Felsefeciler kadınları ilimden uzaklaştırdı
40 ciltlik "Müslüman Hanım Alimler" kitabının yazarı Hindistanlı düşünür Dr. Muhammed Ekrem Nedvi, "Kadını ilimden felsefeciler ve mantıkçılar uzaklaştırdı" dedi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-03-09 17:02:00
Hadis alimi kadınlar üzerine kaleme aldığı “Muhaddisat” adlı 40 ciltlik kitabıyla İslam dünyasında tanınan Hindistanlı düşünür Dr. Muhammed Ekrem Nedvi, hafta sonu Saadet Partisi kadınlar kolunun davetlisi olarak Türkiye’ye geldi. Hâlihazırda Oxford Üniversitesi’nde İslami Araştırmalar Merkezi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Nedvi, Hanefi fıkhı üzerine yaptığı çalışmaları ile de biliniyor.
İslam’ın ilk dönemlerinde kadınların dini ilimlerde çok ciddi rolü olduğunu belirten Nedvi, Yunan felsefesinin ve mantığının tercümesiyle birlikte kadınların dini ilimlerden uzaklaştırıldığını ifade etti. Felsefecilerin ve mantıkçıların kadına bakışının olumsuz olduğunun herkes tarafından bilindiğini belirten Nedvi, sahabe, tabiin ve etbau’t tabiin döneminde binlerce Müslüman hanım âlim var iken daha sonra bunun azaldığını vurguladı.
İşte Timeturk.com okuyucuları için Dr. Muhammed Ekrem Nedvi ile yaptığımız röportaj;
40 ciltlik Müslüman Hanım âlimler üzerine bir eseriniz bulunuyor. Bunu niçin kaleme aldınız?
İngiltere’ye öğretim için gittiğimde, orada Müslüman kadına yönelik ciddi bir anti propaganda olduğunu gördüm. İslam’ın kadınlara değer vermediğine yönelik medyada yaygın bir şekilde haberler yapılıyordu. Müslüman kadının sanatta, ilimde ve eğitimde yerinin olmadığını iddia ediyorlardı. Daha Ortaçağ’da kadının şeytan mı olup olmadığını tartışan batının bu konuyu saptırdığını çok iyi biliyordum. Bunun için Müslüman hanım âlimlerin hayatını konu edinen bir kitap telif etmeye karar verdim. 8 bin alimenin hayatını içeren 40 ciltlik bir kitap ortaya çıktı. Yakında 10 cilt daha çıkacak. Kitabı 75 ciltte bırakmayı düşünüyorum. Çünkü bu işte derinleştikçe konu uzuyor. Bence bu bile onlara cevap olarak yeter artar…
Müslüman hanımlar, erkeklerle birlikte camilerde eğitim görüyorlar mıydı?
Bugün İslam dünyasında çok garip bir hal sarmış durumda. Müslüman hanımlar, bazı bölgelerde camilere girememektedir. Müslüman hanım hadisçiler Mescidi Nebevi başta olmak üzere İslam’ın ilk dönemlerinde önemli merkezi camiler de dersler veriyorlardı. Medreselerde, saraylarda, eğitim merkezlerinde hanımlar ilmi dersler alıyor ve veriyordu. Mescidi Aksa, Emevi Camii ve El Ezher gibi kurumlarda… İslam dünyasının ilk dönemlerinde hiçbir cami ve medrese yoktur ki; erkeklerin ders verdiği yerde hanımlar da dersler vermiş olmasın. Müslüman hanım alimlerin ders halkalarına erkekler de katılıyor ve onlar arasında bir çok ünlü İslam alimi de var.
Zeyneb binti el-Kemal’in derslerine 400 kişi katılıyordu. Bunların çoğu erkek idi. Muhaddisler adet olarak genelde derslerine katılanların isimlerini not ederlerdi. Zeynep binti el-Kemal de derslerine iştirak eden 400 kişinin adını kaydetmiştir. Bu kişilere Hadis kitaplarından dersler vermiştir. Ünlü İslam alimlerinden Tacuddin es-Subki Zeyneb’in öğrencilerindendir. İmam İbni Hacer, Zeyneb’in talebelerinden Umm Ahmed Tatar bint el-İzz’den ders almıştır.
Peki, bu hanım âlimlerin derslerine katılan meşhur İslam âlimleri var mıydı?
