Dolar

34,5424

Euro

36,0063

Altın

3.006,41

Bist

9.549,89

Afiyet Sıddıki kim ve Cezayir’de neden salıverilmesi istendi?

In Amenas gaz sahasındaki krizde salıverilmesi talep edilen Dr. Afiyet Sıddıki’nin gerçek hikayesini onu en iyi bilen kişi tarafından anlatıldı.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-01-19 17:44:29

Afiyet Sıddıki kim ve Cezayir’de neden salıverilmesi istendi?

Yvonne Ridley / TİMETÜRK

Cezayirli esircilerin Dr. Ayfa Sıddiki’nin salıverilmesini istediğini duyduğumda beni şaşırtan tek şey neden daha önce olmadığıydı. Beni yanlış anlamayın. Eski bir rehine olarak, Cezayir çölünün uzak bir köşesinde yaşanan şeyleri hoş görmemin imkanı yok. Muhtar Belmuhtar tarafından planlandığı söylenen In Amenas gaz tesisinde yaşanan dramda sevdiklerini yitirenlerle kalbim birliktedir. Öyle görünüyor ki El-Kaide’yle bağları bulunan kötü-şöhretli tek-gözlü Cezayir milisi, Çarşamba günkü saldırının sorumluluğunu üstlenmiş. 

İsterse siyasi nedenlerden kaynaklansın esir alanların icra ettikleri şeylerin meşru gösterilmesi için hiçbir yol olmadığını söylemeye gerek yok.

Fakat bir adaletsizlik adaletsizliktir ve özellikle Dr. Ayfa Sıddıki’nin durumunu incelemek için Afganistan’a gitmiş tek batılı gazeteci olarak, onun içinde bulunduğu zor durumun Müslüman dünyada ünlü bir dava haline geldiğini söylemeliyim.

Sürekli daha fazla batılının kaçırılıp bir zamanlar dünyada hakkı en çok yenen kadın olarak nitelediğim Dr. Ayfa Sıddıki’nin salıverilmesini talep edileceğine dair rahatsız bir hissiyatım var.

Öyleyse Dr. Ayfa Sıddıki kimdir ve bu Kuzey Afrikalı grup neden onun salıverilmesini istiyor?

Terörle Savaş’a yakalanarak büyük bir haksızlığa uğramış Müslüman bir kadın hakkında duygusallaşmak kolaydır fakat ben duygularımla değil basit soğuk gerçekler ve adli kanıtlarımla hareket ediyorum. Ya da dahası onun garip hikayesiyle...

Ailesinin kesinlikle Cezayirli terörist grubunun onun salıverilmesini talep etmesinden memnun olmayacağı kesindir zira bazı kesimlerde Dr. Ayfa’nın İslamcı bir aşırı olduğu algılanabilir. Bu anlatım ABD istihbaratına aittir. Yine de mahkemesinde savcı açılış konuşmasında onun ne El-Kaide ne de terörist sempatizanı olmadığını açıkça ifade etmiştir.

Üç çocuk annesinin davası, en dindardan en laike kadar Pakistan’daki her hanede çok iyi bilinir. Çoğunluk yıllardır onun iadesini istiyor ve artık Milletin Kızı olarak biliniyor. Buna rağmen hikayesi Pakistan sınırlarını fazlasıyla aştı.

Binlerce Müslüman çocuğa, sembolleştirdikleri nedeniyle onun adı verildi. Temsil ettiği her şey Amerika’nın Terörle Savaşı’nın oluşturduğu adaletsizliklerden kaynaklanıyor. Kaçırmalar, iadeler, işkenceler, tecavüz ve su işkenceleri...

Parlak bir akademisyen ve nörolog Sıddıki, ABD’nin en iyi üniversitelerinde yetişti. Şu an Amerikan askerlerini öldürmeye çalışmaktan suçlu bulunarak 86 yıllık cezasını Teksas’ta çekiyor. Askerlerin ona yakından ateş ettikleri ve neredeyse onu öldürdükleri gerçeği atlanıyor. Ebedi bir utanç olarak Afganistan’daki ABD askerleri yemin altında mahkemede ufak tefek narin akademisyenin hücre perdesinin ardından üstlerine sıçradığını, silahlarından birini alıp ateş ederek onları öldürmeye çalıştıklarını söylediler. İşinin ehli herhangi bir savunma avukatının kolayca parçalayabileceği uyduruk bir hikayeydi.

