Bilim dünyası duygusal bilgisayar arayışında
Rusya’da Ulusal Nükleer Araştırmalar Üniversitesi çalışanları, yapay zeka amacına yönelik bilgisayarların, insan düzeyindeki bir zekayı icat etmek için için yeterli olduğunu düşünüyor.

Oluşturma Tarihi: 2016-03-21 11:57:02

Güncelleme Tarihi: 2016-03-21 11:57:02

Sputnik'te yer alan habere göre: Rusya'da Ulusal Nükleer Araştırmalar Üniversitesi çalışanları, mevcut bilgisayar sayısının, insan düzeyindeki bir zekayı icat etmek için için yeterli olduğunu düşünüyor. Üniversite, önümüzdeki 1.5 yıl içerisinde, Virtual Actor adlı akıllı üstlenici oluşturulacak. Bu program hem eleştirel hem de duygusal zekaya sahip olacak.
Sibernetik bölümü öğretim görevlisi Prof. Aleksey Samsonoviç, RIA Novosti haber ajansına mülakatında, yapay zekaya ilişkin soruları yanıtlamaya çalıştı.

Ulusal Nükleer Araştırmalar Üniversitesi, yapay zeka üzerinde mi çalışıyor?

Öncelikle hedefimiz, insan beynindeki doğal zekanın çalıştığı temel prensipleri bir formüle dökmek. Biyolojik çözümler, adaptasyon, öğrenme yeteneği, beklenmedik müdahalelere direnç ve diğer anlamlarda yapay çözümlerden üstün. Biz bilgisayarda bu prensiplerin benzetimini yapmak istiyoruz.

"BİLİMSEL ATILIM BEKLEMEMİZ GEREKİR"

Bu noktada birçok yaklaşım var, çok sayıda bilim insanı bu konuda kafa yoruyor. İnsanların nöronlardan başlayarak beynin yapısını adım adım tekrarlamaya çalıştığı ‘aşağıdan yukarıya' yaklaşımı var. Ben farklı bir yaklaşıma inanıyorum. Önce düşüncelerimizi yöneten temel prensipleri anlamak, bundan sonra bu prensipleri somut modellere dökme yollarını aramak gerekir.

Bu harekete aynı anda hem ‘aşağıdan yukarıya' hem de ‘yukarıdan aşağıya' diyebiliriz. Çeşitli yaklaşımların (fonksiyon, sinir ağı, karakter, mantık) kombinasyonuna ihtiyaç var. En alt veya en üst düzeyden yaklaşmamalı. Aslında tam da bu noktada kopma var. Bizde, insanın düşünme yeteneğini psikoloji ve bilişsel modelleme gibi üst düzeyde anlatan teoriler var. Beynin çalışmasını en alt düzeyde, nöronlar düzeyinde, anlatan modeller de var. Ancak bu ikisini henüz birleştirmeyi başaramadık. Ancak işte bu noktada bilimsel atılım beklememiz gerekir.

İnsan ne zamandan beri kendine benzer  bir sistem arıyor?

Böyle bir fikir, insanlar ortaya çıktığı anda doğmuştur. Antik filozoflar her zaman insanı anlama, benzetimi yapma konusunda kafa yormuştur. Ama ‘yapay zeka' terimi 1956 yılında Dartmouth konferansında doğdu. Konferansta, net bir biçimde insan zekasının modelini, programı formüle edildi.

"YAPAY ZEKA YAŞAMIMIZI KOLAYLAŞTIRACAK"

Bilim insanları kısa zamanda, entelektüel faaliyetin birçok alanında insan yerine makine getirerek böyle bir atılımı gerçekleştirmeyi planlıyordu. Olmadı. Uzadı. Zor görünen kolay çıktı, kolay görünen aksine zor çıktı. Sorun halen çözülmüş değil. Bilim insanları söz vermeye devam ediyor, insanlar ise yapay zeka fikrinin kendini gözden düşürdüğünü ve artık bilim kurgu türünden bir şeye dönüştüğünü düşünmeye başlıyor. Ancak gerçek şu ki biz gerçekten de giderek bu sınıra yaklaşıyoruz. Bugün artık eşiğindeyiz.

Niye yapay zekaya ihtiyaç var?

Yapay zeka, birçok sorunun çözümünü üzerine alarak yaşamımızı kolaylaştıracak. Şöyle bir örnek vereyim. Bilgisayar, zamanında hesap makinesinin, çizim makinesinin ve müzik aletinin yerine geldi. Akıllı telefon ise fotoğraf makinesinin, diktafonun, bilgisayarın ve hatta el fenerinin yerini aldı, yan tüm bunlar tek bir cihaz içinde var.

