Dış uzay Soğuk Savaş sonrasında küresel aktörlerin birbirleriyle yeniden tutuştukları dünya liderliği mücadelesinde stratejik önem kazanan, askeri ve ekonomik güç unsurları üzerinden kritik rol oynanan bir alan haline geldi. Ülkelerin dünya çevresindeki alçak-orta-yüksek yörüngede yapay uydu sahibi olmaları, yapay uydular konusunda sayısal üstünlük ve görev farklıklarında çeşitlilik elde etmeye çalışmaları ve bu uyduların diğer devletlerin müdahalelerine karşı korunması, ulusal savunma unsurları arasında yer alıyor. Bu yazıda öncelikle uyduların ülkeler arası rekabetteki önemine, daha sonra da teknolojilerine değinilerek Türkiye'nin bu alandaki çalışmalarına yer verilecektir.
Dünya atmosferinin sınırı geçilince, insan ürünü aktif yapay uydular yörüngesel bir düzlemden yeryüzündeki hayatın şekillenmesinde ve yok edilmesinde can alıcı roller üstlenmeye başladılar. Artık hayatın şekillenmesinde büyük söz sahibi olan, dünyadaki dijital dönüşümü gerçekleştiren bilgi teknolojileri dahilindeki yapay zekâ/otomasyon ve büyük veri çalışmaları için, dünyanın her noktasına erişilebilirlik ve her noktasıyla bağlantıda olma hali gerekiyor. Bu ihtiyacı karşılayan uydular anlık hızlı ve doğru veri elde edilmesinin kaynağını oluşturuyorlar. Askeri alanda ise yörüngedeki bir uydunun elektromanyetik spektrumunu kullanan ve lazer, mikro dalga ve parçacık ışınları bazlı silahlar sayesinde, uyduların yok etme sistemine sahip olmaları da planlanıyor. Kıtalararası balistik füzelerin atmosferde imhasına imkân tanıyan, ayrıca yeryüzünde gerçekleşecek savaşlar için hazırlanan, dünya yörüngesinde otonom hareket eden lazer silahlı uydulara dayanan “Işık Harbi”, uzay gücü olarak kabul edilen ülkeler tarafından geliştirilmiş durumda.
Hedeflenen dijital dönüşümde, endüstri 4.0'ın ihtiyaçlarını karşılama, “dijital ipek yolu” gibi yeni ekonomik entegrasyon projeleri, yapay zekâ tabanlı yaşam alanları olan akıllı şehirlerin sürdürülebilir olması, 5.0 toplumsal yaşama uygun faaliyetleri gerçekleştirme, büyük veri açısından anlık veri toplama ve analizi, küresel iletişim ve navigasyon (seyrüsefer) gibi hususlarda, uyduların dünya için yeni bir devrim başlattıkları görülüyor. Devrim gerçekleşirken, uzaktan algılama uydularıyla elde edilen verilerin ticarileştirilerek başka ülkelere satılması, uydu sahibi ülke açısından da artık yeni bir gelir kalemi olarak görülmekte. Bu açıdan değerlendirildiğinde, yörünge üzerinde uydular aracılığıyla hak sahibi olmak, devletler için hem savunma hem de uluslararası sistemde etkin bir aktör olmak açısından büyük önem kazanmış durumda. Azalan yörünge noktalarına ve devletler arasında artan rekabete nazaran, bu noktaları kapatmakta hızlı olanın kendi pozisyonunu sağlamlaştırdığı ve önemli bir avantaj sağladığı görülüyor. Yörünge kazanımlarını muhafaza etmek için sürekli uydular göndermek, aynı zamanda ülke içinde uydu imalat ekosisteminin yeni teknolojilere adapte edilerek canlı tutulmasını ve istihdama ciddi katkı sağlamaktadır.
Yeni devrimsel özelliğin bir diğer yanı da uydu yapımının teknolojik açıdan en gelişmiş uygulamaları içermesi. 2000'li yıllarda başlayan minimalizm yaklaşımını takiben oluşturulan, küçük kameralı ve küçük ebatlı küp uyduları, maliyet açısından da uygun yeni nesil uydu sistemleri olarak kullanılmaya başladı. Ebadın dışında, dış uzay koşullarına dayanıklı yeni malzeme olarak kompozitler, uydu yazılımlarının yapay zekâ tabanlı olarak tasarlanması ve uydulara otonom özellikler kazandırılması, yörüngede hareket edebilmeleri için gerekli itki sistemi kaynağının yakıtlı/yakıtsız olarak farklılaşması, yakıt gerektirmeyecek şekilde güneşin radyasyon basıncının kullanılmasını baz alan “güneş yelkeni”, yeni uydu teknolojileri alanındaki gelişmelerden.
