Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, bakanlığı ve bağlı kuruluşlarına ilişkin 2019 yılı bütçesinin TBMM Genel Kurulundaki görüşmelerinde yaptığı konuşmada, reel sektörle doğrudan irtibatlı bir bakanlık olduklarına işaret etti.
Ar-Ge, yatırım ve üretim kararlarında yönlendirici, kolaylaştırıcı olmayı kendilerine şiar edindiklerini ifade eden Varank, yeni dönemde, yatırım teşvikleriyle bölgesel desteklerin, bakanlığının şemsiyesi altında birleştiğini, böylece sunulan destekleri daha bütüncül ele alabildiklerini anlattı.
Varank, her adımlarını görev ve sorumluluklarının bilincinde attıklarını, mesai arkadaşlarıyla il il dolaştıklarını, sanayicinin ve girişimcinin nabzını düzenli biçimde tuttuklarını ifade ederek, OSB'erden teknoparklara, sanayi kuruluşlarından araştırma enstitülerine, bilim insanlarından genç girişimcilere kadar sesini duyurmak isteyen herkesi dinlediklerini, politikalarını ortak akılla oluşturduklarını söyledi.
Büyüme ve istihdamın güçlenerek sürmesi için "milli teknoloji, güçlü sanayi" vizyonuyla var güçleriyle çalışmaya devam ettiklerini belirten Varank, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sanayimizi daha da rekabetçi hale getirmek için üretimde yapısal reformları hızlandıracağız. Bu dönüşüm, yüksek katma değerli üretim, verimlilik artışları, dijitalleşme ve bölgesel kalkınma eksenlerinde hayat bulacak. Yakında ilan edeceğimiz Yerlileştirme Ürün Programı, çok önemsediğimiz yapısal reformlarımızdan bir tanesidir. Ara malı ithalatını azaltarak, yerli üretimin teknoloji yoğunluğunu uluslararası pazarlara entegre bir biçimde daha da artırmayı amaçlıyoruz. Bu kapsamda, desteklerimizi uçtan uca ve sonuç odaklı şekilde tasarlayacağız. Yerlileştirme için hali hazırda attığımız adımlar da mevcut. Kamu mal alımı ihalelerinde, orta-yüksek ve yüksek teknolojili yerli ürünlere yüzde 15 fiyat avantajını zorunlu hale getirdik. Yerli firmaların yetkinliklerinden daha fazla faydalanmak için kamu ihalelerinde sanayi iş birliği projelerini hayata geçirdik." Yerlileşme ve markalaşma adına önemli bir adım
Türkiye'nin Otomobili Projesi'nin de hem yerlileşme hem de markalaşma adına önemli bir adım olduğuna dikkati çeken Varank, bu projeyi elektrikli ve otonom araç teknolojilerinin milli kaynaklarla geliştirilmesi, akıllı mobilite çözümlerinin yerli olarak üretilmesi açısından bir fırsat olarak gördüklerini bildirdi.
Varank, Ar-Ge ve yenilikçilik faaliyetlerini destekleyerek, yüksek katma değerli üretimi teşvik ettiklerini, Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri'nin sayısını 1384'e çıkardıklarını ifade ederek, Ar-Ge harcamalarının 2017'de bir önceki yıla göre yüzde 21 artışla 30 milyar liraya, tam zamanlı Ar-Ge personeli sayısının yüzde 12 artışla 154 bine ulaştığını kaydetti.
Bakan Varank ayrıca bu harcamaların yüzde 57'sinin özel sektör tarafından gerçekleştirilmesinin, doğru yolda olduklarının bir göstergesi olduğunu dile getirdi.
Varank, üniversitelerle sanayicileri, teorik bilgiyle pratiği bir araya getiren 81 Teknoloji Geliştirme Bölgesi'nde, 5 bin 200 firmanın faaliyet gösterdiğini, bu firmaların bugüne kadar 63 milyar liralık satış gerçekleştirirken, 3,6 milyar dolarlık ihracat yaptığını söyledi.
Teknoparklarda geliştirilen ürün ve teknolojilerin, diğer sektörlerde çarpan etkisi oluşturarak ekonomiye kayda değer katkılar sağladığına işaret eden Varank, üniversite ile sanayi arasında önemli bir köprü görevi gören araştırma altyapılarını desteklediklerini bildirdi.
