Trump'ın gidişiyle dijital çetenin artan cesareti arasındaki ilişkiyi görmemiz lazım…
Bir kere mesele WhatsApp değil. Facebook! Sorun orada. Esasen, Facebook-İnstagram-WhatsApp'ın oluşturduğu dijital hegemonyanın güç ve etkisini seçimlerdeki tarafından/rolünden bile anlayabilirsiniz…
Şu an, WhatsApp'la birlikte, Twitter, Facebook, Google Play, App Store (Apple), Amazon Web Services, Trump-Cumhuriyetçi Parti-Muhafazakâr seçmenin kullandığı dijital mecraları hep birlikte boğmaya çalışıyorlar. Bunların başında, hızlı yükselen “Parler” isimli sosyal medya uygulaması geliyordu ve abluka altındadır.
WhatsApp'ın, ticari sonuçlarından hiç korkmadan (!) kullanıcılarına dayattığı sözleşme ile birlikte bu örnek olay, Trump sonrası dönemde işin nerelere yürüyeceğine ilişkin ilk korkutucu adım sayılmalı…
‘ZARARLI BİLGİLER ODAĞI'…
‘Mesele Facebook' dedik, hep öyleydi; bugün WhatsApp ‘veri kullanımı' nedeniyle şimşekleri çekiyor ya, Facebook, WhatsApp'ı satın almak üzere ilk teklifini yaparken (2013), topladığı o gizli verilerle bu şirketi fark etmişti. Bu gizli verileri de, sahibi olduğu İsrail merkezli casus yazılım şirketi Onavo üzerinden eldelemişti.
Yani kökleri bilmek lazım…
WhatsApp'ın kurucularından Brian Acton-ki kendisi popüler alternatif haline gelen ‘Signal'in kurucusudur-işin buralara varacağını daha 2014'te söylüyordu; “Bizi satın alan bir şirketin elimizdeki kullanıcı tabanıyla yapabilecekleri beni endişelendiriyor. Uzun vadede bu kullanıcılara müdahalede bulunmamak mümkün değil”. (Wired UK, The Inside Story, Aralık 2014.)
İşte o uzun vadenin sonu bugün yaşananlar…
Acton'un beş yıl önceki öngörüsü ne kadar parlaksa, iki yıl önce yaptığı analiz de o kadar sorunluydu; “Teknolojinin ahlaki yönü yoktur. İnsanlar, teknolojiye ahlaki bir anlam yükler. Hüküm vermek teknolojiyle uğraşan insanların görevi değildir”…
Aslında dediği, “teknolojiyi satan insanları/bizi sorgulamayın. Kullananları sorgulayın”.
Myanmar katliamlarındaki Facebook tecrübesi bunun tam tersini söylüyor…
‘BİR ŞEY ÜCRETSİZSE, ÜRÜN SİZSİNİZ'…
WhatsApp, Facebook'a satıldığında iki kurucu ortak Jan Koum ve Acton durumu kullanıcılara şöyle duyurmuşlardı; “Gizliliğinize saygı duymak şirket olarak DNA'mızda var ve WhatsApp'ı kullanıcılar hakkında olabildiğince az bilgi toplama amacı etrafında şekillendirdik. Adınızı vermenize gerek yok ve e-posta adresinizi öğrenmek de istemiyoruz. Doğum gününüzü bilmiyoruz. Ev adresinizi bilmiyoruz. Nerede çalıştığınızı bilmiyoruz. Neleri beğendiğinizi, internette neleri aradığınızı bilmiyoruz. Bu verilerin hiçbiri WhatsApp tarafından asla toplanmadı ve bu düzeni değiştirmek gibi bir planımız da yok”…
Doğru. WhatsApp kullanıcılardan sadece telefon numaralarını istedi. Telefon defterini de. Şimdi de Facebook'daki bilgilerle entegre edecek. Facebook'a verdiğiniz bilgileri anımsıyorsunuz değil mi? Belki Instagram'daki görseller de dijital ruhunuza beden olacak. Bu durumda ortaya tüm boyutlarıyla çıkacak olan ‘sizin profilinizdir'. Hatta anatominiz!..
WhatsApp'ın herkesin önüne imzalayın diye sürdüğü son sözleşmede ‘neden Avrupa'nın dışarıda tutulduğu sorusunun yanıtı da burada saklı…
Facebook, WhatsApp'ı satın alırken yukarıdaki mahremiyet şartlarına sadık kalacağını söylemişti. Anlaşma maddeleri bunu esnetebilecek olanakları satır aralarına saklamıştı ama özü buydu. AB, 2017 yılında Facebook'un benzer bir satın alımı sonrası yine taahhütlerine uymadığı gerekçesiyle şirketin canına okudu. 122 milyon dolarlık ceza bir şey değildi ama tekrarı kötü olurdu. Tekrarı işte bu sözleşmedir…
TURPUN BÜYÜĞÜ HEYBEDE…
Uluslararası çapı devasa boyutta, hem iç hem küresel politikada taraf yüksek teknoloji şirketinin, sahibi olduğu WhatsApp üzerinden on milyonlarca kullanıcısına dayattığı sözleşme ne kadar ses getirirse getirsin ekonomik ve politik genişliği anlaşılmıyor.
Arkası var dediğimiz o…
Trump'a karşı olması ülke içinde ne demek? (Bu satırlar yazılırken Facebook tüm sayfalarından Trump taraftarlarının, “çalmayı durdur” sloganını kazıma kararı aldı.) Dünya genelinde ne demek?
Çin'in üzerinde çalıştığı tüm teknoloji girişimlerini düşünün. Bunlarla Dijital Çete'nin ilişkisi ne? Trump'ın seçilmesinde veya şimdi kaybetmesinde Rusya bağlantısı iddialarının anlamı ne? Kendisi kadar büyük ve şöhretli diğer uluslararası şirketlerle ilişkisi ne? Microsoft ne? Twitter ne?
Biden döneminde dünya siyasetinin, ekonomisinin, teknolojisinin itekleneceği yön ile bu şirketlerin ilişkisi, hedefi ne?..
O sözleşme daha başlangıç.
Bir tanesi; “Financial Times'ın adını açıklamadığı 3 kaynağa dayandırdığı haberine göre, Facebook Libra'yı Ocak ayında kullanıma sunmaya hazırlanıyor. Libra, operasyonel olabilmek için İsviçre'deki finansal makamlara müracaatları yaptı. Facebook, söz konusu kripto para biriminin ‘küresel bir para birimi ve finansal altyapı sistemi' olacağını savunuyor”. (27/11, NTV.)
Bu adımlar, tarihleri tesadüf olabilir mi?
Bu konuları, yani aşıyı, salgını, kripto paraları, sosyal medyayı, Kongre darbesini, ABD'yi, Çin'i, Rusya'yı, vs'yi, hep tek tek ele alıyoruz.
Ayrı ayrı duruyorlar. Öyle kaldıkları sürece ham bilgidir. Birleşince ‘akıl' olurlar. Birleştirin ki, bir araya gelemesinler!