Yaşanılan hayatın içinde, bunun yanında irfanî geleneğin çizgisinde sözler sunan Yeni Dünya dergisi genel okura akademik dünyadan ve hayatın içinden seslenişle seviyeli bir çizgi ortaya koyuyor.
Tasavvufa İhtiyacımız Var
Mart, sayısında son derece önemli bir söyleşiye imza atan dergi, Amerikalı ünlü sufi ve psikolog Robert Frager ile, bu çağa ve modern insana dair söyleşiye sayfalarında geniş yer ayırıyor. Türkçe’de “Kalp, Nefs ve Ruh” kitabıyla tanınan ünlü sufi, modern insanın açmazlarını işaret ederken, insanın tasavvufa olan ihtiyacını ortaya koyuyor.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Reşat Öngören “Tasavvuf İçe Yolculuktur” başlıklı yazısında, günümüz insanın eğitiminde tasavvuf çizgisinin vasıflarını dile getiriyor. “Tasavvufî eğitim sürecinin adı, yola koyulmak ve yol kat etmek anlamında “seyr u sülûk”tür. Tasavvuf yoluna giren kimse, kalp temizliği (tasfiye-i kalp) ve nefis terbiyesini (tezkiye-i nefis) gerçekleştirmek üzere manevî bir yolculuğa çıkmış kabul edilir” diyen Öngören, tasavvufun aynı zamanda toplumun ve zamanın ihtiyaçlarını her zaman gözettiği ve bu göre bir eğitim programı ortaya koyduğunu vurguluyor.
Prof. Dr. Ali Akpınar Kur’ân merkezli yazılarına bu sayıda da devam ediyor. Gönül dünyamızın ancak Kur’ân’la ihya ve inşa olacağını vurgulayan Prof. Dr. Ali Akpınar, “Kur’ân, önce gönüllere seslenir, onları etkiler ve harekete geçirir. Temiz yürekler Kur’ân lafzı ile ondaki derin mânâlar ile onun etkileyici üslubu ile yerinde duramaz olur” diyor.
Tekke’de Şarap Olur mu?
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Mustafa Kara ise, “Şair Olan Dervişler, Muradına Ermişler” başlıklı yazısında, son devrin önemli sufî şairlerinden Muhammed Es’ad Erbili Hazretlerinden yola çıkarak, tasavvuf şiirindeki şarap, meyhane, sarhoşluk kavramlarına etraflı ve geniş bir yorum getiriyor. “Şarab, mey, meyhâne, zeliha, sâkî, mahmur, mest, göz, dudak, sarhoş gibi kelimeleri ihtiva eden mısralar bir tekke şairinin olabilir mi?” diye soran bu imgelerin arkasındaki esrarı tasavvuf cephesinden gün yüzüne çıkarıyor.
İstiklâlimiz ve Marşımız
Darbelerin gündeme gelmesiyle birlikte hakkındaki tartışmalar da alevlenen İstiklâl Marşı’mıza Mustafa Özçelik derli toplu ve insanî bir bakış getiriyor. İstiklâl Marşı’nın ruhuna vâkıf mıyız? diye soran Mustafa Özçelik, bu ruhu bir kez daha tarih, vatan ve iman şuurumuza hitap ederek canlandırıyor.
Dindar Nesil
Son dönemin önemli tartışma konularından olan “dindar nesil” meselesine Belkıs İbrahimhakkıoğlu, ciddi bir katkı sağlıyor. “Haram yemekten, insanı incitmekten korkmayan birinin dindarlığı tanımlamasıyla erdem sahibi bir insanın dindarlığa yüklediği anlam arasında çok büyük fark vardır. Bozuk malını yemin ederek sağlam diye satan bir tüccarın elindeki tespih dindarlığın ölçüsü olabilir mi? Olumsuz örnekleri sıralamaya gerek yok. Mesele, zihniyet meselesi” diyen yazar, aslında temel insanî ve dinî ölçüyü de ortaya koyuyor.
Bağımlılık mı, Bağlanma mı?
Toplumun gizli ama yaygın dertlerinden birisi olan bağımlılık, dergide dosya konusu olarak geniş yer buluyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sanal kumarı ve oyun bağımlılığını ele aldığı yazısında, bu alanda görünmeyen bir endüstrinin oluştuğunu vurguluyor. Klinik Psikolog Mehmet Dinç ise kendisiyle yapılan söyleşide, bağımlılığın bir hastalık olduğunu belirtirken, Allah inancının hayatla barışık olmak için temel esas olduğunun altını çiziyor. Uzman Psikolog Ayşenur Dinç ise, internet bağımlılığa dair önleyici tedbirleri yazıyor. Yeşilay başkanı Muharrem Balcı ise, meselenin uluslar arası boyutuna dikkat çekerken, aslında uluslar arası şer odaklarıyla mücadele ettiklerini belirtiyor. Psikiyatr Mustafa Merter ise, çarenin, özgürlüğün, kurtuluşun bağımlılıkta değil, bağlanmada olduğunu işaret ederek çözümün adresini de gösteriyor.
Ezgi ve marşların mutevazı sesi Abdulbaki Kömür ile yapılan söyleşi ise, dergiye ayrı bir güzellik katıyor.
