10 soruda Tahşiye operasyonu yalanlar ve gerçekler
Tahşiye Operasyonu ile bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak amacıyla 10 soruda Tahşiye Operasyonundaki yalanlar ve gerçekler
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-12-17 06:12:42
TIMETURK / NEVZAT ÇİÇEK
İlkesel olarak önce şunu ortaya koyayım, suçu sabitlenene kadar herkes suçsuzdur.
Bu bakımdan Türkiye kamuoyu bu dosyayı yeni duyuyor ben uzun zamandır bu dosya üzerinde çalışıyorum. Bu nedenle göz altına alınan insanların bu dosya ile ilgili bağı kurulur, kurulmaz, ceza alır almaz bu benim işim değildir.
Ben burada dosya ile ilgili fotoğrafı net bir şekilde ortaya koymaya çalıştım. İşin hukuki kararını verecek olan yargıdır, bize düşen kirli bilgiye alet olmadan meseleyi gazetecilik ilkleri gereğince ortaya çıkarmak kamuoyunu bilgilendirmektir. Taktir okuyucunundur.
Gazetecilik etiği açısından özellikle şunu vurgulamam lazım, dönemin İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü ve Emniyet Genel Müdürü çıkıp konuşmalılar. Eğer bu operasyon gerçekten El Kaide Operasyonu ise arkasında durmalılar yok eğer kandırılmışlarsa bunu da kamuoyuna deklere etmeliler
1-TAHŞİYECİLER KİMDİR HANGİ EKOLDEN GELMEKTEDİRLER
Grup , Said Nurs’nin ilk talebelerinden Albay Hacı Hulusi Bey'in hem takipçileri hem de varisleri olan ve Doğu’da Molla Muhammed olarak bilinen “Hocaabi” lakaplı emekli din adamı Mehmet Doğan’ın takipçilerinden oluşuyor. Tahşiye isminde bir yayın evi kuruldu ve operasyon sonrasında gruba bu isim verildi. Tahşiye yayın evi dışında Rahle isminde başka bir yayın evi daha kuruldu.Nur ekolünden gelen grup Muş merkezli olarak çalışmalarını devam ettiriyor
2-İLK OPERASYON İÇİN DİNLEME VE TAKİP NE ZAMAN BAŞLADI
İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı 24.04.2009 gelen imzasız, tarihsiz, isimsiz bir imza mektubuna binaen düğmeye basıyor. İstihbarat Dairesi 04.05.2009 tarihinde Tahşiye mensuplarını takip etmek için özel yetkili mahkeme savcılığından izin istiyor. Özel Savcı Kadir Altınışık jet hızıyla 05.05.2009 günü mahkemeye yazı yazarak takip izni istiyor. Takip izni 06.05.2009 tarihinde veriliyor. 06.05.2009 tarihinden 07.10.2009 tarihine kadar 8 mahkeme Radikal Tahşiye Grubu adıyla, 16.10.2009 tarihinden 19.01.2010 tarihine kadar 12 mahkeme Radikal Mehmet Doğan Grubu adıyla teknik takip veriyor. Dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Al Fuat Yılmazer Terörle Şube Müdürlüğü’ne gönderdiği 21.11.2009 tarihli resmi yazıda El Kaide tanlısı Mehmet Doğan Grubu diyerek operasyona terör örgütü ile mücadele havası veriyor
Operasyonlar kapsamında Istanbul'da 10 Elazığ 5 Malatya 1 Bursa 3 Adana 2 Diyarbakir'da 4 kişı tutuklandı.