Mahkemede çizilen senaryo inanılmazdı ve daha da önemlisi kanıt yoktu. Ne elinde ne de elbisesinde barut izi. Ateşlenmiş olduğu iddia edilen silahın kovanları ya da silah üzerine Dr. Ayfa’nın parmak izleri de mevcut değildi. Olay yerinden ABD ordusunca toplanan diğer hayati deliller de mahkemeden önce kaybolmuştu. Bırakın bu işleri CSI’in tüm bölümlerini izledik. Bilim yalan söylemez.

Bagram’daki revirde yaraları sarıldıktan sonra Afganistan’da işlediği iddia edilen suç için mahkemeye çıkarılmak için Amerika’ya “iade edildi”. Viyana ve Cenevre Anlaşmaları’nı ihlal ederek mahkemeye ilk kez çıkana dek hukuki danışmanlıktan mahrum bırakıldı.

Mahkeme New York’ta, bir zamanlar İkiz Kulelerin durduğu yerden bir taş atımı mesafede bir mahkemede yapıldı. Bazılar için Müslümanları Birinci Devlet Düşmanı’na çeviren 11 Eylül’ün berbat hatıralarını anımsamamanın mümkün olmadığı bir yerde...

ABD yetkililerince Dr. Ayfa’ya zorla verilen cansız hukuk ekibi, bırakın tetiği çekmeyi bir askerden silahı dahi alamayacağına dair ezici bilimsel kanıta rağmen jüriyi onun masumiyetine ikna edemedi.

Haziran 2008’deki olayın ardından birkaç hafta sonra Gazni’deki hücresine gittim. Burada fark ettim ki askerler paniklemiş ve kaçmaya çalışırken tüm odayı kurşunlarla delik deşik etmişler. Ziyaretim sırasında çektiğim filmde kanıt oradaydı ve bunu savunma ekibine vermiştim.

Savcılar, batılı bir gazetecinin Afganistan’ın bu bölgesine kadar gidip zorlayıcı şahitlik ve görsel kanıt bulduğuna inanamadı. Kısa süre sonra da hücre duvarlarından çıkarılan kurşunlar dahil hayati adli kanıtların kaybolduğu ortaya çıktı.

Dr. Ayfa’nın zincirsiz ve çuvalsız bir perdenin arkasından çıktığını görmek, FBI’ın kendilerine dünyadaki en tehlikeli kadınlarından birini tutuklayacaklarını söylediği genç askerler arasında körlemesine bir paniğe neden oldu.

Görgü şahitleriyle, üst düzey Afgan polisleriyle görüşmeler yaptım. Hepsi bana olayı anlattılar. Buna rağmen ona karşı şahitlik etmesi için mahkemeye getirilen tek Afgan, FBI mütercimiydi. Şu an kendisine green card verildi ve ailesiyle New York’ta yaşıyor.

Jüriye söylenmeyen şey Dr. Ayfa’nın ve o zaman hepsi 5 yaşının altındaki 3 çocuğunun Karaçi’de evlerinin yanındaki bir sokakta kaçırıldığı ve 2003’ten beri ortadan kaybolduğuydu. FBI, o zaman onun Afganistan’da cihada gittiğini uydurdu. Temelsiz ve saçma sapan bir hikayeydi. Küçük çocuğu olan her annenin bilebileceği gibi ufaklıklarla köşedeki markete gitmek bile başlı başına bir işken Afganistan’a elinde bir elinde bebek arabası bir elinde çocukla savaşmaya gitmek akıl alacak gibi değildir. FBI anlatımı Boston’dan Elaine Whitfield Sharp tarafından çürütüldü. Sharp, Dr. Ayfa ilk kaybolduğunda Sıddıki ailesince tutulan avukattı.

Akademisyenin kayıp yılları, George W Bush’un Terörle Savaş’ının bir kurban olarak kabul edildiği Müslüman dünyadaki herkesçe bilinen bir hikayeyi ortaya koyuyor. Jüriye gizli hapishanelerde, hiçbir yasal temsil olmadan, dış dünyadan bağı kesilmiş şekilde 2003’ten beri tutulduğunu ve konuşturmak için vahşi sorgulama tekniklerini anlatmaya çalıştığında, sadece hücredeki olayla ilgilendiğini söyleyen yargıç tarafından susturuldu.