İmam Şafii, İmam Ebu Hanife, İmam Malik, Hatib el-Bağdadi, İbn Âsakir, İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Buhari, İmam İbni Teymiyye, İmam Zehebi, İmam Suyuti ve benzeri birçok İslam âliminin hanım hocaları vardı. Hem de bir iki bayan hocadan ders almadılar onlarca hanım şeyhlerden dersler aldılar. İmam Suyuti'nin hocaları arasında 100'e yakın fakihe vardı. İmam Şafii'nin annesi meşhur bir alime idi. Oğlunun yetişmesinde büyük katkıları vardı. İmam Şafii Hz. Nefise'nin derslerine iştirak ederdi. İmam Malik'in ilme yönelmesinde annesinin teşviki vardı. Kızı ise İmam Malik'in kaleme aldığı "Muvatta" adlı eseri ezbere bilirdi.
Müslim İbrahim Ferahidi İmam Buhari ve İmam Müslim gibi birçok hadis imamının hocasıdır. 70 binden fazla hanımdan rivayette bulunmuştur. Hatip el Bağdadi ve İbni Hacer El Askalani’nin hocalarının sayısı da 100’den fazladır. İbni Hacer Şam’a gittiğinde Aişe binti Abdülhadi’den 80’den fazla hadis kitabından ders almıştır.
Bazı İslam alimleri ders okuduğu hanım hocalarına kitaplarını ithaf etmiştir. Bu konuda neler söylersiniz?
Evet, birçok İslam alimi kitaplarını ders aldıkları hanım hocalarına ithaf etmiştir. Mesela, İmam Suyuti'nin "Buğyetu'l Viat" adlı kitabını, ders aldığı kadın muhaddis, hafız ve fakihe bayanlara ithaf etmiştir. Muhaddislerin şöyle bir geleneği vardı: Genelde ders aldıkları hocalarının hepsinin adını kaydederlerdi. İster erkek ister bayan olsun tüm hocalarının adlarını ve hayatlarını yazarlardı. Bu kayıtlara baktığımızda İbni Asakir, İbni Hacer, İmam Zehebi ve diğer hadis imamlarının çoğunun onlarca hatta yüzlerce hanım hocalarının olduğunu göreceğiz.
Biba binti Abdussamed el-Herzamiyye el-Hereviyye rivayet ettiği hadislerin senedleri çok kuvvetlidir. Biz buna hadis literatüründe “ali senedler” deriz. Bundan dolayı birçok İslam âlimi ondan ders almak için sefere çıkmıştır.
Hadis ilminde biliyorsunuz, senedin kavi olmasının yanında ali olması çok mühimdir. Bu da hadisin çok güvenilir ve güçlü bir rivayetle geldiğini gösterir. Hanım hadis alimlerinin bu konuda gayretleri çok büyüktür. İmam Zehebi ki kendisi Cerh ve Tadil ilminde bir insanın zayıf ve kavi olduğunu çok iyi bilenlerden biridir, şöyle der: “Şimdiye kadar hadis rivayet edilen hiçbir hanım alimeden kizb (yalan) sadır olmamıştır.” İmam Zehebi birçok erkeğin kizbe bulaştığını belirtirken hanım muhaddislerin hiçbirinden böyle bir şey varid olmadığını belirtiyor.
Aişe Bint Abdülhadi’nin Buhari isnadına ulaşacak başka ali bir rivayet silsilesi yoktur. İbni Hacer, Aişe bint Abdülhadi’nin isnadını esas aldığında kendisi ile Hz. Peygamber (sav) arasında 18 kişinin olduğunu belirtir. İbn Hacer el-Askalani, "Tehzîbu't-tehzîb" adlı kitabında 1543 kadın fakih ve muhaddisin hâl tercümesini verir onlar hakkında, "hepsi de güvenilir ve bilgili kimselerdir” der.
Hadis alanındaki alimelerden bahsettiniz. Fıkıh ve Tefsir alanında da meşhur olmuş hanım alimeler var mı?
Bu çalışmama başladığımda şunu gördüm; o dönemin hemen hemen her ilim dalında meşhur olmuş hanım alimler var. Mesela fıkıh, sarf, nahiv, tabii bilimler, şiir, tefsir ve benzeri alanlar gibi… Kitabımda aynı zamanda fıkıh alanında uzman birçok hanım aliminin adını zikrettim. Bunlar aynı zamanda fetva veren alimelerdi. Örneğin, Aişe binti Abdurrahman Medine’nin çok meşhur fetva veren alimelerindendi. Dönemin birçok fetva veren âlimi ona danışmadan fetva vermezdi. Ummu Derda yine bunlardan biridir.
