Suriye'de Kürt gençlerine açık çağrı
Suriye'de yaşananlar ne yazık ki bir çoğumuzun yüreğini dağlıyor. Bir çok genç Suriye'de savaşmaya gidiyor ve bunlar engellenemiyor. Bu bakımdan eğer bu gençler engellenemiyorsa bunların kendi aralarında değil Esed'in karşısında savaşması gerekiyor...Bu bakımdan Suriye'de savaşmaya giden Kürt gençleri başta olmak üzere diğer gençlere açık çağrım: 'Doğru yerde durun'
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-08-02 04:24:22
TIMETURK / NEVZAT ÇİÇEK
Suriye İslam Cephesi Lideri Ebu Abdullah ile yaptığım röportaj hem çok tebrik hem de bir o kadar tepki aldı. Bir gazeteci yapacağı işin tepki veya tebrik almasına bakmaksızın, ezber bozacak şekilde birilerinin hoşuna gitmese de merak edilene ve merak edilene ulaşmak zorundadır. Her yaptığınız röportaj söz konusu kişinin büyün görüşlerine katıldığınız anlamı çıkarmamalıdır. Söz konusu röportajın ortaya çıkmasının temel gayesi, PYD ile çarpışan insanların ne düşündüğünü merak etmek onlara mikrofon uzatmak ve onlar ağzından bilgi almaktır. Bu röportaj karşıt görüş açısından önemliydi.
Bu bakımdan görüşlerine katılırsınız katılmazsınız, tipini seversiniz sevmezsiniz ama Suriye’nin gerçekleri ile yüzleşmek zorundayız….(SURİYE KÜRT İSLAM CEPHESİ LİDERİ İLE YAPILAN RÖPORTAJI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ)
Canımızı ortaya koyup gittiğimiz bir röportaj sonrası hoşuna gitmeyen her röportajdan sonra karşıdakini farklı şekilde itham etmek ancak ve ancak zavallıların işidir, namuzsuzların işidir. Namuslu bir insan birini itham ederken ortaya onun somut delilini koyar, koyamıyorsa mahalle karısı dedikodusundan ileri gitmez söyleyecekleri.Bu bakımdan söylenen her kötü söz sahibine aittir.
"Unutulmamalı ki Suriye savaşı artık sadece Suriyelilerin değil!"
Bu savaşta çok vahşice insanların katledildiklerine şahit oluyorken , Suriye’de Esed’e karşı başlayan savaş ne yazık ki çeşitli grupların kendi içerisindeki anlaşmazlıklarını da gün yüzüne çıkardı. İlk başta Esed’e karşı verilen mücadele ne yazık ki bazı grupların “Ben” merkezli ve farklı hedeflere yönelmesinden dolayı güç kaybetmeye başladı ve sivil ölümler de buna bağlı olarak arttı….
Ben burada özellikle bir konunun altını çizmek ve bir uyarıda bulunmanın zaruri olduğunu düşünüyorum. Ziyaret ettiğimiz Suriye’nin bir çok bölgesinde savaşmaya gelmiş 18-19 yaşındaki gençleri görmeniz mümkün. Bu gençler yanında altmışlı yaşlardaki inanların da savaştıklarına şahit olabiliyorsunuz. Bir zamanlar Filistin’de, Çeçenistan ve Irak’ta olduğu dünyanın bir çok bölgesinde gençlerin gittikleri cepheler gibi Suriye’de de gençler savaşmaya geliyorlar.
Türkiye’den giden bir çok genç ki (bunların içerisinde Arap, Kürt, Türkmen ve bir çok farklı kesimden gelen gençleri bulmak mümkün.) Bu gençlerin bir kısmı diğer örgütlere olduğu gibi Irak-Şam İslam Devleti olarak adlandırılan ve El Kaide’ye bağlı bu örgüte de katılıyor. Devle olarak isimlendirilen bu örgütün Irak ve Suriye’yi içerisine alan bir İslami devlet kurmak yolunda savaştığını biliyoruz. Devle’den farklı olarak Suriye’de çarpışan bir çok grup Esed’in gitmesi gerektiğini ve ondan sonra kurulacaksa İslami bir yönetim kurulmasını istiyor.Bütün yapıların aynı şekilde İslami bir yönetim istediğini ifade etmek zor mesel Özgür Ordu’nun bu bakımdan farklı düşündüğünü biliyoruz.Nitekim Nisan ayında Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Muaz El Hatib, El Kaide söylemleri ile ideolojisinin Suriye halkına uymadığını, devrim güçlerinin Esed sonrasında da halkı ayrıştıracak inisiyatiflere izin vermeyeceğini özellikle vurguladı.