Uyduların uluslararası sistem içinde ülkelere sağladığı güç unsurlarını dikkate alan Türkiye, yeryüzü gözlem uyduları ağını genişleterek ülkenin ekonomi, savunma ve insanî alanlarda duyduğu ihtiyaçları karşılamayı, uzay araçları üretiminde rekabet avantajı geliştirmeyi, gelişmiş uydular ve veri analizi teknolojileri sayesinde verileri ticarileştirerek gelir elde etmeyi, uydularla bölgesel hakimiyet kurmayı ve tanımlanmış düşman unsurlardan daha yüksek bir konumdan dünya üzerindeki her şeyi her an izleyebilmeyi ve bu şekilde stratejik gücünü artırmayı amaçlamaktadır.
Uzay teknolojisi alanında bilgi paylaşımının çok sınırlı olmasına, ülkelerin kendi beşerî sermayeleri ve kapasiteleriyle geliştirdikleri bu faaliyetlere rağmen, Türkiye işbirliği imkânlarını yine en iyi şekilde değerlendirerek kendi uydu sanayiini oluşturma başarısını gösterdi. Bunda siyasi iradenin kararlı ve stratejik vizyona sahip olmasının katkısı büyük. 24 Ocak 1994 yılında fırlatılan ilk iletişim uydusu TÜRKSAT 1A fırlatıcı roket arızası nedeniyle başarısız olsa da, aynı yılın Ağustos ayında fırlatılan TÜRKSAT 1B ile uydularımız uzayda varlık göstermeye başladılar. Görev süreleri biten 1B, 1C ve 2A, halen aktif şekilde kullanılan üç haberleşme (TÜRKSAT 3A, 4A, 4B) ve üç yer gözlem (Göktürk-1, Göktürk-2 ve Rasat) uydusuyla ve en son 8 Ocak 2021'de fırlatılan 5A uydusuyla, ülkemiz dünyada dış yörüngede bulundurduğu uydu sayısı bakımından 26. sırada yer alıyor. 2021 yılı içinde fırlatılması planlanan haberleşme uydusu 5B, 6A ve yüksek çözünürlüklü İMECE ile daha üst sıralara çıkmak hedefleniyor. TÜRKSAT Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme A.Ş. firması da bölgesinde lider ve dünyanın önde gelen uydu operatörlerinden biri olarak, marka değeri yüksek Türk şirketleri kategorisinde yer alıyor. Uydu teknolojilerine destek veren Askeri Elektronik Sanayii (ASELSAN), Roket Sanayii ve Ticaret A.Ş. (ROKETSAN), Türk Havacılık Uzay Sanayii (TUSAŞ) gibi ülkemizin en önemli şirketleri de uzay çalışmalarında aktif yer almaktalar. Uydu üretiminde kendine özgü bir ekosistemi olan üniversiteler de yan paydaşlarla geniş bir istihdam alanı oluşturuyorlar.
Uluslararası sistem içinde uzayda uydu sahibi olan 30 ülkeden biri olarak Türkiye, yörüngeler üzerindeki belli alanlarda egemenlik haklarını da garantilemiş durumda. Otuz bir derece doğu boylamında bulunup 2050 yılına kadar kullanım süresi olan TÜRKSAT 5A, 42 derece doğu boylamında bulunup 2028 yılına kadar kullanım süresi olan TÜRKSAT 3A ve 2044 yılına kadar kullanım süresi olan TÜRKSAT 4A ve 50 derece doğu boylamında bulunup 2045 yılına kadar kullanım süresi olan TÜRKSAT 4B'ye nazaran, uyduların kullanım sürelerinden kaynaklanan yörünge haklarının uzunca bir dönemi içerdiğini söyleyebiliriz.