Varank, mikro-elektromekanik sistemler, nanoteknoloji, ileri malzeme, ilaç ve aşı geliştirme alanlarında 4 araştırma altyapısına tüzel kişilik kazandırdıklarını, 8 yeni alandaki araştırma altyapısının değerlendirme sürecinde olduklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleştirdikleri Antarktika'ya Bilim Üssü Kurulması Projesi'nin devam ettiğini, 2019 yılında 3. seferlerini düzenleyip, geçici üslerini kuracaklarını anımsatan Varank, "Amacımız Antarktika Antlaşmalar Sistemi'nde söz sahibi ülkeler arasına girip, bilim insanlarımıza yeni bilimsel çalışma fırsatları sunmak ve ay yıldızlı bayrağımızı kutuplarda da dalgalandırmaktır. " dedi.
Varank, sanayi arsalarının Türkiye yüzölçümüne oranının, rekabet ettikleri ülkelere kıyasla düşük kaldığının farkında olduklarını, bu nedenle OSB'lere ve sanayi sitelerine düşük faizli, uzun vadeli krediler verdiklerini, sanayiciler için altyapısı tamamlanmış parseller hazırladıklarını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararıyla 2 Kasımda OSB'lerde tamamen veya kısmen bedelsiz arsa tahsisinin kapsamını genişlettiklerini anlattı.
Türkiye'de 2002'de 197 OSB varken, 16 yılda 114 OSB daha kurarak toplam sayıyı 311'e çıkardıklarına işaret eden Varank, "Çevre dostu, yeni ve düşük maliyetli sanayi alanları oluşturmak için tüm paydaşlarımızla birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Nitelikli iş gücünün sanayimize kazandırılması amacıyla OSB'lerdeki eğitim kurumlarını, yapım ve işletme aşamasında destekliyoruz. Bu çerçevede desteklenen eğitim kurumu sayısı 86'ya ulaştı." diye konuştu. "500 bin kişiye istihdam"
Varank, kadınların iş gücüne katılımını artırmak için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile OSB'lerde kreş uygulamasını da yaygınlaştırdıklarını, sanayi sitelerine yönelik desteklerinin devam ettiğini, bugüne kadar 472 sanayi sitesine 6,4 milyar lira kredi kullandırarak, 500 bin kişiye istihdam imkanı sağladıklarını anlattı.
Büyük ölçekli projeler için endüstri bölgeleri kurmaya başladıklarına işaret eden Varank, sözlerine şöyle devam etti:
"Ekim ayında İzmir'de ülkemizin ilk özel endüstri bölgesi olan SOCAR Türkiye Özel Endüstri Bölgesi'ni ilan ettik. Bu bölgedeki yatırımlarla, petrol ve petro kimya ürünlerinde dış ticaret açığımızda yıllık 1,5 milyar dolara varan düşüşler göreceğiz. Kasımda Ceyhan Petrokimya Endüstri Bölgesi'nde kurulacak poli-propilen tesisinin yatırım ortaklık anlaşması imzalandı. Bu yatırımın tamamlanmasıyla yıllık 2,1 milyon tonluk poli-propilen ithalatının yüzde 25'i karşılanacak.
Önemli bir görevimiz de ekonomik kalkınmamızı daimi kılacak yatırım teşvik politikalarını tasarlayıp uygulamaktır. Üretimde yapısal dönüşümü hızlandırmak üzere başlattığımız Proje Bazlı Teşvik Sistemi'nin olumlu dönüşlerini ziyadesiyle almaya başladık. Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla 40 milyar lira tutarında 19 yatırım projesi için destek kararı yayımlandı. Yatırımları başlayan bu projelerin, cari açığı 10,4 milyar dolar azaltmasını öngörüyoruz. Yeni Ekonomi Programımızla uyumlu şekilde; petro-kimya, yazılım, ulaştırma teknolojileri ve savunma sanayi gibi alanlarda önemli sayıda proje başvurusunu değerlendirmeye devam ediyoruz. Yılın ilk 10 ayında 5 bin 105 yatırım teşvik belgesi düzenledik. Bu kapsamda 131 milyar lira sabit yatırım yapılması ve 223 bin kişilik istihdam oluşması bekleniyor. İhtiyaçlar ve gelen talepler doğrultusunda, önümüzdeki dönemde teşvik sistemimize, öz kaynak desteği uygulamasını da dahil etmenin gerekli olduğunu düşünüyoruz."