Şimdi Photoshop, Word ve diğer tüm uygulamalarımızın yerini alacak yeni bilgisayar programının çıkması beklenebilir. Tek fark, yeni program ihtiyaçlarınızı kendisi anlayacak. Bilgisayar veya akıllı telefonunuzla bir insanla konuşur gibi konuşacaksınız. Yani onunla birbirinizi anlayacaksınız, bir araç değil ortağınız, yardımcınız olacak. Sizin duygularınızı, amacınızı, çevredeki durumu anlayacak. Yani tüm fonksiyonel imkanların tek bir noktada birleştiği ve birçok seçenek birden sunduğu bir nevi tekillik söz konusu.

Yüz milyarlarca nöronun yer aldığı karmaşık bir biyokimyasal sürecin yapay bir yolla tekrarlanması nasıl mümkün olur?

Bu işte yaklaşımımızın özelliği. Biz insan beyninde bilginin işlenmesine yol açan prensipleri anlamaya ve tekrarlamaya çalışıyoruz. Bunun için tüm nöronların ve iyon kanallarının yeniden oluşturmaya ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz.

"DAHA ETKİLİ ÇÖZÜM YOLLARI VAR"

Örneğin, beynin hafızadan sorumlu bölümü olan hipokampuse bakalım. Hafıza alanı, çok sayıda nöron sayesinde oluşuyor. Bu nöronları bir düzlemde belirli bir kurala göre yerleştirirsek toplam etkinliği, X ve Y koordinatlara sahip tek bir noktada odaklanır. Şu soru ortaya çıkıyor, sadece iki rakamı elde etmek için milyonlarca nöronu, her birinin on binlerce bağını, yüz milyarlarca iyon kanalını yeniden oluşturmanın bir anlamı var mı? Bence daha etkili çözüm yolları var.

Elbette, sinir ağları bazı görevleri maksimum etkili biçimde yapıyor. Ama onları biyolojik olarak gerçekçi yapmaya ihtiyaç var mı? Tam olarak insan beynine tekabül etmesine gerek var mı? Eminim, mevcut bilgisayar sayısının, hızı ve toplam hafıza hacminin, insan düzeyindeki bir zekayı icat etmek için yeterli olduğunu düşünüyorum. Biz sadece henüz bunu nasıl yapacağımızı bilmiyoruz. Sorun bilgisayar değil.

Peki ya deha, yaratıcılık, ilham? Bilgisayar böyle bir yeteneğe sahip olacak mı?

John von Neumann, “Bilgisayarın yapamayacağı şeyi bana net bir şekilde anlatın, ben sadece bunu yapacak bilgisayar üreteyim” demişti. Eğer ilhamı net bir şekilde tanımlarsanız, bu tanıma dayanarak algoritma yazacak ve dünyaya ‘ilham' makinesini sunacak yeni bir von Neumann ortaya çıkar.

Telefonla konuşabilecek bir bilgisayarı hayal edin. Telefonun diğer ucunda insan mı bilgisayar mı var anlamayacaksınız. Konuşurken ona dahi olduğunu söyleyeceksiniz belki ama sonra onun bir bilgisayar olduğunu öğreneceksiniz. Bu durumda ne yapacaksınız?

"KUANTUM BİLGİSAYARI YAPILIR"

Üniversitemizde, 21-24 Nisan'da yapılacak Uluslararası Biyolojik İlhamlı Bilişsel Mimariler Okulu düzenlenecek. Robodanza adlı dans eden ve dahiyane şekilde insanın  hareketlerini hisseden robotu yapan Palermo Üniversitesi Profesörü Antonio Kella gelecek.

Önümüzdeki yıllar için iddialarınız ne? Uzak geleceği nasıl görüyorsunuz?

Yüz yıl sonrası için hiçbir şey diyemem. Bu zamana kadar muhtemelen kuantum bilgisayarı yapılır. Tüm hayat, kelimenin tam ve mecazi anlamıyla farklı bir boyutlarda geçecek.

Önümüzdeki 1.5 yıl içinde üniversitemizde Virtual Actor adlı akıllı üstleniciyi üretmeyi planlıyoruz. Bu program hem duygusal hem de eleştirel zekaya sahip olacak, çevresinde yaşananları ve gelişmeleri anlayabilecek. Bunun temelinde planlar yapacak ve hedefler seçecek. İmkanlarından biri, aktörlük olacak, yani seçilen bir kişinin rolünü oynayan sanal robot olacak.

Böyle bir icada yaklaştınız mı?