Ayrıca, “Tuhfetu’l Fukaha” kitabının yazarı imam Alauddin Semerkandi’nin fakihe bir kızı vardı. Adı Fatıma idi. Semerkandi’den ders alan bir talebesi onun “Tuhfetu’l Fukaha”sını “Bedaiu’s Sena’i” adıyla şerh eder. İmam Semerkandi daha sonra kızını bu talebesi ile evlendirir. Bu talebede günümüzün ünlü Hanefi âlimlerinden imam el-Kesani’dir. İmam Kesani bir müddet sonra eşi Fatıma ile Halep’e ders vermek için gider. İmam Kesani’nin talebeleri der ki; “bazen hocamıza zor sorular sorardık ancak o bizden izin alıp evine giderdi. Evinden döndükten sonra bize sormuş olduğumuz zor sorunun cevabını çok detaylı bir şekilde anlatırdı ve bu sık sık tekrar ederdi. Sonra anladık ki İmam Kesani bu soruların cevaplarını almak için eşi Fatıma’ya gidiyor ve ondan aldığı cevapları getirip bizimle paylaşıyordu.”
Ünlü alimlerden Hişam ebu Urve de İmam Ebu Hanife ve İmam Malik’in hocasıdır. Eşi Fatıma binti Münzir’den ilim tedris etmiştir.
İşte ilk dönem İslam âlimlerinin hayatı böyleydi. Annelerinden, eşlerinden, kız kardeşlerinden ya da diğer hanım âlimlerden ders almaktan imtina etmiyorlardı. Hatta onlardan ders aldıkları için övünüyorlardı.
İlim yolculuğuna (rıhle) çıkmış hanım âlimler var mı?
Kadının yolculuk yapması zor tabi o dönemlerde. Ancak buna rağmen babaları ve eşleri ile ilim yolculuğuna çıkmış bir çok hanım âlim var. Örneğin Fatıma bint Sa’d el Hayr Endülüs’te dünyaya geldi. Çin’de büyüdü. İsfahan’ın Cüzdan adındaki bir köyüne ilim öğrenmek için rıhleye (yolculuğa) çıktı. Orada tanınan bir âlime olan Fatıma Cüzdaniyye’den İmam Taberi’nin hadis kitaplarını ders aldı. Fatıma bint Sa’d hocası Fatıma Cüzdaniyye’den imam Taberi’nin mecmuu’l Kebiri’ni ders almış, ezberlemiş ve icazet almıştır. Daha sonra Medine, Mekke, Şam ve Mısır’a gitmiştir. Hatta İslam uleması, “Mısır’da hadis ilminin yaygınlaşması Fatıma bint Sa’d’ın vesilesiyle olmuştur” der.
Hanım âlimlerin İslam’ın ilk dönemlerinde rolü bu kadar aktif iken nasıl oldu da bir anda bu alanda bir gerileme yaşandı?
Araştırmalarım sonucundan şuna ulaştım; Yunan felsefesi ve mantığı İslam dünyasına girmeye başladığında kadının ilmi alandaki rolü azalmaya başladı. Çünkü felsefeciler kadına fazla değer vermiyor ve felsefeden uzak tutuyorlardı. Felsefenin İslami ilimlere karışmasıyla bu alanlarda da bir etkilenme oldu. Yunan Felsefecileri, kadının erkekden akıl bakımından daha aşağı olduğunu düşünüyorlardı. Felsefe İslam dünyasında intişar edince kadının toplumsal hayattaki rolü de zayıfladı.
Örneğin yine araştırmalarım sonucu Sünni ekolün dışında Harici, Şii, Zeydi ve İbadi mezhebinden dahi onlarca hanım alimeye ulaşırken Mutezile mezhebinden pek bir hanım alime rastlamadım. Bunun sebebi ise Mutezile mezhebinin Yunan felsefesi ile çok haşir neşir olmasındandı. Maalesef felsefecilerin kadına bakış açısı Mutezile mezhebini de etkisi altına aldı. Hatta mantık ilminin de kadınların eğitimden uzak durmasında ciddi rolü var. Kısacası, felsefe ve mantık ilmi İslam dünyasında geliştiğinde, kadının ilmi alandaki aktivitesi de yavaşladı.