"17 sıralık sıçrama"
Varank, yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik çalışmaların, bakanlığı uhdesinde yürütüldüğünü, Ocak-Ekim 2018 döneminde Türkiye'ye 9,2 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım girişi olduğunu, Türkiye'nin bu yıl, Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde 190 ülke arasında 17 sıralık bir sıçrama göstererek 43. sıraya yükseldiğini bildirdi.
İnsan sağlığını ve doğayı tehdit eden tehlikeli ürünlerin piyasada dolaşmasını engellemek, haksız rekabetin önüne geçmek için son derece hassas davrandıklarını dile getiren Varank, 2018 yılında 56 bin denetim gerçekleştirdiklerini, 200 ürün için toplatma kararı aldıklarını söyledi. Varank, önümüzdeki dönemde uygunsuz ürünü kaynağında engellemek için proaktif piyasa gözetimi yaklaşımını benimseyerek, rehberlik faaliyetlerine de ağırlık vereceklerini belirtti.
Varank, tüketici haklarının korunması ve adil rekabet açısından önem taşıyan yasal metrolojinin de faaliyet alanlarından olduğunu, bu kapsamda ölçü aletleri ve ambalajlı ürünler başta olmak üzere denetim ve muayene faaliyetlerini titizlikle sürdürdüklerini ifade etti.
Sanayide verimliliği artırmak için çalıştıklarını anlatan Varank, "Geçtiğimiz hafta ülkemizin ilk yetkinlik ve dijital dönüşüm merkezini, diğer adıyla Model Fabrika'yı Ankara'da açtık. Firmalarımız bu merkezde yalın üretim tekniklerini uygulayarak öğrenebilecekler. 2 yıl içinde 10 farklı ilde yeni merkezler açacağız. Sanayide dijital dönüşüm için insan, teknoloji, altyapı, tedarikçiler, kullanıcılar ve yönetişim bileşenlerinden oluşan Dijital Türkiye Yol Haritası'nı yayımladık ve Eylem Planları'nı uygulamaya başladık." dedi.
Varank, Kalkınma Ajansları ile Edirne'den Kars'a bölgelerin potansiyelini tespit ettiklerini, öncelikli alanları belirlediklerini, sektör bazlı dönüşüm politikalarını hayata geçirdiklerini belirtti.
Ajansların bugüne kadar 19 bin destek sözleşmesi imzalayarak projelere 5,6 milyar lira mali destek sağladığını, desteklenen projelerin tamamını yerinde izlediklerini, bölge kalkınmasına etkisini, etki analizleriyle değerlendirdiklerini ifade eden Varank, "Ajanslar önümüzdeki dönemde Sonuç Odaklı Programlarla; sanayi, yenilik, girişimcilik ve mesleki eğitim gibi alanlara yoğunlaşacaklar. DAP, DOKAP, GAP ve KOP Bölge Kalkınma İdareleri, Eylem Planları çerçevesinde çalışmalarını yürütüyor. Bu kapsamda 2014-2018 Eylül sonu itibarıyla 73,8 milyar lira harcandı. Bugüne kadar sulamadan enerjiye, eğitimden sağlığa pek çok alanda bölgelerin sosyo-ekonomik durumunda önemli ilerlemeler kaydedildi." diye konuştu.
AB müktesebatına uyum çalışmaları kapsamında bir çok fasılda önemli görevlerinin olduğunu dile getiren Varank, AB İşletmelerin Rekabet Edebilirliği Programı'na katılım sağladıklarını, "UFUK 2020" çalışmalarında yer aldıklarını, mali iş birliği çerçevesinde Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı Rekabetçi Sektörler Programı'nı yönettiklerini anlattı. Bu çerçevede önemli bir örnek veren Varank, tarihin yeniden yazıldığı Göbeklitepe'deki iyileştirme çalışmalarına IPA kapsamında 10 milyon avro aktardıklarını, Göbeklitepe'nin tüm dünyadan ziyaretçilerin yoğun ilgisini çektiğini kaydetti.
Varank, KOSGEB vasıtasıyla 16 yılda 220 bin işletmeye 5,9 milyar lira destek sağladıklarını, KOBİ Finansman Destek Kredi Programıyla 520 bin işletmeye, 3,9 milyar lira kaynak aktararak 20 milyar lira kredi hacmi oluşturduklarını bildirdi.
