Dolar

33,9762

Euro

37,6709

Altın

2.725,36

Bist

9.771,16

Osmanlı döneminde Cezayir camileri

Cezayirli bir yazar, ülkesindeki Osmanlı camileri üzerine çok detaylı bir kitap yazdı. Ancak Cezayir?i uzun yıllar sömüren Fransız İşgalinin laneti bu kitabın peşini bırakmamaya ısrarlı.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-05-01 09:36:00

Osmanlı döneminde Cezayir camileri

Haber Merkezi / TİMETURK

Cezayir?deki Osmanlı camileri adlı eser, Cezayirliler tarafından büyük rağbet görüyor. Kitabın önemi 1830?dan 1962?e kadar süren Fransız Sömürgeciliği döneminde işgalinin zalimane etkisiyle kültürel kimlik ve toplumsal hafıza kaybından çok çekmiş, bağımsızlıktan günümüze kadar kültür, siyaset ve ekonomi alanındaki egemenliğini Fransa?ya kaptırarak hâlâ çekmeye devam eden bir ülkenin, Cezayir?in kaybolmaya yüz tutmuş tarihine ait bir bölüme ışık tutmasından kaynaklanıyor. Fransız İşgalinin laneti bu kitabın peşini bırakmamaya ısrarlı.

İlginçtir kitap beş yıl önce baskıya hazır olduğunda basması için Cezayir?de ?El Kasaba? adında itibarlı bir yayın evine teklif edildi. Ancak bu yayınevinin sahipleri bu tarz kitapların revaçta olmadığını ve okuyucusunun az olduğunu ileri sürerek bu teklifi reddetti. Zaten bu yayınevi çok nadir olarak Arapça kitap yayınlıyor.

Ender tarihi malzemesinin yanında kitabın en önemli özelliği işgal öncesi dönemde cami mimarisini yansıtmasıdır. Şehirde inşa edilen cami mimarisinde birçok tarz kullanılmıştır. Cami mimarisiyle ilgilenen mimar ve uzmanlar bu kitapta İslam Mimari sanatına ilişkin büyük bir esin ve örnek bulacaklardır.

Cami binaları türlerini sergilediğimizde Mağrib?in ortasında biraraya gelmiş Osmanlı Medeniyetiyle Endülüs Medeniyeti gibi iki büyük medeniyetin tarihi buluşmasını görüyoruz. 1292?de Ferdinand ve Elizabeth komutasındaki Haçlı Kuvvetleri Endülüs?e girip arka arkaya buradaki şehirleri ve son olarak Grenada?yı ele geçirdiğinde Akdeniz?in öteki kıyısında Müslümanlar 1452?de Bizans İmparatorluğunun başkenti İstanbul?u fethedecek ve daha sonra tüm İslam coğrafyasını egemenliği altına alacak bir İslam Hilafet Devleti kuracaklardı.

Akdeniz Havzasının çoğu kıyısına nüfuzunu yayan bu yeni İslam gücünün ortaya çıktığı bir dönemde 12. Yüzyıldan itibaren Kuzey Afrika bölgesi Yeşil Yarımada?dan kaçan Endülüslülere kucak açıyordu. Akdeniz?in güney kıyısında unutulmuş bir köyden ibaret olan Cezayir kenti de 1516-1830 yılları arasında Osmanlılarla Endülüslüler arasındaki medeniyet buluşmasına sahne olan önemli bölgesel bir başkent haline gelecekti.

Bu durumun Endülüs ve Osmanlı tarzı olarak temelde iki tarzın görüldüğü camilerde olduğu mimari sanata doğrudan yansıdığını görüyoruz. Endülüs tarzı camiler Grenada Camii?nde de az çok örneğini gördüğümüz tavanlar kırmızı ya da yeşil tuğla ve eğri kemerden, namaz kılınan bölüm helezonik sütunlardan oluşurken Osmanlı tarzı camiler Ayasofya, Süleymaniye, Sultan Ahmed (Mavi Camii) gibi Sinan Paşa?nın yarattığı Osmanlı mimarisi camilerde olduğu gibi namaz bölümünün tümünü kapsayan büyük bir kubbe ve büyük sütunlardan oluşmaktadır.