Mesela Hindistan’ı düşünün Felsefe burada da çok güçlü idi. Bu alt kıtada gerçek manada bir hanım alime yoktu. Ancak Şah Veliyullah Dehlevi bölgede hadis ilmini yaygınlaştırdıktan sonra birçok hanım alime yetişti. Çünkü hadislerde Hz. Peygamber (sav) ilmin kadın-erkek her Müslümana farz olduğunu belirtiyordu. Bunu öğrenen Müslümanlar, eşlerinin ve kızlarının da dini ilim öğrenmeleri için yüksek çaba sarfediyorlardı.
Fıkıh alanında da aynı durum yaşandı. İlk dönemlerde hanım fakiheler çok iken mantık ilminin fıkha bulaşması ile bu alanda bir gerileme yaşandı. Özellikle muteahirrun döneminde bu çok yaygındı.
Peki, İslam alemine yönelik işgallerin kadınların dini ilimlerden uzak tutulmasında bir rolü olmuş mudur?
Moğol, haçlı seferleri ve son yüzyıldaki sömürgecilik sadece kadının değil Müslüman erkeklerin de ilimde geri kalmalarına neden oldu. Ancak bunun etkisi inanın felsefe ve mantık kadar olmamıştır. İşgal dönemlerinde Müslümanlar, eşleri ve kızlarını korumak adına evlerine kapattılar. Bu muhafazakâr bakış açısı da hanımların ilimden uzak tutulmasına neden oldu. Ve maalesef sonraki dönemlerde ortaya çıkan bu hal o gün bugün halen devam etmektir...
Mantık ve felsefeden etkilenen muteahhirrun ulema fıkıh, tefsir ve hadis kitaplarının şerhlerine kendi bakış açılarını ve etkisi altındaki bulundukları kavimlerin bakış açısını yansıttılar. Bugün bundan kurtulmak istiyor isek, Kur’an ve Sünneti çok iyi bilmek ve ilk üç veya dört nesildeki ilmi hareketliliği çok iyi incelemek gerekiyor. .
İslam âlimleri, hadis ve tefsir ilmi gibi ilimlerin günümüze ulaşmasında hanım âlimlerin de büyük rolü olduğunu ikrar ederler. Hatta şunu açık bir şekilde söyleye biliriz; ilk dönem Müslüman âlim ve entelektüellerin yarısına yakınını hanımlar oluşturuyordu. Şimdi bu durumu bugünle kıyaslayın: Durumun ne kadar hüzün verici olduğunu o zaman anlayabiliriz.
Abdulkadir ibni’l Vefa el-Kuraşi, Hanefi alimlerini zikrettiği “Tabakatu’l Hanefiyye” adlı kitabında Horasan ve Semerkant'ta hiçbir ev yok ki, fetva yayımlansın da o evin sahibinin alim kızının ve hanımının izni olmasın. Fıkıh alanında bile âlimler, alime eşleri ve kızlarına danışıyorlardı.
Çok zor şartlar İslam dünyası bu kadar hanım âlime yetiştirirken, bugünkü geniş imkanlara rağmen neden ilmi çıkış yapamıyor?
Son yıllarda bir gelişme görüyorum. Artık birçok Arap ülkesinde yetişmiş yüzlerce hanım âlime var. Mesela Şam’da, Moritanya’da, Fas’ta, Cezayir’de, Mısır’da ve diğer İslam ülkelerinde ciddi bir artış yaşanıyor. Üniversitelerde ders veren, fıkıh, hadis ve tefsir alanında kitap neşreden hanımların sayısı arttı. İnşaallah önümüzdeki yıllarda bu daha da artacak. Hindistan’da, Pakistan’da ve Malezya ve Endonezya gibi diğer İslam ülkelerinde de hanımların kurduğu medreseler var. Her yıl yüzlerce hanım buralardan mezun oluyor. Bu hareket yaygınlaştıkça ileriki yıllarda yeniden İslam dünyasında bir canlılığa ve uyanışa şahid olacağız. Batıda İslami ilimler ve sosyal bilimlerde öne çıkmış birçok Müslüman bayan alim var. Müslümanlar ilk dönem kaynaklarına indiğinde çok şey öğrenecek. Özellikle muteahhirun ulemanın Kitap ve Sünnet ile uyuşmayan ve kitaplara dercettikleri kendi gelenek ve bakış açılarının iyi ayıklanması gerekiyor.