Kapasitelerini ve teknolojilerini her yeni modelde artıran uydular, geniş bir alanda sahip oldukları hakimiyetle veri toplama imkânı sağlıyorlar. Fırlatılacak TÜRKSAT 5A ve 6A haberleşme uydularıyla Ka-Band [1] hizmetleri küresel düzeye çıkarak, 2021 yılı içinde Türkiye'nin ulusal güvenliğini de yakından ilgilendiren bölgeler (Ortadoğu'nun tamamı, Basra körfezi, Kızıldeniz, Akdeniz, Kuzey ve Doğu Afrika ve Nijerya ve Güney Afrika) kapsam içine dahil edilmiş olacak. TÜRKSAT 5A ve 6A uyduları aynı zamanda yörünge üzerinde yeni bir alan olarak 42 derece doğu yörüngesinde egemenlik hakkı elde etmemizi de sağlayacaktır.
Türkiye'nin uydu alanında en önemli hamlesi, yeni teknoloji küp mini uyduları üretiminde elde ettiği başarıdır. Uydu teknolojisinde küresel devletlerin de tercih ettiği mini uydularla aynı teknolojik çizgide kendi imkanlarımızla ürettiğimiz milli uyduları da uzaya artık kendi topraklarımızdan fırlatmak üzere hazırlanıyoruz. 5A haberleşme uydusunun gönderilmesinden bir hafta sonra, 14 Ocak 2021'de ASELSAN tasarımı ASELSAT 3U küp uydusu, Falcon-9 roketiyle birlikte dünya alçak yörüngesine yerleştirilmesi için fırlatılmak üzere ABD'nin Florida eyaletindeki Cape Canaveral Uzay Üssü'ne gönderildi. 2021 yılı bu şekilde uzaya gönderilecek Türk uydularıyla Türkiye'nin uzaydaki kabiliyetlerinin arttığı bir yükseliş dönemi şeklinde değerlendirilebilir. Türk mühendislerin elde ettiği deneyim ve gençlerin İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali'nde (TEKNOFEST İstanbul) uydu geliştirme yarışmalarındaki performansları, özellikle Türkiye'nin ihraç ürünlerine küp uyduları da dahil edebileceğini düşündüren çok başarılı bir yükseliş gösteriyor. Hem askeri hem de sivil alanda ticari bir farklılaşma yakalanarak, ticari alanda katma değer üretilmesine yönelik çalışılmalar tüm hızıyla devam ediyor.
Uydu dışında, uzay çalışmalarına vizyon kazandırmak üzere 13 Aralık 2018'de Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulan Türkiye Uzay Ajansı, dış uzayın barışçıl amaçlarla kullanılması ilkesine uygun, rekabetçi bir uzay ve havacılık sanayinin geliştirilmesi, toplumun refahı ve milli menfaatler doğrultusunda uzay ve havacılık teknolojilerinin kullanımının yaygınlaştırılması, uzay ve havacılık alanında bilimsel ve teknolojik alt yapıların ve insan kaynaklarının geliştirilmesi, uzaya bağımsız erişim imkanı sağlayacak tesis ve teknolojilerin kullanılması, uzay ve havacılık bilimi teknolojileri alanındaki uzmanlık ve bilgi birikiminden milli sanayinin diğer sektörlerinin de yararlanabilmesi için gerekli çalışmaları gerçekleştirme amaçlarını taşıyor.
Bu kapsamda asıl hedef, kendi milli imkânlarımızla uzaya en kısa sürede, en uygun maliyetle ulaşmayı başarmaktır. Bu açıdan, uydu fırlatma konusunda dışa bağımlılığı bitirmek için, yerli ve milli imkânlarla inşa edilmiş, kendimize ait bir fırlatma istasyonu inşası öncelik taşıyor. Ülke toprakları içinde ya da uygun coğrafyalarda yapılacak ikili anlaşmalarla bunun nasıl gerçekleştirilebileceği araştırılıyor. Ayrıca 29 Ekim 2020 tarihinde, ROKETSAN'ın bir sonda roketi, üç kere yapılan deneme sonunda, uzay sınırı olarak kabul edilen bölgeyi geçti. Uydu üretim teknolojisiyle birleşecek yerli uzay roket teknolojisi, bize uzaya erişim imkânı sağlayabilecektir. Pilotsuz, yapay zekâ teknolojisine dayalı 6. nesil savaş uçakları, aynı zamanda uzayda kullanılabilecek uzay araçları olarak da düşünülüyor. Türk savunma sanayinin planları içinde yer alan 6. nesil uçak üretimi bizi doğrudan uzaya taşıyabilecektir.