Yargıç Richard Berman, çok daha fazla tevazu etmesi gerek mütevazı küçük bir adam, kayıp yıllarla ilgilenmediğinde ısrar etti. Ona göre davayla ilgisi yokmuş. Doktorasını tamamladıktan sonra okulda öğretmenlik yaptığını ve ilgisinin disleksik ve özel ihtiyacı olan çocukların yetiştirilmesi olduğunu söyledi. İnsanlık-seven eğitmen ve öğretmen olarak göründü. Kibar ancak hakikat ve adalet için azimli biri olarak.

Kanıtlar devam ettikçe üç çocuğunun nerede olduğunu bilmediğini söyledi. Gerçek hikayeyi bilenler için sansasyonel bir içerikti. Gazni’de tutuklanıp polis tarafından tutulduğunda Amerikalılara iade edilme korkusundan ve dehşetinden bahsetti.

Bir başka gizli hapishanenin onu beklediğinden dehşete düşerek Afganlılar ile Amerikalıların konuştuğu tarafa perdenin arasından nasıl baktığını ve irkilen bir Amerikan askerinin zıpladığını, esirin kaçtığını bağırdığını, onu midesinden vurduğunu anlattı. Sonra ikinci biri tarafından yanından nasıl vurulduğunu da ekledi. Ayrıca odadaki yatağa düşmesinin ardından vahşice yere atıldığını ve orada kendinden geçtiğini de söyledi.

2008 Ağustos’unda terörle-mücadele polis şefiyle görüştüğümde bana anlatılanla uyuşuyordu. Amerikan askerlerinin nasıl paniklediğini, rastgele ateş açtıklarını ve odadan büyük panik içerisinde kaçtıklarını anlatırken gülüyordu.

Elbette askerlerin kontrolü kaybettiklerini itiraf edecekleri yok ancak 650 Numaralı Esir’in İzinde adlı filmim için görüştüklerime göre olan şey buydu. Kayıp çocuklarından ikisi bulundu ve Karaçi’deki ailesine verildi. Ancak hala Karaçi’de caddeden alındıktan sonra çocukların nerede tutulduğu net değil fakat Amerikan aksanlarını da gizlemiyorlar. Büyük ihtimal bu aksanı onları tutanlardan edindiler.

Peki neden FBI, Dr. Ayfa ile en başında görüşmek istedi ve onu neden kaçak tehlikeli bir terörist olarak yaftaladı? Söyledikleri kişiyse neden terörizm ile suçlanmadı ve savcı ter içerisinde onun El-Kaide olmadığını söylemek zorunda kaldı?

Bunun cevabını elinde tutanlardan biri, görüşme çabalarıma karşı koyan Dr. Ayfa’nın eski kocası olabilir. Kaybolmasından önce çok mücadeleli ve acı bir boşanmadan geçiyordu. Amerika’da yaşarken 2002’de FBI’ın ilgisini çekmişti fakat onlara artık ne anlattıysa FBI’ın eski-karısından şüphelenmesine yol açtığını tahmin etmek zor değil.

Dr. Ayfa ve çocuklarını kim kaçırdı? Bilmiyorum fakat birçok eski-Bagram tutuklusunun izini sürdüm ve onlar bana 2005’te Dr. Ayfa’nın Bagram’da tutulurken gördüklerini söylediler. Kaçırılmasından ve Gazni’deki tutuklanmasından önce onu fotoğrafından tanıdılar.

Uzun lafın kısası Dr. Ayfa Sıddıki hapiste olmamalıdır ve bu adaletsizlik sürdüğü müddetçe Amerika’yla savaşmak isteyen herkes için bir çağrı olmayı sürdürecektir.

Yaşadığı adaletsizliğin ortadan kaldırılması ve Dr. Ayfa’nın Pakistan’a vatanına dönmesi aşırıların teröre neden olmasını durdurmayacak ancak bu yanlış düzeltilirse birçok Amerikalın hayatı çok daha güvenli olacak.

Sunday Express muhabiriyken, Afganistan’a gitti. Orada kaçırılmasının ardından Müslüman oldu. Aktivist ve yazar Ridley, CagePrisoners adlı STK’nın da kurucusudur.   

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için  tercüme edilmiştir.

Haber Ara