Teorik olarak evet yaklaştık ama hayata geçirmek için zamana ihtiyacımız var. Şimdilik bilgisayar oyunu şeklinde basit bir üstlenici yapmayı planlıyoruz. Sanal üstlenici ve insan, bilgisayarın ekranındaki figürleri kontrol edecek ve böylece aralarında etkileşim olacaklar. Bununla birlikte aralarında,  duygusal eylemler temelinde sosyal bir etkileşim de oluşacak. Vurma, selamlama, yol verme, taşı yerinden oynatmaya yardım etme imkanları olacak. Her bir eylemin duygusal boyutu var, bunun sonucunda belirli ilişkiler kuruluyor, örneğin güven, bağlılık, liderlik gibi. Eğer insan sanal dünyada bir insanı makineden ayıramıyorsa bu, kısıtlı olsa da insan düzeyine ulaştık anlamına gelir.

Bu noktada her şey, oyunun kolaylık ve zorluk düzeyine bağlı. Üç taş oyununda insanın benzetimini yapmak kolay, bu görevi yapacak algoritmayı yazmak, bazen hata yapması için biraz ‘gürültü' eklemek yeterli. Ama eğer bu, duygusal eylemler dolu ve birlikte bir şeyler yapma ve kendini gösterme imkanı olan bir oyunsa çok daha zor olur. Gerçek dünyada biz şimdilik insandan ayırt edilemeyecek bir robotu yapamıyoruz. Ama üç taş oyunu ile gerçek dünya arasında olan bir düzeyde yapabiliyoruz.

"İNSAN BEYNİNİN BİYOLOJİK İMKANLARI SINIRLI"

İşimizin bir diğer yönü, insanın ne düşündüğünü, görsel olarak ne algıladığını, hangi duygular yaşadığını anlamak için beyninin etkinliğini kaydetmek. Batıda bu yönde büyük ilerleme kaydedildi. Bu konuda birçok bilim insanı çalışıyor, aralarında Ruslar da var. Günümüzde, insan beyninin etkinliğine bakarak insanın çekiç mi tornavida mı düşündüğünü belirlemek mümkün. Burada söz konusu, düşünceleri metin biçiminde okumak değil. Biz, insanın düşündüğü objeler, eylemler, ilişkiler kategorilerinin tanımlanmasından bahsediyoruz. Eğer bir insan, “Doktor hastayı kurtardı” diye düşündüyse somut doktor, hasta ve kurtarış hakkında bir fikri olmalı. Bu tür şeyler artık dünyada yapılıyor.

Sizce bu iyilik mi kötülük mü?

Elbette düşünce okuma, insan bilinçaltının derinliklerinde bile hiçbir şey saklayamayacağı küresel kontrol için kullanılabilir. Bu çok korkunç olur. Ama bizim amacımız insanın bilincini genişletmek. Eğer insan, düşünce sayesinde bilgisayarı kontrol edebilecekse nerede ‘ben' ve nerede ‘bilgisayar' olduğunu söylemek zor olacak. Bu arada bilgisayarın imkanları sınırsız, insan beyninin biyolojik imkanları ise sınırlı.

Peki ya eğer makine insan zekasına üstün gelirse, sonra isyan çıkarırsa?

En önemli bilimsel buluşlar sıkça yanlış ellere geçerek kötü boyut kazanır. Örneğin moleküler elektronik. Hesaplama elementlerinin moleküler düzeyde olacağı bir bilgisayarın icadına büyük umutlar bağlanmıştı. Ancak sonuçta tüm çabalar, örneğin insan vücuduna yerleştirilen ve sonra iz bırakmadan kaybolan casusluk cihazlarının üretimine yol açtı.

"ROBOT İNSAN UYGARLIĞININ BİR PARÇASI HALİNE GELİYOR"

Umarım, yapay zeka, insana özgü kusurlardan yoksun olur. Günümüzde, iyiyi kötüye dönüştürme yeteneğine sahip insan en büyük tehlike arz ediyor. Yapay yollarla insandan daha korkunç bir şeyi icat etmeyi hayal etmek zor benim için. Makine insanın elinde. İnsan, makine yardımıyla bir pislik yapabilir ama bunun sorumluluğu sadece insana ait olur. Bir robot, savaş alanında kimi öldüreceğine kendisi karar verse dahi. Bu robotu kim yaptı? Kim onu oraya gönderdi?

Makinenin isyan çıkarabileceği nasıl düşünülebilir? Makine hiçbir şekilde bağımsız değil. Robot, insan uygarlığının bir parçası haline geliyor. İnsan robotu programlıyor, yakında bir öğrenci gibi onu eğitecek ve eşiti olarak onunla konuşacak. Ama önümüzdeki 100 yılda eminim robot insanı deviremez, hipotetik olarak bile böyle mantıksal bir olasılık yok.

Biyolojik ve genetik silah üretimiyle kıyaslandığında yapay zeka öngörülen buluşlar arasında en tehlikesiz olanı. Sanırım bu ileriye dönük atılan temel adım, insan için sıradan olmayan bir olay olacak.