Yerli üretimi teşvik etmek amacıyla "Stratejik Ürün Destek Programı"nı uygulamaya koyduklarını anımsatan Varank, öncelikli teknoloji alanlarında, yeni ürünlerin ticarileşmesini teşvik etmek için "Teknoyatırım Destek Programı"nı başlattıklarını belirtti. Bu iki programla KOBİ'lere 5 milyon liraya kadar destek sağladıklarını, KOBİ Gelişim Destek Programıyla, 2 bin 600 işletmeye 734 milyon liralık kaynak sağlayıp, 1,5 milyar liralık yatırım hacmi oluşturduklarını anlatan Varank, Girişimcilik Destek Programıyla, kadın, gazi, engelli ve birinci derece şehit yakınları için pozitif ayrımcılık ilkesini gözeterek 8 yılda, 50 binden fazla işletmenin kuruluşunu desteklediklerini söyledi.
Varank, tüm KOSGEB programlarında satın alınan makine ve teçhizatın yerli malı olması durumunda, ilave yüzde 15 katkı verdiklerini anımsattı.
TÜBİTAK'ın, milli ve özgün teknolojilerin yanında olmaya devam ettiğini, özel sektör destekleri kapsamında 16 yılda 16 bin proje için 8,2 milyar lira hibe vererek 12 milyar liralık Ar-Ge Hacmi oluşturduklarını belirten Varank, Bireysel Genç Girişimci Programı'yla 6 yılda teknoloji tabanlı 1094 girişime 112 milyon lira sermaye desteği sağladıklarını, genç girişimcilere verdikleri 150 bin liralık hibeyi, bu yıl itibarıyla 200 bin liraya yükselttiklerini söyledi.
Varank, akademik Ar-Ge destekleriyle 16 yılda 20 bin 155 projeye, 10 milyar liranın üzerinde katkı sağladıklarını, bu yıl itibarıyla projelere verdikleri destek miktarını yüzde 100'e yakın artırdıklarını kaydetti.
AK Parti hükümetleri boyunca bilim insanlarını güçlü bir şekilde desteklediklerine işaret eden Varank, bilim insanları için slogan değil iş ürettiklerini, bilim altyapısını güçlendirip, gerekli iklimi oluşturmak için mücadele verdiklerini, 16 yılda 236 bin bilim insanının desteklerden yararlandığını anlattı. Varank, 2018'de her bir burs programında verilen destek miktarını yüzde 50'ye kadar artırdıklarını, teknoloji seviyesi yüksek yerli ürünlerin özel sektör ve üniversite iş birliğiyle geliştirilmesi için yeni programlar oluşturduklarını dile getirdi.
Yüksek katma değerli üretimde hibe ve destekler kadar, beşeri sermayenin de belirleyici olduğunun farkında olduklarını vurgulayan Varank, "Bu amaçla iki yeni program başlattık. Sanayi Doktora Programı'yla sanayide ihtiyaç duyulan doktora derecesine sahip, nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesini ve istihdamını teşvik ediyoruz. İlk çağrı kapsamında 33 üniversitenin 77 farklı firmayla yaptığı 120 iş birliği protokolüyle 517 doktora öğrencisi yetiştireceğiz. Bu öğrencilere, doktora sonrası da sanayide çalışacakları 3 yıl boyunca istihdam desteği sağlayacağız. Gelen yoğun talep doğrultusunda, bu programın 2019 yılı çağrısına en kısa zamanda çıkmayı planlıyoruz." diye konuştu.
Varank, diğer yenilikçi adımlarının, "Uluslararası Lider Araştırmacılar" programı olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Stratejik önemi haiz alanlardaki projelere katkı sağlamak üzere, ülkemize gelecek üst düzey araştırmacılara çok cazip teşvikler sunuyoruz. Bu araştırmacılar, sadece üniversite bünyesinde değil, özel sektörde de çalışma ve kendi ekiplerini kurma fırsatına sahip olacaklar. Resmi başvuru 15 Aralık'ta başladı. Programı duyurduğumuz ilk günden itibaren çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Programa olan bu ilginin, Türkiye'deki bilim ekosistemini ideolojik ön yargılarıyla değerlendirenlerin, mesnetsiz iddialarına bir cevap niteliğinde olduğunu özellikle belirtmek isterim. Geleceğin bilim insanlarının yetiştirilmesini çok önemsiyoruz. Çocuklarımızın bilimsel düşünmeyi bir alışkanlık haline getirebilmeleri ve yenilikçi yönlerini keşfedebilmeleri için Deneyap Teknoloji Atölyeleri ve Bilim Merkezleri kuruyoruz."