NOT: Ali Fuat Yılmazer imzalı 2008 yılında ait bir belge internette operasyonun başlangıç tarihi olarak dolaştırılıyor. Tahşiye grubu avukatları söz konusu belgenin sahte olduğunu ve asla mahkemeye sunulmadığı gibi böyle bir karar öncesi mahkeme kararının olması gerektiğinin altını çizererek belgeyi yalanlıyorlar.Ancak söz konusu raporun hazırlandığını iddia edenler var ancak söz konusu rapor mahkemede dava dosyasında yok.Timetürk söz konusu rapor varsa neden dava dosyasında olmadığını ısrarla soruyor. Bir diğer görüş ise daha önce MİT'in bu konuda emniyete bir rapor yazdığını ifade ediyo ancak böyle bir dava da dosyada yok. Kaldı ki MİT emniyete direkt yazı yazmaz
3-OPERASYON NE ZAMAN BAŞLADI VE WİKİLEAKS’TA NASIL YER ALDI
Operasyon 22 Ocak 2010 tarihinde başladı ve 27 Ocak 2010 tarihinde Wikileaks’te yer aldı. 27 Ocak 2010 tarihinde ABD Ankara Büyükelçiliği tarafından gönderilen “Gizli” ibareli gönderilen kriptoda o günlerde polislerin yürüttüğü EL Kaide operasyonlarıyla ilgili dönemin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey tarafından yazılan bilgi notu yer alıyor. Türk Polisinden alınan bilgiye göre tutuklanan kişilerin EL Kaide ile irtibatlı ve iltisaklı olmadıklarını bildiklerini, tutuklamalardaki El kaide tabirinin, örgütle irtibatlı olup olmadıklarına bakılmaksızın İslam radikallerin yakalanmasında hem polis hem de basın tarafından kullanıldığını belirtmekte
4-OPERASYONLA FETHULLAH GÜLEN-SAMANYOLU VE ZAMAN GAZETESİ BAĞLANTISI NASIL KURULUYOR
Tahşiye Operasyonu sonrası 17 ay cezaevinde suçsuz yere yattıklarını söyleyenler kendilerine kumpas kurulduğunu ifade ediyorlar. Mağdurlar dava kronolojisini şöyle özetliyorlar: “Söz konusu kumpasın öncelikle Fethullah Gülen’in Herkul.org isimli sitedeki konuşması 6 Nisan 2009 tarihinde oldu. Gülen söz konusu konuşmada Tahşiye adında bir örgüt kurulacağını, masum insanların evlerine silah konulacaını ileri sürerek operasyonu başlatıyor. Ertesi gün ise 09.04.2009 tarihinde ise Hüseyin Gülerce, Nazlı Ilıcak, Nuh Gönültaş konuyu sıcak tutuyor daha sonra da başka yazarlar konuyu yazıyor. Bu tarihlerden 18 gün sonra ise dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü 24.04.2009 tarihinde isimsiz,imzasız, tarihsiz bir imza mektubu ile operasyonun resmi kısmını başlatıyor.
5-MEHMET DOĞAN’I, GÜLEN CEMAATİ’NİN HEDEFİ YAPAN İCRAATLARI NELERDİR
Mehmet Doğan’ın Gülen Hareketi tarafından neden hedef yapıldığını Mehmet Hoca’nın yanındakiler şöyle açıklıyorlar: “Molla Muhammed ismiyle tanınan Mehmet Doğan, Bediüzzaman hazretlerinin birinci talebesi olan, Albay Hacı Hulusi Yahyagil’in öğrencisidir. Kur’an, hadis, fıkıh çerçevesinde Risale-i nurla alakalı ilmi çalışmalar yapan Mehmet Doğan, Risale-i Nur’daki bazı cümlelere ters mana veren Fethullah Gülen ve ekibi ile ilmi olarak mücadele etmiş ve bu mücadeleyi Reddül Evham serisi ile kitaplaştırmıştır.Fethullah Gülen ve ekibi sadece Risale-i Nur’u tahrifle kalmamış, aynı zamanda Kur'an’ın bazı ayetlerine de ters mana vererek, “Yahudilik ve Hristyanlık hak dindir. Yahudiler ve Hristiyanlar Cennet’e girecektir. Onlar da kurtuluş ehlidir. Muhammedun Resulullah demeden Cennet’e girilir” gibi İslam’la ilgili olmayan iddialara karşı Mehmet Doğan ilmi olarak mücadele etmiş ve tespit ettiği ilmi delilleri Rumuzul Kur’an isimli serisiyle kitaplaştırmıştır. Mehmet Doğan, 2005 yılında yazdığı Rumuzul Kur’an 4 adlı eserinde Gülen Hareketi'nin 2014'te sönmeye başlayacağını ifade ediyordu
