Dolar

34,3061

Euro

37,1912

Altın

3.018,65

Bist

8.885,00

Çayda domuz kanı var mı yok mu?

Çayda domuz kanı iddiasını değerlendiren Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer; “Çaya domuz kanı eklendi haberleri, Türkiye’nin gıda fotoğrafının sadece küçük bir kesitidir” dedi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-06-24 11:44:55

Çayda domuz kanı var mı yok mu?

Dünyanın en çok çay tüketen ikinci toplumu olan Anadolu insanının çayına domuz kanı karıştırılmasının ihtimal dışı olmadığını belirten Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, yaptığı açıklamada şu görüşleri dile getirdi:   HABERLERDE HİÇBİR HATA YOKTU   “Hafta başında çok sayıda ilimizde Jandarma’nın 6 ay süren takibi sonrasında piyasa değeri 20 milyon (20 trilyon) lira olan, 1 milyon 473 bin kilogram çayın İran'dan, katırların sırtında kaçak yollarla Türkiye'ye sokulduğunun tespit edilerek operasyon yapıldığı, yapılan operasyonda; aralarında polis, jandarma, adliye görevlileri ve işadamlarının da olduğu 32 kişinin gözaltına alınarak mahkemeye sevk edildiği haberi AA, CİHAN, DHA, İHA haber ajansları ile birçok basın yayın organında yer almıştı.   DOMUZ KANI SON OPERASYONA AİT DEĞİL   “Jandarma Komutanlığı ekiplerince önceki operasyonlarda ele geçirilen ve Gümrük Müdürlüğü'nce, yediemin depolarında muhafaza edilen çayların Tarım Bakanlığı laboratuvarlarına gönderilen numunelerinde yapılan incelemelerde de domuz kanı ve sağlığa zararlı birçok katkı maddesi bulunduğu” bilgisi, müştereken tüm haberlerde yer almaktaydı.   Türkiye’de faaliyet gösteren tüm ajanslarda benzer ifadelerle yer alan bu haberin tümünde, Tarım Bakanlığı laboratuvarlarında domuz kanı tespit edildiği bilgisi yer almaktaydı. Ajanslar bu habere bir basın açıklaması veya basın toplantısı yoluyla ulaşmamış, bilakis sanıkların adliyeye intikali sırasında haberdar olmuşlardı. Ayrıca muhabirler de haberi farklı kaynaklardan aldıklarını ifade etmekteler.   Bu haberi ilginç kılan ve daha çok etki yapmasına neden olan “domuz kanı” bulunduğu bilgisi, -bir gün gecikmeli olarak- Tarım Bakanlığı ve Van Valiliği’nce yalanlandı.   Ajansların haberleri dikkatle incelendiğinde, domuz kanının son operasyona ait olmadığı, özellikle de bu operasyon öncesi yapılan diğer operasyonlar kast edilerek, çaylarda domuz kanı dâhil çok sayıda sağlığa zararlı katkı maddesinin yer aldığı açıkça görülecektir. Buna rağmen, Bakanlık ve Valiliğin, önceki operasyonların inceleme sonuçlarını yok sayarak, ‘analiz yapılmadı ki, domuz kanı tespit edilsin’ kabilinden bir açıklama yapması, hem operasyonu gölgelemiş, hem de toplumu yanlış bilgilendirmiştir.   ÇAYKUR: İTHAL ÇAYLAR ZEHİR DEPOSU   Türkiye’nin en büyük çay tedarikçisi ve Tarım Bakanlığı’na bağlı bir Genel Müdürlük olan Çaykur’un Genel Müdürü yaptığı açıklamada “Yabancı menşeli çaylarda zararlı kimyasallara rastladık. Zirai mücadelede kullanılan ilaçlara ve ağır metallere rastladık. Menşei belli olmayan bu çaylar tüketici için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Dışarıdan gelen çayların içerisinde ne olduğunu bilmiyoruz” şeklinde gerçeği bir başka dille ifade etmektedir.   TARIM BAKANLIĞI BUNU HEP YAPIYOR   Ne yazık ki bütün bu gerçekler, Tarım Bakanlığı ve Van Valiliği’nin basın açıklamasıyla gölgelenmekle kalmamış, hem topluma yanlış bilgi verilmiş, hem dürüst üreticilere hem de basın mensuplarına büyük bir haksızlık yapılmıştır. Tüm çıplaklığıyla ortada olan olayla ilgili, kamuoyu şu soruların cevaplarını beklemektedir.   İŞTE CEVAP BEKLEYEN SORULAR  
1-      Haber metinlerindeki ‘önceki operasyonlarda ele geçirilen çayların, Tarım Bakanlığı laboratuvarlarına gönderilen numunelerinde yapılan incelemelerde de domuz kanı ve sağlığa zararlı birçok katkı maddesi bulunduğu’ ifadesinin son operasyona ait olmadığı halde, Tarım Bakanlığı neden yalanlama ihtiyacı hissetmiştir?
2-      Şayet bu bilgi doğru değilse, bu kadar ajans bu bilgiye nasıl ulaşmıştır ve habercilere bu bilgileri kim veya kimler vermiştir? Bu bilgiler yanlışsa, bilgi kaynakları hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır?