Bu bakımdan El Kaide’ye bağlı Devle’nin Nusra Cephesi’nden gerekse de diğer yapılardan farkı burada kendiliğinden ortaya çıkıyor. Gerek Devle’nin Nusra Cephesi başta olmak üzere diğer örgütlerle aralarındaki görüş ve yöntem farklılığı onların kendi başlarına yaptıkları iş ve savaşı algılayış biçimleri diğer örgütler üzerinde de olumsuz bir etki yapıyor. Devle’nin Özgür Suriye Ordusu komutanını görüşme esnasında kafasına sıkarak öldürmesi vb hadiseler ne yazık ki aşılmış değil…
PYD ile savaşan Devle’nin gerçekleştirdiği eylemler ve sonrasında ortaya çıkan tablo ne yazık ki bir çok insanı rahatsız etmiş durumda. Özellikle sivil kayıplar noktasındaki artış haklı olarak beraberinde bir tepkiyi getirmekte ve olayı bir din savaşına doğru kaydığı ifade edilmekte. Geçmişte Irak’ta yapılanlardan ders alındığı ifade edilse de Suriye’de pratikte ortaya çıkan tablo bu noktada çok ders alınmadığını ortaya koyuyor.
Türkiye sınırından içeri giren bir çok gencin Devle saflarında çarpışması ve orayı bir cazibe merkezi gördüğü de bir gerçek. Bu durum aslında sadece özgü bir durum değil. Aynı şekilde Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nde bir araya gelen 17 parti (Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi (PÇDK), Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK), Goran Hareketi, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Kürdistan İşçi ve Emekçiler Partisi, Kürdistan Halkı Demokratik Hareketi, Kürdistan İslami Grubu, Kürdistan İslami Hareketi, Kürdistan Vatandaş Partisi (Partî Niştimanî Kurdistan), Kürdistan Demokratik Kurtuluş Partisi, Kürdistan Muhafazakarlık Partisi, Kürdistan İlerici Demokrat Partisi, Kürdistan Barış Hareketi, Kürdistan İslami Birliği, Kürdistan Komünist Partisi, Kürdistan Demokrat Sosyalistler Partisi, Kürdistan Emekçiler Partisi.) Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nden El Kaide saflarına katılan gençler konusunda uyarıda bulundu ve önlem alınmasını istedi. Bu bakımdan El Kaide’ye katılan gençler iddia edildiği gibi sadece Türkiye üzerinden Suriye’ye geçmiyor aynı durum Irak üzerinden de söz konusu.
Öncelikle şunu belirteyim ki bu sınırlarda bu insanların Suriye’ye geçmesinin önünün kesilmesi çok zor. Bu bakımdan eğer Suriye’de savaşmak isteyen gençler varsa bunların doğru kanalize edilmesi ve Esed’e karşı savaşması gerekmektedir. Bu bakımdan Devle gibi örgütler yerine direkt Esed ile çarpışan yapılar tercih edilirse bu Suriye’de oluşturulmak istenen fitnenin de önünü keser ve kendi aralarında savaşan yapıların gücünü Esed’e karşı kullanmasının da önünü açar.
Eğer Suriye’de geçmiş dönemlerde bir çok ülkede pratiğini yaşadığımız hadisenin bir benzerinin Suriye’de yaşandığını görmez isek Suriye’de muhaliflerin bir biriyle savaşmasının önünü açmış oluruz. Bu bakımdan Suriye’ye gitmeye karar veren, engellenemeyen gençlerin doğru adreslerde yer almasını sağlamalıyız. Bu doğru adres; dediğim dedik, kimseyi dinlemeyen, sivil hedefler noktasında dikkatli davranmayan, meseleyi Esed dışında bir din savaşı gibi görüp herkesi tekfir eden yapılar olmamalıdır. Kürt gençleri de bu yapılardan uzak durmalı, içeride grupların yaptığı bir savaşta yer almamalı ve savaşacaklarsa güçlerini Esed’e karşı kullanmalıdırlar. Bu bakımdan Devle'de Maide Suresi’nin 8’inci ayetindeki “Bir topluluğa olan kininiz sakın sizi adaletsizliğe itmesin” ifadesinde çizilen çerçevenin fena halde dışına taşan bir savaş anlayışını temsil ediyor.