6-FETHULLAH GÜLEN HULUSİ BEY’İN TAKİPÇİLERİ İÇİN NE DEMİŞTİ
“Türkiye’de de Hizbulvahşetten sonra El-Kaide’yi icat ettiler. Yarın daha başka şeylerde icat edebilirler. Mesela Tahşiye diye bir şey icat edebilirler. Hafizanallah. İyi organize edebilirlerse bunları, belki hakiki Müslümanlarla, kitap okuyan Müslümanlarla nezahatlerini, nezafetlerini, fikri saffetlerini bulundukları evlerde koruma adına okudukları kitaplarla ayakta durmaya çalışan insanların içine sokmaya çalışırlar. Onları güçlendirirlerse ellerine silahlar da verebilirler. O kitapların arkasındaki zatın posterlerini evlerine asabilirler. Size yakın bazı kimselerin posterlerini de evlerine asabilirler. Biz zuhurları haşiye yapıyoruz dedirtirler. Adlarına da Tahşiyeciler derler. Sonra da Kalaşinkoflar verirler ellerine, iki yerde bir şey yapınca bunlar. Demek ki imkan bulunca bunlar da silahlanabiliyor. Sonra silahı, milahı, tabancası hatta çuvaldızı bile olmayan (Sözün burasında hitap ettiği topluma; ben sizin çuvaldızınız bile yoktur diyorum sizlere. Mugala yapmıyorum değil mi? Ben geçende büyük iğneye ihtiyacım oldu bulamadım kendi odamda. Ayakkabımı dikecektim” diyerek önceki günkü ceket edebiyatının bir başka versiyonunu sergiliyor Fethullah Gülen. Sonra devam ediyor) insanlara terörist damgasını vuracaklar orada. Yapmak istedikleri şeyi yapacaklar bununla, Allah o fırsatı vermesin komplolarını kendi başlarına dolasın. Bu açıdan bunların hiçbiri Türkiye’deki, bir probleme, bir derde, bir ızdıraba çare değil. Aksine bunlar problem oluşturmak için, dert oluşturmak için, bir yönüyle çare gibi gösterilen fakat çok farklı problemlere sebebiyet veren bir kısım oluşumlardır. Bugüne kadar çok farklı renkte desende oluştu. Bundan sonra da oluşabilir. Bir taraftan bunları oluşturacaklar. Bir taraftan da irtica hareketleri falan diyecekler. İrticayla irtibatlandıracaklar. Dinle irtibatlandıracaklar. Bir şom ağızlının dediği gibi “14 asır evvel indiği söylenen bir kitaba” nazarları çevirmeye çalışacaklar. Estağfurullah yüz bin defa Estağfurullah. Bunların hepsi sistemli belli merkezlerden belli böyle karanlık karar kurullarında alınan kararlarla yapılan şeylerdir. Türkiye’de o kadar çok bu mevzuda faaliyet göstermek için dışarıdan ülkemize soktuğu o kadar çok insan vardır ki, tamamen belli bir düşüncenin, belli bir anlayışın Türkiye’de temsilcileridir. Bütün bu olumsuz şeylerin arkasında bu problemlerin arkasında onlar vardır. Bu problemler onların organizasyonlarıyla meydan gelmektedir Allah-u alem.”
7-TAHŞİYE ÖRGÜT OLARAK KABUL EDİLEBİLİR Mİ?
