi onlarca gün yer altında bir sığınakta ışıksız, yemeksiz ve susuz kaldığınızı hayal etmenizi rica ediyorum... Etrafınızda çocuklarınızın ve diğer çocukların sizi boğacak derecede olan o çaresiz seslerini, korkularından dolayı ağladıklarını ve Allah'a dua ettiklerini, aralıksız ve kesilmeyen bombardıman seslerini düşünün ve siz gözlerinizi böyle korkunç bir yerde açtığınızı hayal edin. Oradaki yaşlıların, kadınların ve hatta çocukların yüzünde metaneti ve Allah'ın zaferinin yakın olduğuna olan inancındaki kararlılığı göreceksiniz. Sığınakların karanlık duvarlarının şahit olduğu çığlıkların dua ve kuran tilavetine dönüşen insanların yüzünde göreceksiniz.
Evet burası Guta... Doğu Guta!
Guta'da yaşananlar sadece bunlardan ibaret değil. Guta'da zulmün ve kahrın her türlüsü yaşanıyor ancak bunların karşısında duran Allah'a tüm yüreğiyle inanan zaferin yakında olduğuna inanan iman dolu yürekler var. Gözlerinizi açın şimdi kabusunuz bitti... Allah'a çok şükür siz Guta'da değilsiniz. Şu günlerde orada olan insanların yaşadığı cehenneme bir kaç dakikalığına da olsa sizleri götürmek istedim.
Guta'nın ne demek olduğunu bilmeyenler için yazayım... Guta; salihlerin toprağı olan Şam'ın ve yasemin güllerinin başkentini çevreleyen yeşil altından bilezik olarak tanımlanır. Allah bu toprağın verimliliği ve güzelliği ile insanların iyisini ve cömerti ile birleştirmek istediği cennettir Guta. Guta Şam'a sadece taze ve lezzetli meyve, sebze vermedi, yüksek mertebeli alimler, kuran hafızları ve son olarak Allah yolunda İslam dini ve bu mazlum halka özgürlüklerini verebilmek için canını hiçe sayan şehitlerin oluk oluk akan kanlarını ve destan yazan insanları dünyaya getirdi. Bunların olmaması mümkün mü? İşte Allah'ın mübarek toprağı Guta.
Peygamberimizin hakkında şöyle buyurduğu topraklar: "Melhame-i Kübra gününde Müslümanların fustatı (çadır merkezi) Şam şehrinde GUTA denilen yerdedir. O gün Müslümanların menzillerinin en hayırlısı orasıdır."
Peygamberimiz (sas)'in buyurduğu gibi bugün kanlı bir savaş yaşanıyor. Müslümanların merkezi haline gelmiştir o en hayırlı topraklar. Korkusuz bir şekilde Allah'a imanla bağlı insanların toprağıdır...
Allah, yaralı Gutamızın acılarını yaşamasını istedi ve yaşadı, devrimimiz ise yedinci yılını geride bırakıp sekizinci yılına giriyor. Bu mübarek devrimi dünyadaki tüm şer odakları mübarek kıvılcımını söndürmek için uğraştı. Orada bulunan halk ise günümüzde hiç bir ümmetin şahit olmadığı zulüm ve acıya şahit oldu. Bu kadar zulüm ve kahır ne için? Zalim bir diktatörün karşısına çıktığımız için, kendisi ve daha önce babasının diktatörlüklerine zulümlerine karşı çıktığımız için. Bu halk (Suriye halkı) kelimenin taşıdığı tüm anlamıyla yetimdi. Allah'ın kapısı hariç tüm kapılar yüzüne kapatıldı. Allah'ın lütfuyla Türkiye; Cumhurbaşkanı ve halkı Allah'tan sonra en büyük destekçisi ve yardımcısıydı. Suriyeliler Türk kardeşlerinin onlara sunduğu yardım ve sevgiyi asla unutmayacak...
Zulme karşı olan devrimimiz tek bir özgür Suriyeli kalsa bile devam edecek..
Mübarek devrimimizden ve bizlere olanlardan yorulan, zaafa düşen ve hatta sıkılan kim varsa ona şunları söylemek istiyorum; uzun sürse de kısa sürse de bu devrim bâki kalıp devam edecek ve Allah'ın izniyle muzaffer olacak. Yarını bekleyen için yarın yakındır. Bu dönemin zalimi olan Beşşar'ı yenip vatanımız özgür Suriye'nin içinde durup tekbirler, şükürler getireceğimiz günler Allah'ın izniyle gelecek.
Üzülmeyiniz, çaresizliğe kapılmayınız!..
Ölüm, bizi ancak yaşama tutunmamız için ısrarcı kılar!..