Dolar

34,8728

Euro

36,7570

Altın

3.042,79

Bist

10.142,10

Adım adım Tahşiye operasyonu nasıl yapılmıştı?

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-12-15 09:47:16

Adım adım Tahşiye operasyonu nasıl yapılmıştı?


TIMETURK / HABER MERKEZİ


Tımeturk Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, uzun zamandır yakından takip ettiği ve Muş'a kadar giderek yernde gördüğü ve sohbet ettiği  "Hocaabi" Mehmet Doğan ve Tahşiyecilerle ilgili dava sürecini şöyle özetledi:

2010 yılının Ocak ayı sonlarında, sonraları “Parelel yapının medyası” olduğu ortaya çıkacak olan medya kuruluşları, “El Kaide Operasyonu” başlığı taşıyan haberlere yer verdiler. Ülkenin muhtelif şehirlerinde yapılan operasyonlarla 120 kişi gözaltına alınmıştı. O yayınlarıyla, “Paralel Yapı Medyası” tam bir linç kampanyası düzenledi. Evleri basılıp gözaltına alman insanların uyuşturucu ticareti yaptıkları, kadın pazarladıkları gibi çirkin iftiralar dahil her türlü karalama ve itibarsızlaştırma furyası başlatıldı. Haysiyet ve şereflerine dil uzatıldı. Peki o gün neler olmuştu ve bu insanlardan kim ne istemişti?

Bugün artık o paralel yapının hükümete karşı darbe tertiplediği, dış güçlerle işbirliği yaparak devleti sessiz ve derinden ele geçirme planı yaptığı devleti idare edenlerce de açıklandığı için, aynı o yapının mâhiyetini ortaya koyan ve en ciddî delil teşkil eden 2010 Ocak ayındaki yaşanmış hâdiselere kısaca bakmakta fayda mülâhaza ediyoruz.

Ülkemiz tarihinin en dehşetli örgütü olduğu 17 Aralık 2014'ten sonra sayın Erdoğan'ın beyânlarıyla açığa çıkan “Paralel yapı”, memleketimizin ve milletimizin temel dinamiklerini tahrip etmeye yıllar önce başlamıştı. Fakat,sûret-i haktan görünerek devletin içine sızmış ve pek çok kilit yapının kontrolünü ele geçirmişti. Bilhassa mülkiye, adliye, emniyet ve basın dörtgeninde çöreklenmişti. Arkalarındaki dış güçlerin maddî yardım ve ekip takviyesiyle, Türkiye'nin dindar gruplarını da kendi güdümlerine almayı başarmışlardı. Öyle ki, ülke artık göz göre göre uçuruma doğru götürülüyordu.

Ocak 2010'daki operasyonla evlerinden toplanan ve ismine “Tahşiyeciler” denen vatandaşlar ise, bu tehlikeli gidişi vaktinde görmüşlerdi. Doğunun yetiştirdiği güzide din alimi Molla Muhammed olarak anılan Mehmet Doğan tarafından kaleme alınan ve Paralel Yapının dinimize uymayan icraatlarını İslâmın kaynak eserleriyle çürüten kitapları, adını “Tahşiye” ve “Rahle” koydukları yayınevinde neşretmeye başlamışlardı. 2000'li yılların başında faaliyete geçen yayınevinin ilmen çürütülmesi imkânsız olan eserleri yavaş yavaş kamuoyunda yer tutmaya başlayınca, Paralel Yapı da karşı harekete geçme mecburiyeti hissetti. Devlet içindeki organize yapının deşifre olması pahasına bir operasyon planladılar.

 “Fethullah Gülen”, “06.04.2009” târihinde “Herkül.org” isimli sitede bir konuşma yaparak, “Tahşiye” adında bir örgüt kurulacağım, ma'sum insanların evine silah konulabileceğini söyleyerek operasyonun düğmesine basıyor.
Hemen iki gün sonra “STV”de, “08.04.2009” târihli “Tek Türkiye” programında aynı söylem senaryolaştırılıyor.

Medyanın diğer ayakları da ertesi gün “09.04.2009” târihindeFethullah Gülen'in sözlerini tartışmaya açıyor. Hüseyin Gülerce, Nazlı Ilıcak, Nuh Gönültaş  konuyu sıcak tutuyorlar.


Halbuki, Türkiye Cumhuriyeti sınırlan içerisinde “Tahşiye” ismini taşıyan tek kuruluş, BMB Yayıncılık bünyesindeki Tahşiye Yayınlarıdır. Bu organize suç örgütü, faaliyetlerinin İslâmauymadığım ilmen ortaya koyan Tahşiye Yayınlan mensuplarına ve okuyucularına karşı resmen bir operasyon başlatmışlardı. Fethullah Gülen'in düğmeye basmasından 18 gün sonra, Paralel Yapının emniyet ayağı harekete geçiyor. Dönemin “İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı”  “Ali Fuat Yılmazer”e bağlı “İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü” “24.04.2009” tarihinde, “isimsiz, tarihsiz, imzasız” bir sahte ihbar mektubu bahanesiyle, “Radikal Tahşiye Grubu” ismini kullanarak operasyonun resmî kısmını başlatıyor.



“İstanbul Emniyet Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü” de sekiz gün zarfında bütün suçluları tesbit etmiş gibi, “04.05.2009” tarihinde, Tahşiye mensûplarınıntakip etmek için özel mahkeme savcılığından izin istiyor.