İsnat edilen suçlarla ilgili İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığına başvuran Mehmet Doğan’ın avukatı Mustafa Doğan İnal davayla ilgili bilimsel mütalaa istedi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer ve Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Koca tarafından yapılan incelemede, “İddianamede varlığı iddia edilen terör örgütünün faaliyetleri kapsamında işlenmiş olan bir suçtan söz edilmemektedir. Bu durumda sanıkların bir silahlı terör örgütü kurmaya yönelik bilerek ve isteyerek davrandıklarını ve bunu suç işlemek amacıyla gerçekleştirdiklerini ortaya koymak gerekirdi. İddianame ve tarafımıza sunulan eklerinde ise suçun manevi dair delillerle irtibatlandırılmış bir değerlendirme ve tespit yapılmamıştır. Sanıkların dini ve siyasi söylemlerinin tehlikeli olduğu ve gelecekte bir terör örgütü olabilecekleri tahminine dayalı olarak kişilerin yargılanması ise ifade ve örgütlenme özgürlüğünün ihlali anlamına gelir” ifadelerine yer verildi. Bilirkişi raporunda Turgut Yıldırım ve Muhammet Emin Karakaya’nın evlerinde gerçekleştirilen arama işlemlerinin hukuksuz olduğu belirtilirken, aramalardan elde edilen delillerin ceza muhakemesinde kullanılamayacağı sonuçlarına ulaşıldı.” Denildi
8-ARAMA YAPILAN YERLERDE BOMBA BULUNDU MU…
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin CMK 250’yle yetkili mahkemesinde görülen davanın iddianamesinde örgüt faaliyetinde kullanıldığı iddia edilen İstanbul’daki adreslerle ilgili bilgiler veriliyordu. İstanbul Bahçelievler’de bulunan ve örgüt evi olarak lanse edilen yerde yapılan aramada, 2 adet el bombası, 1 adet el bombası gövdesi, 1 adet sis kutusu, çok sayıda fişek, kitaplar ve krokilerin bulunduğu belirtildi. Silah ve diğer mühimmatların üzerinde yapılan parmak izi incelemesinde sanıkların parmak izine rastlanmazken polislerin parmak izine rastlandı. Aramaları yapan polislerin parmak izleriyle ilgili savunmaları da bir hayli ilginçti: “Arama yaparken kullandığımız eldivenler yıprandığı için parmak izimiz çıkmış olabilir”...Sanıklardan Mehmet Nuri Turan’ın Florya’daki evinde iki adet tabanca ve mermi bulunduğu rapor edilirken, tabancaların adı geçen kişinin üzerine ruhsatlı olduğu ve hiçbir olaya karışmadığı ortaya çıktı. Operasyon kapsamında İstanbul’daki pek çok evde yapılan aramalarda yasadışı hiçbir belgenin bulunmadığı da anlaşıldı. Öte yandan Tahşiyeciler grubuna ait evlerde ele geçirildiği iddia edilen sis bombalarıyla, Poyrazköy ve Zir Vadisi’nde ele geçirilen sis bombalarının seri numarasının aynı olduğu, bombaların kafile numaralarının ise silindiği tespit edildi.
9- MEHMET DOĞAN SİLAHLANIN ÇAĞRISI YAPTI MI
Paralel medya , "2010 yılında çökertilen El Kaide terör örgütünün yapılanmasına yönelik operasyonu yapan ekibe operasyon düzenlendi. Nurculuğu istismar eden Tahşiye Grubu denilen yapının lideri Mehmet Doğan, düzenlediği bir toplantıda grubuna "füze yapılması ve füze ile eylem yapılması" talimatı verince operasyon başlamıştı. Bu talimat adli ses kaydına alınmıştı. Yani operasyon "şiddet" talimatı verilince başladı." yalanıyla haber veriyor.Oysa Timetürk https://www.timeturk.com/tr/2014/12/15/timeturk-mehmet-dogan-uzerinden-yapilan-algi-operasyonunu-ortaya-cikardi.html#.VJAgmSusW7k
Yayımladığı ses kaydında paralel yapının 1 saat 17 dakikalık ses kaydını çarpıttığını ortaya koydu. Öyle ki söz konusu konuşmadan cımbızlanarak farklı anlamlar çıkaracak şekilde saptırılma yaptırılıyor. Mehmet Doğan’ın İslam ülkelerinin güçlenmesi noktasında ne yapılabilir cevabı bilerek silah alın şeklide saptırıldı.
10-GAZETECİ-YAZARLAR VE EMNİYET MÜDÜRLERİNE YAPILAN OPERASYON NASIL BAŞLADI
14 Aralık operasyonu çerçevesinde, 37 kişi hakkındaki soruşturmanın, daha önce terör örgütü üyeliği suçundan açılan bir davada tutuklu yargılanan dönemin mağdurlarının şikayeti ile başladı. Tahşiye Operasyonun davası hala bitmiş değil ve dava İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nden Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne devredildi. Davanın ilk duruşması 5 Mart 2015'de yapılacak
Mehmet Doğan'ın orijinal ses kaydının tamamı
TAHŞİYE OPERASYONU HABERLERİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
SON VİDEO HABER
Haber Ara