Dr. Hamza İmaduddin Musa* / TİMETURK
“Sonu gelmeyen dayakların ardından algıma dair her şey yok oldu, sadece bedenimin farklı yerlerine verilen elektriği hissediyordum. Katı bedenler üzerinde yattığımı fark ettiğimde kendime geldim”. Bunlar, Bingazi Adliyesi önündeki oturma eylemine arkadaşlarıyla katıldığı için 17 Şubat gününün sonunda tutuklanan genç bir mühendislik öğrencisinin yaşadıklarının sadece bir kısmı.
Ali, güvenlik güçlerinin nasıl onlara karşı gerçek mermi kullandığını, gözleri önünde arkadaşlarını nasıl katlettiklerini ve nasıl Bingazi Adliyesi önünde yeni bir oturma-eylemi için isyancı gruba dâhil olduğunu tek tek hatırlıyor. Ali, okuduğu ve çalıştığı Trablus’tan Bingazi şehitleri için planlanan 17 Şubat gösterileri için Bingazi’ye gelmiş. Devrimi ateşlen ilk kıvılcımı 15 Şubat olaylarını takip eden gösteri için…
Gün sonuna dek süren Bingazi Adliyesi’ndeki oturma-eyleminin ardından, isyancılar ve katılımcıların sayısı gitgide azalmış. Bazıları evlerine dönerken bazıları yorgunluktan uyuma başlamış. Ali’ye göre, gecenin dondurucu ayazında itfaiye hortumlarını kullanan ve ağır dayağın ardından göz altılar başladığında eylemciler taş kesilmiş. Eyleme katılan bazılarıyla birlikte Ali, Bingazi’deki güvenlik merkezine götürülmüş. Orada vahşice dövülmüş ve bedenin birçok azasına defalarca elektrik verilmiş ve hayalarını koparmakla tehdit etmişler, “böylece Albayı devirecek mundar zürriyetler meydana getiremeyeceksin” denilmiş. Ali, birçok kez bilincini kaybetmiş. İşkence gören ya da daha fazla elektrik verilenlerin çığlıklarına uyanırmış: “İşkence görenlerin çığlıkları her yerdeydi. Beyaz sakallı yaşlı bir amca vardı. Güvenlik güçleri sakalını çekiyor, kan bütün yüzüne sıçrıyordu. Saatler sonra tekrar kendime geldiğimde, birçok arkadaşım gibi bu yaşlı adamın da öldüğünü gördüm”.
Dayak ve elektrik gece yakalandıkları 2.30’dan ertesi gün öğlene kadar sürmüş. Ali, bir güvenlik aracında transfer edilirken kendine gelmiş: “Bedenler üzerinde yatıyordum. Hangisi ölü hangisi canlı bilemiyordum”. Ali bir kez daha Bingazi’nin arka sokaklarında suratına su atıldığında kendine gelmiş. Yarım günden fazla bir şey yemediğinden ve içmediğinde, tek içebileceği su olan idrarını içmeye çalışmış.
Ali, arkasından gelen yeni bir işkence seansında kendinden geçmiş. Bu sefer, 1,5 gün sonra, Bingazi’deki El-Celale Hastanesi’nde uyanmış. Doktorlar ve hemşireler, onun Bingazi caddelerinden birinde bulunduğunu anlatmış, şafak vakti yol ortasında yatıyormuş. Hastanede bile Ali’ye rahat verilmemiş. Orada dahi saldıran güvenlik güçlerinin dayağına ve işkencesine maruz kalmış. Yatağında elektrik verilmiş. Kendisi ve nerede olduğu hakkında sorular soran birinden telefon aldığı başka bir hastaneye sevk edilmiş. Ali, odasını ve kat numarasını verdiğinde, bir subay Ali’nin odasına gelmiş ve yeni bir işkence seansı başlamış.
İşkence nedeniyle ayağında his kaybı oluşan ve tekerlekli sandalyede oturan Ali, ruhunu yitirmemiş. Hayat ve umut dolu: “14,5 kalibre ile vurulduktan sonra iki ayağını da kaybeden birini gördüm. Göğüslerini kurşunlara siper edenlerle karşılaştırıldığında ben hiçbir şey yapmadım”. Yorgun ve kötürüm Ali, gösterilerde artık yer alamıyor. “Baskıcı zalimin” elinden Libya’yı kurtarmaya destek olmak için ailelerine engel olan Libya halkından “Libya’yı kurtarmak için oğullarını göndermelerini” istiyor. Oğlunuz ön cephede olmalı. Kızınız, hastanelerde olmalı” diyor. Ali, sağlıklı olsa, Ras Lanuf ya da Bin Cevat’taki isyancıların yanında olacağını söylüyor. İyileşeceği ve Libya özgürleştirecekler arasına katılacağı düşüncesiyle kendisini teskin ediyor.
Ali, Araplar arasındaki bölünmeyi rejimlerin ürünü olarak algılıyor. Ali’nin tanımladığı bu rejimler baskıcı, zalim ve adaletsiz olmasa tüm halkların bir olacağını söylüyor. Arapların safları sıklaştıracağını ve gelecek nesilleri için bir gurur kaynağına dönüşeceğine inanıyor.
Ali’den Kaddafi’ye de bir mesaj var: Ey zalim, seni evinin duvarları arkasından alacağız. Halkının ve kurbanlarının önünde yasalara ve hukuka uygun olarak seni yargılayana kadar sağlığına dikkat et.
Bingazi hastanelerinde iki hafta geçirdikten sonra Ali Ayad, tedavi için birkaç gün içinde Mısır’a gidecek. Ali, fiziksel yaralarından kurtulabilir ancak işkencenin psikolojik izlerini hayatı boyunca taşıyacak. Yaraları muzaffer bir devrimin müjdesiyle kısmen iyileşse dahi, Ali’nin omuz verdiği zaferin sarhoşluğu 17 Şubat’ta vurulan ve cesetleri Kaddafi güçlerince kaçırılan ve saklanan arkadaşlarının ve yoldaşlarının anısını unutturamayacak. Aynı zamanda en son gördüğü ve onunla birlikte aynı gün adliye önündeki oturma eyleminde tutuklanan 24 arkadaşının hatırasını da asla bırakmayacak. Bu 24 kişi işkenceye uğradı ve katledildi. Bunlar devrimi ateşleyenler ve onu yüceltenlerdir. Bunlardı Libya’yı özgürleştirenler.
*Dr. Hamza İmadüddin Musa: Libya halkına tıbbi yardım sağlamak amacıyla ülkeye giden ilk doktor kafilesinden bir doktor ve Timeturk.com yazarı.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
Yazarın diğer makaleleri için tıklayın
Timeturk yazarından Libya notları...
Libya halkı neden Kaddafi'den nefret ediyor?
Savaş öncesi ve sonrası: Ecdebiye Hastanesi
Kaddafi medyasından yanlış ve çarpık bilgiler