Özel savcı “Kadir Altımşık” ise jet hızıyla “05.05.2009” günü mahkemeye yazı yazarak takip izni istiyor ve böylece Paralel Yapının adliye ayağı çalışmaya başlıyor. İlk teknik takip karan da yine jet hızıyla “06. 05. 2009” tarihinde veriliyor. 06.05.2009'dan 07.10.2009'a kadar 8 mahkeme “Radikal Tahşiye Grubu” adıyla, 16.10.2009'dan 19.01.2010'a kadar da 12 mahkeme “Radikal Mehmet Doğan Grubu” adıyla teknik takip izni veriyor. Bu son değişiklikle, “Tahşiye” yayınlarında çıkan ve Paralel Yapının din görüntülü faaliyetlerinin İslama göre yanlışlığını isbât eden eserlerin gerçek yazarı olan “Molla Muhammed Doğan” Hoca, bu suç örgütünün ana hedefi hâline geliyor; isimdeki “Tahşiye” kelimesi de çıkartılarak, ilk düğmeye basan Fethullah Gülen'in konuşmasında üzerine basa basa söylediği “Tahşiye” kelimesiyle irtibat kurulabilmesi önlenmek isteniyor.

 “İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer”, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne gönderdiği “21.11.2009” tarihli resmî yazısında, “El Kaide yanlısı Mehmet Doğan Grubu” diyerek, operasyona bir “terör örgütüyle mücadele” havası veriyor. Özel savcı da, içinde bulunduğu organize suç örgütünü deşifre edercesine, hazırlayacağı iddianamede bu yaftayı tercih ediyor.

Dokuz aylık teknik ve fizikî takip sonunda, “terör örgütü” ile ilgili hiçbir somut delil bulunmayınca, bu sefer yalan ve iftirâ yoluna gidiliyor. “21.01.2010” gecesi, Paralel Yapının medya ayaklarından “STV”nin “Tek Türkiye” dizisinde yine “Tahşiye” örgütünden ve evlere bomba konmasından söz ediliyor. Bu programdan sadece 5-6 saat sonra ise “22.01.2010” sabaha karşı “Tahşiye Yayınevi” sahipleri, arkadaşları ve dostlarının evlerine Paralel Yapının polisleri tarafından baskın yapılıyor; evler didik didik aranıyor; yayınevi ortaklarından birisinin kayın biraderinin misafirhanesine üç adet bomba konuyor! Nitekim, “09.03.2011” tarihli özel mahkeme duruşmasında, bombaların üzerindeki parmak izlerinin polislere ait olduğu itiraf ettirilerek mahkeme tutanaklarına geçirilmiş; buna rağmen o operasyonu yapan ve duruşmada çelişkili ifadeler veren “ C. A, K.G ve S.Ç Ç isimli polisler mahkemece tutuklanmadan serbest bırakılmıştır!

 “Emniyet Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü” ekipleri, ülke çapında değişik merkezlere baskınlar düzenleyerek yüzü aşkın kişi “22.01.2010” günü emniyete sevk edildi. Daha o insanların emniyet ifadeleri bile alınmadan, Paralel Yapıının medya ayağına yalan ve iftira dolu yanlış bilgiler servis edildi.




Suçlamalarla ilgili ciddî bir soru bile sorulmadan özel savcılara sevk edilenlerden bir kısmı, “26.01.2010” sabahında özel nöbetçi mahkeme (hâkim Metin Özçelik vb) tarafından dahi soru sorulmadan tutuklanarak cezaevlerine sevk edildi. Paralel Yapının verdiği hukuksuz infazlar başladı. Sorgusuz sualsiz ve delilsiz tam sekiz ay mahkemeye çıkarılmadan F Tipi hapishanelerde tutuldular.
Paralel Yapının adliye ve emniyet ayağı tarafından medya ayağına servis edilen yalan ve iftira dolu bilgiler, daha sonra da “özel savcı Kadir Altınışık” tarafından “11.04.2010” tarihinde “ek deliller” denerek iddianameye dahil edildi. İddianamede ise özel savcı “El Kaideci, Ergenekoncu, Hizbullahçı, Kürtçü vs” biribiriyletezâdisnâdlarda bulunurken; hiçbir somut delil zikretmeden mücerred “Yapabilir” demek suretiyle imkânâtı vukuat yerine kullanmıştır.


İşte 6 dış güçlerle bağlantılı suç örgütünü adliye, emniyet ve medya ayağıyla büyük ölçüde -deşifre eden bir hadisenin ana hatlarını arz etmiş olduk. Malatya Emniyet Müdürlüğünün raporlarında ve devletin elindeki belgelerde açıkça görüleceği üzere, Paralel Yapının hedef gösterdiği bütün o insanlar o zamana kadar asayişi ihlal edecek bir tek hâdiseye karışmamışlardı. Çevrelerinde, âlim, fâzıl, güzel ahlaklı olarak bilinen o insanlar bir gecede o yapı tarafından “terörist” ilan edilmişlerdi. Gerçekte bu, dehşetli bir komplonun ve bir senaryonun hayata geçirilmesi idi.


TAHŞİYECİLER KİMDİR NİYE OPERASYON YAPILDI


2005 YILINDA YAZDIĞI KİTAPTA 2014 TE GÜLEN HAREKETİNİN ZAYIFLAYACAĞINI YAZDI

İŞTE HER ŞEYİ ORTAYA KOYAN VİDEO

RİSALE-İ NUR TALEBESİNDEN ŞOK İDDİA



Haber Ara