Son olarak bize etkili olmuş birkaç Müslüman alimeden örnek zikredebilir misiniz?
Şeyha Umm el-Hayr Fatıma bint İbrahim ibn Mahmud el-Betaihiyye Şam’lı bir hanım âlime idi. Çağının en büyük Buhari ravisi idi. Daha sonra Buhari konusunda uzmanlaştı ve ünü her tarafa yayıldı. Birçok İslam âlimi ondan ders almak için Şam’a gidiyordu. İmam Zehebi ve İmam Subkî gibi birçok İslam alimi Fatıma binti İbrahim el-Betaihiyye’nin talebesidir. Bu âlime Hacc’a gittikten sonra Medine’yi ziyaret etti. Medine’de yaşayan İslam âlimleri ondan ders almak istedi. Mağripli ünlü alimlerden İbni Rüşeyd es-Sebti ondan ders alanlar arasındadır. Es Sebti, “Mile’l Ayba” adlı kitabında Fatıma’nın Mescidi Nebevi’de hatta Peygaberimiz (sav)’in kabrinin yanında onlarca İslam alimine Buhari dersi verdiğini kaydeder. Rüşeyd, Fatıma’nın bazen Peygamberimizin kabirine dayanıp derslerini sürdürdüğünü açıklar. Rüşeyd Buhari dersleri bittikten sonra kendisinin ve ders halkasına katılan diğer alimlerin Fatıma’dan icazet aldığını kaydeder. Düşünebiliyor musunuz, bir bayan Mescidi Nebevi’de alimlere Buhari dersleri veriyor. Bugün camilerimizde bayanların ders verdiğini duydunuz mu? Abdülmelik bin Mervan döneminde de Ummu Derda Mescid Aksa’da dersler veriyordu. O ders verdiği zaman Mescidi Aksa doluyordu. Şam’daki el-Muzafari ve Beni Ümeyye (Emevi) camilerinde de Aişe bint Abdülhadi dersler veriyordu. İslam âleminin en ünlü camilerinde hanım alimeler bu kadar rahatlıkla dersler verebiliyor idiyse gerisini varın siz düşünün…
Dr. Muhammed Ekrem Nedvi (Muhammad Akram Nadwi) kimdir?
Hindistan'ın Jaunpur kentinde 16 Nisan 1963 tarihinde doğdu. Muhammed Ekrem Nedvet'ul Ulema’da İslam Hukuk (şeriat) eğitimi aldı ve aynı zamanda eğitim verdi. Bir muhaddis olan Muhammed Ekrem "Hadis Ravileri" ve "Rical ilmi" konusunda uzmandır. Ebu'l Hasan Ali El-Nedvi, Abdul-Fettah Ebu Gudde ve Yusuf El-Karadavi'den icazet aldı. Hindistan'daki Lucknow Üniversitesi'nde Arap dili'nde doktora yaptı. Lucknow'daki ünlü Nedvetu’l-Ulema medresesi'nde İslami İlimler konusunda eğitim aldı. Bu Medrese'de Fıkıh ve Hadis ilimleri üzerine aynı zamanda eğitim verdi. Hadis, Fıkıh, İslami Biyografi, Arapça Gramer ve Syntax üzerine Arapça yazdığı 25 kitabı bulunuyor.
Son zamanlarda hadis alimi kadınlar üzerine kaleme aldığı "Muhaddisat" isimli 40 ciltlik bir eseri neşretti. Bu eseri İngilizceye çevirip uyarlamış ve 2007 yılında "El-Muhaddidat" adıyla yayınlamıştır. Nedvet'ul ulema'da onun kişisel hatıralarının anlatıldığı "Medrese Hayatı (2007)" adlı İngilizce eseri bulunmaktadır. İslam Fıkhı adlı eseri İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye ait ve İslam Fıkhı'nın orjinal bir derlemesidir. İngilizce'de ilk defa İmam-ı Azam’ın Okulu detaylı ve kuvvetli bir şekilde delillendirilmiştir. Güncel meseleleri de dikkate alan M. Ekrem Hanefi Fıkhı'nın İngilizce'de ilk defa ifade edilmesini sağlamıştır. İslami öğretide ve modern bilimlerde önde gelen âlimlerden olan M. Ekrem, şu anda Oxford'daki İslami Çalışmalar Merkezi'nde araştırma görevlisi olarak görev yapmaktadır.
SON VİDEO HABER
Haber Ara