3-      Bu durumda, önceki operasyonlarda ele geçirilen çayların analiz sonuçları dava dosyasında var mıdır?
4-      Çaykur genel müdürünün haberleri doğrulayan açıklamasına rağmen, Bakanlık, kamuoyunu yeniden ve doğru olarak bilgilendirecek midir?
5-      Son operasyonda dâhil olmak üzere tüm gelişmeler kamuoyuna açıklanarak şeffaflık sağlanacak mıdır? Yoksa bir yalanlama açıklaması ile konunun üzeri kapatılacak mıdır?
6-      Gıda maddelerini yasal olmayan yollarla ülkeye sokanlar ve sağlıksız ürünleri tüketime arz ederek toplum sağlığını hiçe sayan şahıs, kurum ve şirketler ifşa edilecek midir?
7-      Hem tüm bu risklere, hem de dünyanın en önemli çay üreticilerinden biri olmamıza rağmen, hâlâ çay ithalatına izin verilmeye devam edilecek midir?   GERÇEK HALKTAN SÜREKLİ SAKLANIYOR   Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi olarak bu son olay vesilesiyle, Türkiye’de hâlen yaşanmaya devam edilen ve önlenmesi için hiçbir somut adım atılmayan ‘gıda terörü’ ile ilgili bazı bilgileri kamuoyu ile paylaşmakta yarar görmekteyiz.   Ne yazık ki, ülkemizde gıda terörü ile ilgili medyaya yansıyan olay sayısı son derece azdır. Oysa ülkemiz gıda terörünün en yoğun görüldüğü ülkelerden biridir. Medyaya yansıyan olaylarla ilgili olarak Bakanlık bilgileri gizleyip, olay takibinin yapılmasını engellemektedir. Bu da birçok gıda sorununun sumen altı edilmesine, dolayısıyla da insanların sağlık sorunları yaşayarak maddi ve manevi zarar görmesine neden olmaktadır.   DOMUZ KANI SİGARA FİLTRELERİNDE DE BULUNMUŞTU   Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl, sigara filtrelerine domuz kanı ilave edildiği bazı üniversiteler tarafından tespit edilmiş, hatta bir üreticinin itiraf etmesine rağmen, konunun üstü Sağlık Bakanlığı tarafından kapatılmıştı.   HALK SAĞLIĞINI ASIL TEHDİT EDEN BAKANLIK   Bu tür tespitleri kamuoyu ile paylaşarak, üreticiler nezdinde caydırıcı olması gereken Tarım Bakanlığı, tüm gıda sorunlarının üstüne sünger çekerek, halk sağlığını tehdit eden en büyük güç olma vasfını koruyor.   Herhangi bir gıda ve sağlık sorunu polis operasyonuna konu olmadığı, yargıya intikal etmediği veya basın tarafından haber yapılmadığı sürece, Türkiye, insanlığı tehdit eden bu tehlikeyi hiçbir zaman öğrenememektedir. Mezkûr gelişmede olduğu gibi çoğu hâdisede de yapılan açıklamalarla olaylar kapatılmak istenmektedir.   GIDA TERÖRİSTLERİNİN DEŞİFRE EDİLMESİNDE KAMU YARARI YOKMUŞ   Yine bu vesileyle, Gıda Hareketi olarak geçtiğimiz ay Tarım Bakanlığı’na yaptığımız, ‘mevzuata aykırı gıda üreten firmaların kimler olduğu’ yönündeki sorumuza verilen üzücü ve kaygı verici cevabı paylaşarak, Tarım Bakanlığı’nın bozuk ve sağlıksız gıda üreten firmalara yönelik korumacılığına dikkatleri çekmekte yarar görüyoruz.   “Olumsuzluk tespit edilen ürünler belirli bir firma tarafından üretilmiş ürünler olmayıp, gıda üretim tüketim sürecinde ürün bazında tespit edilen olumsuzluktan da sadece bir firma sorumlu değildir. Ayrıca denetimler sonucunda tespit edilen bu ürünler, toplatılmış olduğundan ve satın alınması yasal olarak mümkün olmadığından, ürün ve üreticilerinin adlarının tüketiciye duyurulmasında halk sağlığının korunması bakımından pratik bir yarar bulunmamaktadır. Talep ettiğiniz firma ve marka isimlerinin, tarafınıza verilmesi veya kamuoyuna açıklanması uygun görülmemektedir” (31 Mayıs 2011 / Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü)   TARIM BÜROKRASİSİ DE YARGILANMALI   Nasıl ki kazalarda Karayolları Genel Müdürlüğü de kusuru oranında yargılanıyorsa, sağlıksız gıda üreten, rüşvet alıp/verenlerle birlikte, denetim görevini yeterince yapmayan Bakan ve bürokratları da yargılanmalıdır.   Çünkü anayasanın ve yasaların yüklediği denetim yükümlülüğünün gereği gibi yapılmaması ve denetim sonuçlarının kamuoyundan gizlenmesi suçtur. Bu suçlar cezalandırılmazsa, kontrol edilemez hâle gelir ve bugünkü sonuçlar ortaya çıkar. Unutulmamalıdır ki, sağlıksız gıda, temel insan haklarının ihlâlidir.   Bu gelişmelerin toplum ve medyanın duyarlılığını artırmasını diliyoruz.”   İLGİLİ HABER: Bu çaylar domuz kanı!

Haber Ara