PYD yetkilileri ise ısrarla Türkiye’nin Devle’yi desteklediği tezini bırakmaları ve bu noktada doğru bilgilendirme yapmaları gerekmektedir. Türkiye’yi “Kafir” gören bir yapının Türkiye tarafından desteklenmesi çok akıllıca gelmemektedir. Özellikle gerek İstanbul’da gerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde bir çok gencin El Kaide saflarına katıldığı BDP milletvekili Altan Tan tarafından daha önce de dile getirildi. Devle PYD’ye nasıl bakıyorsa Türkiye Cumhuriyeti’ne de ondan faklı bakıyor değil.
Suriye bir çok genç için gidip savaşılması gereken bir cazibe merkezi halini aldıysa, bir çok genç eğer engellenemiyorsa bu gençlerin yönünü Esed’e karşı çevirmek, bunları iç çatışmalardan uzak tutmak herkesin boynunun borcudur. Bu bakımdan Suriye’de çarpışan örgütlerin bir çatı etrafında birleştirilmesi de hayati ve acildir.
Suriye’de ki savaş ne yazık ki kendi haramilerini de oluşturan bir savaş haline geliyor. Burada çarpışmaya gelen gençlerin burada yaşananların bir oyun olmadığının farkına varması sağlanmalı ve bunların Suriye’de yaşayan diğer gruplara silah doğrultmasının önüne geçilmelidir...Masum insanları katleden bir zalime karşı başkaldırılmışken, mazlumların yanında olmak hepimizin görevidir...
Hakan Albayrak2ın da Star Gazetesi'ndeki köşesinde yazdığı gibi: " Ekseriyeti İslami olmayan bir topluma İslam devletini dayatmanız veya ekseriyeti İslami olmakla beraber sizin İslam devleti anlayışınızı münasip görmeyen veya onu münasip görse de sizi münasip görmeyen bir toplum üzerinde İslam adına tahakküm kurmanız İslam’a zulüm olur. İran’da olduğu gibi, devrimden sonra gelen yeni nesillerde iktidarla İslam’ı özdeşleştirerek İslam’dan soğuma ve hatta kopma durumları yaşanabilir."
Yazımızı son olarak "Cihad adı altında bundan sonra işlenecek olan korkunç cinayetlerin sorumluluğunda pay sahibi olmamak için Sancaktar Dergisi'nde yayımlanan bir yazı ile bitirelim: "Uhud Savaşı’nda müşrikler katlettikleri mü’minlerin (bilhassa Hz. Hamza’nın)cesetlerinde korkunç tahribat yapınca, bazı mü’minler ‘’Biz onlara bundan daha fazlasını yapacağız’’ diye ant içmişlerdi.Nahl sûresinin 126’ıncı ayetinin bunun üzerine nazil olduğu kabul edilir. Ayet, ‘’Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle ceza verin’’ diye başlar ve ‘’Sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır’’ diye biter. Bir suçun karşılığını verirken haddi aşmamayı vazeden ve üstelik sabrın daha hayırlı olduğunu bildiren bir âyetten ‘’Kâfirler bizim çocuklarımızı öldürüyorlarsa biz de onların çocuklarını öldürebiliriz’’ sonucu nasıl çıkarılır Allah aşkına? Misillemenin suçu işleyene değil de onun karısına, çocuğuna, komşusuna yapılabileceği fikri İslam adaletiyle nasıl tevil edilebilir? Hele ki, kâfirlerin yaptığı her şeyi misilleme adı altında bizim de yapabileceğimizi kim iddia edebilir, nasıl iddia edebilir? Kâfirler Müslüman kadınlara tecavüz ediyorlar, hatta Ebu Gureyb gibi yerlerde Müslüman erkeklere bile tecavüz ediyorlar; Nahl suresinin 126’ıncı âyetine dayanarak bizim de onlara aynısını yapabileceğimizi söyleyecek kadar sapık bir Müslüman olamaz, değil mi? Telaffuzu bile iğrenç, tüyler ürpertici, kabul edilemez, değil mi? Peki, ondan daha korkunç olan bir şeyi, masum bir insanın –hele çocuğun- öldürülmesini bir Müslüman nasıl içine sindirebilir?"
SON VİDEO HABER
Haber Ara