OSMANLI TARZI MİNARELER

Farklılık minare tarzlarında da açıkça görülüyor. Mağrip ve Endülüs?te minareler Şam Camii ve el-Kayravan Camiinden esinlenerek dörtgen kaideli olmasıyla biliniyor. Ancak Bizans mimarisini benimseyen Osmanlılarınsa kaidesi dairesel silindir şeklinde minareler inşa ettiklerini görüyoruz. Dolayısıyla cami ve minare türlerine bakarak yaygın olan Maliki mezhebiyle Osmanlıların beraberlerinde getirdiği Hanefi mezhebi arasındaki farkı görebiliriz. Ancak bazen de kaidesi Osmanlı minaresi Afrika tarzı şeklinde inşa edilen Ali Bece?nin Camii?nde olduğu gibi iki tarzın birleştirildiğini görebiliriz.

Denize uzanan bir dağın eteğinde kurulu olan şehrin konumuna bakarak şehrin mimarisinde ve dolayısıyla camiler dâhil şehrin yapılarında topografik faktörün güçlü bir etkisi olduğunu görürüz. Şehrin aşağı bölgesinde ya da eski adıyla el-Vata bölgesinde yer alan camileri saymazsak yukarı bölgede bulunan camilerin mimarisinin çok karışık ve düzensiz olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni kıblenin yönü, mevkinin inişli olması ya da etraftaki binaların engellemesi olabilir. Bu yüzden eğri büğrü ve dar sokaklar üzerinde yer alan camilerin çoğunun geniş veya özellikli bir cephesi bulunmadığı gibi minare ve kapısının yeri doğru dürüst belli değildir. Ancak buna rağmen her caminin diğer ev ve saraylarda olduğu gibi son derece süslü bir iç avlusu vardır. Bu da iç mimariye daha çok önem verildiğini gösteriyor.

Camiler de kendi aralarında ?cumanın kılındığı camiler? ve ?beş vakit namaz camileri? gibi bölümlere ayrılıyor. Bir şehirde birden fazla camide Cuma kılınmaz şeklindeki fıkhi hükme rağmen mezhep farkından dolayı Cezayir?de iki büyük cami yanında toplam dokuz cami olduğunu görüyoruz. Tüm camiler aşağı bölgede surların içerisinde yer alıyordu. Bu durumu açıklamak için bağımsız tarihi ve fıkhi bir araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

MESLEK ADLARI CAMİLERE VERİLDİ

Beş vakit namaz camilerden de çok sayıda var. İslam kentleri müstakil yerleşim mahalleleri düzenleriyle ve her sosyal ve dini grubun kendi içinde bağımsız olarak yaşadığı ve kendisine has binalar, camiler, ticari işyerleri, pınarlar ve hamamlar olmasıyla meşhur olmasına rağmen ekte de görüldüğü gibi camilerin listesi bu düzeni açıkça yansıtmamaktadır. Aralarında mezhep farkı olan Araplar ve Berberilerle Türkler ve Karagilleri bir tarafa koyarsak Mizabiler, Ceyceliler ve Beskeriler gibi öteki mezheplere ait camiler göremiyoruz. Camilere sosyal sınıflara dayanarak isim verilmemiş ise camilere verilen bunca ismin nereden geldiğini sorma gereği duyuyoruz. Ancak bu camilerin isimlendirilmesinde meslek dağılımının daha çok dikkate alındığı ortaya çıkıyor. Çoğu caminin buraya giden meslek erbabından ismini aldığını görüyoruz: el-Hayyatin (Terziler) Camii, eş-Şemmain (Mumcular) Camii, el Halfaviyin Camii, El Kebabtiye (Kebaptiler) Camii, el-Kundakciye (Kundakçılar) Camii, eş Şebarliye Camii ve eş Şuvvaş (Çavuşlar) Camii gibi.