ABD uzay ajansı NASA'nın 2024 Ay yolculuğu-Artemis projesinde istenilen niteliklere hızlıca sahip olarak, imzalanacak işbirliği kapsamında, Türk uzay kabiliyetinin varlığının oluşturulması da hedefler arasında. Çin'in 2022'de tamamlayıp dış uzaya yerleştireceği kendine ait Çin uzay istasyonu da birçok ülkenin araştırmacılarına açık olacak. Bu istasyon tıp, biyoloji, moleküler genetik ve kimya gibi alanlardaki uzmanlara uzayda yerçekimsiz ortamda çalışma imkânı sağlayacağından, Türk araştırmacılar da, kutup bölgelerindeki faaliyetlerimizde olduğu gibi, yeni bir araştırma üssüne katılma imkânına sahip olacaklar. ABD, Çin, Fransa, Rusya'nın yanı sıra İspanya, İtalya ve Japonya ile de uzay alanında işbirliği faaliyetleri geliştirilmeye çalışılıyor.
Sonda ve uzay istasyonları aynı zamanda yapay uydu sınıfı içinde yer aldığından, uydu üretim teknolojisi tecrübemiz, uzayda yörüngeye yerleştirilecek teleskop ve uydu teknolojisiyle geliştirilen sonda üretme imkanımızı kolaylaştırmış durumda. Türk sonda uzay araçları, yeni öte gezegen araştırmalarında ve mevcut güneş sistemindeki gezegenlerin topografyalarının çıkarılması çalışmalarında aktif yer alarak, dünya astronomi bilgisine katkı sağlayan bir ülke konumunda yer almamızı sağlayacaktır.
Uzayın yanı sıra yeryüzündeki gözlem evi ve optik merkezlerin sayısının artırılmasına da önem veriliyor. Mühendislerin çalışmalarının yanı sıra, uzayda görev yapabilecek genç astronot ekiplerinin de uluslararası işbirlikleri çerçevesinde yetiştirilerek 2024 Ay projesine hazır hale getirilmesi önem taşıyor. Uzay multi-disipliner bir alan olduğu için, uzayda kullanılabilecek robotlar, yapay zekâ sistemleri ve yeni yazılımların da eş zamanlı geliştirilmesine önem veriliyor.
Özel sektörün uzay teknolojilerine ilgisinin artırılmasına çalışılarak, ABD'de olduğu gibi, özel şirketlerin Türk uzay çalışmaları dahilindeki bu faaliyetleri devlet koordinatörlüğünde gerçekleştirmesi destekleniyor. Uzay madenciliği kapsamında, gök cisimleri ve asteroitler üzerinde maden çalışmaları için kapsamlı projeler hazırlanmakta. Türk mühendislerin uzay için geliştirilen robotik sistemler aracılığıyla dış uzaydaki gök cisimlerinde bulunacak madenlerden enerji elde etme (Helyum 3'ün nükleer enerjide önem kazanması gibi) ve su bulma çalışmalarında yer alması da öncelikler arasında.
Uluslararası norm oluşturma sürecinde Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde devam eden uzay hukuku çalışmalarına Türk heyetlerinin de katılmasıyla, geleceğe diplomatik ve hukuki alanda yön veren bir ülke olmayı da amaçlıyoruz. Son yıllarda hızla gerçekleştirdiğimiz uzay hamlelerimiz, küresel güç olma yolunda, ülkemiz için hem ekonomi hem de ulusal güvenlik açısından büyük kazanımlar sağlamakta. 2021 yılında, yakın bir zamanda açıklanacak “Türkiye Milli Uzay Programı” ile genel çerçevesi netlik kazanmış olacak uzay faaliyetlerimizle, dünya uzay liginde aktif faaliyet yürütmeye devam edeceğiz.
[Uluslararası güvenlik, ulusal savunma ve yeni teknolojiler, terörizm ve uzay üzerine çalışmaları bulunan Doç. Dr. A. İnci Sökmen Alaca, İstanbul Arel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler İngilizce Bölümü öğretim görevlisidir]
[1] 26,5 GHz ila 40 GHz arasında yayın yapılan bant genişliğine verilen isim.