Bakteriler, kimyasal atıkları altına dönüştürdü
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Teknokent çatısı altında yer alan bir Ar-Ge şirketi, 'Cupriavidus metallidurans' isimli bakteriyi kullanarak kimyasal atıklardan altın imal ettiğini duyurdu.

Oluşturma Tarihi: 2020-01-24 16:26:07

Güncelleme Tarihi: 2020-01-24 16:26:07

Farmapark Ar-Ge Biyoteknoloji Genel Müdürü Erdal Alsancak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, biyoteknoloji ve fermantasyon işlemleriyle bakterinin, kimyasal atıklarda bulunan altın klorür ve diğer metabolitleri yüzde 99 saflığında altına dönüştürdüğünü belirtti.

Buradan hareketle "Cupriavidus metallidurans" isimli bakteriyle kimyasal atıklardan altın ürettiklerini anlatan Alsancak, bu çalışmanın bilim dünyası için önemli olduğunu dile getirdi.

Çalışmanın 4 ay sürdüğü dile getiren Erdal Alsancak, şöyle konuştu:

"Bu bakterinin ağır kimyasallarda bulunan altın klorür veya diğer metabolitleri kullanarak altın ürettiğini gözlemledik. Bu çalışmayı sadece laboratuvar ortamında yaptık. Henüz endüstriyel alanda kullanılmıyor ama çalışmanın ileride ağır sanayi atıklarının değerlendirilmesi açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Biz bu çalışmayı biyoteknolojiye ilgi duyan, bilim insanı olmak isteyen genç arkadaşlarımıza yeni ufuklar açması için yaptık."

"ALTININ YÜZDE 99 SAFLIĞINDA OLDUĞUNU GÖRDÜK"

Alsancak, kimyasal atıkları uygun şartlarda fermantasyona tabi tuttuklarını belirterek, "Elimizde bulunan bakteriyi bu ortama aşıladık ve daha sonra bu bakteriler kimyasal atıklardan altın üretti. Altının saflığını ölçen analizler yaptığımızda ise üretilen altının yüzde 99 saflığında olduğunu gördük." diye konuştu.

"İLK KEZ BİZ ÜRETTİK VE LİTERATÜRE GİRDİK"

Çalışmanın son derece maliyetli olduğunu aktaran Erdal Alsancak, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye'de bir bakterinin bu şekilde kimyasal atığı altına dönüştürme işlemi gerçekleştirilmemişti. Türkiye'de literatürde de böyle bir şey yoktu, ilk kez biz ürettik ve literatüre girdik. Geçtiğimiz yıllarda ABD'de böyle bir çalışma yapılmıştı. Biz de bundan ilham alarak yaptık. Onlar kendi atıklarıyla böyle bir şey yapmıştı. Biz de ülkemizdeki otomotiv sektörünün zehirli ve toksik atıklarını kullanarak bunu başardık. Yani yöntem ve kullanılan hammadde farklıydı. Dolayısıyla, bu anlamda özgün bir çalışma gerçekleştirmiş olduk."