Varank, TÜBİTAK Enstitüleri vasıtasıyla Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu savunma, uzay, güvenlik, enerji, ilaç, kimya, gıda, çevre, malzeme gibi stratejik alanlarda Ar-Ge faaliyetleri yürüttüklerini söyledi.
Bu konuda iki örnek veren Varank, kürsüden ileri teknolojili lazer dedektör çiplerini gösterdi. Varank, bunun tamamen milli olarak tasarlandığını, üretildiğini, TÜBİTAK Yarı İletken Teknolojileri Araştırma Laboratuvarı'nda ürettikleri bu dedektör çiplerin, terörle mücadelede göğüslerini kabartan SİHA'ların bombalarının başlığı içinde yer aldığını söyledi. Varank, "Türkiye artık İHA ve SİHA'ların üretiminden tutun da içindeki yazılım sistemlerine ve burada gördüğünüz çiplere kadar inen bir teknolojik derinliğe ulaştı. Gururla ifade etmeliyim ki TÜBİTAK ürünü lazer detektör çipleri bugüne kadar tüm SİHA, CİRİT, LUMTAS ve TEBER atışlarında kullanıldı." dedi.
CHP'li milletvekillerinin konuşmalarında, bütçede teknoloji, sanayi, AR-GE olmadığını söylediklerine işaret eden Varank, teknoloji ve AR-GE'yi burada gösterdiğini kaydetti.
Ayrıca bir ilaç gösteren Varank, venöz dolaşım bozukluklarında etkin kullanılmak üzere "Ruscus Aculeatus", Anadolu'daki ismiyle enir ya da tavşan elması bitkisi kökünden elde ettikleri ilacın, ruhsatlandırma aşamasına geldiğini bildirdi. Varank, 3 bin 750'den fazla endemik bitki hazinelerinden yararlanarak, Sağlık Bakanlığı ihtiyaçları doğrultusunda yenilikçi ilaçları bilimsel yöntemlerle geliştirdiklerini, bu sayede yüksek katma değerli bitkisel ilaçların üretilmesinin yolunu açtıklarını ifade etti.
Elindeki bitkinin kilosunun 4,5 avroya satıldığını, gıda takviyesinin 20 avrodan Türkiye'de satışta olduğunu belirten Varank, bu ilaçları bitkisel ilaç kategorisinde geliştirip, satacaklarını bildirdi. Varank, "AR-GE, teknoloji diyordunuz buyurun AR-GE, buyurun teknoloji." diye konuştu.
Vizyoner ve tarihi bir adım olarak Türkiye Uzay Ajansı'nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bakanlığının ilgili kuruluşu olarak kurulduğunu anımsatan Varank, "İlk işi Milli Uzay Programı'nı hazırlamak olacak ajansımız, fırlatma teknolojilerinden yer istasyonlarına, elektronik istihbarat uydularından küresel konumlama uydularına, milli teknoloji hamlemizin stratejik adımlarına öncülük edecek. Uzay Ajansı, ülkemizde uzay ve havacılık teknolojileriyle ilgili tüm proje ve faaliyetlerin ana koordinasyonunu yürütecek." ifadelerini kullandı.
Bakan Varank, "Sanayi ve teknolojide atacağımız milli adımların, küresel risklere ve dış şoklara karşı sigortamız olduğunu çok iyi biliyoruz. Ülkemizi sanayi ve teknolojide lider bir üretim üssü haline getirme yolunda tüm gayretimizle çalışmaya devam edeceğiz. Türkiye'nin yeni büyüme hikayesi; Ar-Ge ve teknolojinin önderliğinde yüksek katma değerli üretimle yazılacak. Bu hikayede başrolü; siyasi istikrar, güçlü hükümet, yenilikçi özel sektör ve nitelikli beşeri sermaye paylaşacak. " diyerek sözlerini tamamladı.