Camilerin çoğu fakih, imam, salih ve kurucusu oldukları sanılan kişilerin isimleriyle anıldı. Sidi Abdurrahman, Sidi Abdullah, Sitina Meryem, El Murabita Ez Zerzure, Ebu?t Taki, Bin Ali, Ali Bin Cenin, Abdi Paşa, Kaptan Safer, Mizu Murto ve diğer isimler gibi. Bunun dışında camiler bazen de meşhur bir su kaynağı, ya da keskin bir iniş, kentin surları ya da kentin kapılarından birisine yakınlığına göre isimler almış. Kau?s Sur (Surdibi) Camiii, El Hammamat (Hamamlar) Camii, Kuşetül Vakid (Vakid Köşesi) Camii, Er Rahbe El Kadima (Eski Avlu) Camii, El Ayn El Hamra (Kızıl Pınar) Camii, Ayn El Ataş (El Ataş Pınarı) Camii, El Bab El Cedid (Yeni Kapı) Camii, El Kasaba (Kasaba) Camii ve Bab Es Suk (Çarşı Kapı) Camii gibi.

ŞEHİRDE YÖNLER CAMİYE GÖRE TAYİN EDİLMİŞ

Cezayir?deki Osmanlı Şeri Mahkeme belgelerine göz attığımızda öteki resmi binalarla birlikte camilerin yön bulma, gayrimenkul tarifi ve yerlerin belirlenmesinde kullanıldığını görüyoruz. Satış sözleşmeleri, vakıflar ve miras haklarında çoğu zaman cami konumuna göre mülkiyet ve sınırlar tarif ediliyordu.

Bu kitabın aslı araştırmacının Paris Üniversitesi Fransız Planlama Enstitütüsü?nde 1994?te takdim ettiği ?Osmanlı Döneminde Cezayir Bölgesi Şehir İdaresi? isimli doktora tezini hazırlarken bulduğu el yazması bir esere dayanıyor. El Yazması eserin birinci cildi Fransızca ve Arapça olarak ?Cezayir Ulusal Matbaa Sanatı Kurumu? ve Abu Dabi Kültür Merkezi tarafından yayınlanmış. Kitabın Arapça Nüshası ?Cezayir Kent Planı? adıyla 2005 yılında Kuveyt?te düzenlenen Uluslararası Kuveyt Kitap Fuarı?nda ?sanat, edebiyat ve insan konulu bilimler alanında Arapça?ya tercüme edilmiş en iyi kitap? alanında Kuveyt Bilimsel İlerleme Kurumu ödülü kazandı.

Bu kitap yazarın Fransız Tarih Cemiyeti?nin yayınladığı African Journal dizisi çerçevesinde yayınlanan el yazması eserin ikinci cildidir. Kitabı yayına hazırlayan kişi metni Arapça?ya çevirdikten sonra 1870 tarihli eski el yazması eserden alınan resim ve haritaları temize çekti. Araştırmacı ayrıca bunu kendi arşivinde bulunan şeri mahkeme belgeleri ve Osmanlı arşiviyle karşılaştırdı. Daha sonra el yazması eserde adı geçen cami ve diğer binalardan geriye kalanları yerinde tespit etmek için saha çalışmasında bulundu.

Kitap her ne kadar temelde mimar ve planlamacıların, tarihçi, arkeolog ve İslami araştırmalarla ilgilenenlerin iştigal sahasına giriyorsa da Cezayir kenti ve Cezayir ülkesinin tarihiyle ilgilenen sıradan okur da kitapta her caminin tarihiyle ilgili fotoğraf ve bilgiler sayesinde kendisine faydalı ve zevkli bir materyal bulacaktır.

 


Kitabın Adı: Osmanlı Döneminde Başkent Cezayir Camileri
Yayıncı: Darü?l Ümme
Yayınlandığı ülke: Cezayir
Yayın tarihi: 2007
Fiyatı: 1250 Cezayir Dinarı
Yazar: Albert Devoulx
Gözden Geçiren: Dr. Mustafa Bin Hammuş

 

Haber Ara