Dolar

34,2319

Euro

37,7855

Altın

2.930,79

Bist

8.898,23

Savcının kafasına ekmek mi dayadılar!

Yazar Esra Elönü Diriliş Postası'ndaki yazısında Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın Çağlayan Adliyesi'nde öldürülmesini yazdı. Elönü, Berkin Elvan'ın Gezi olayları sırasında 'ekmek almaya gitmişti' söylemlerine atıf yaparak bir soru sordu: Savcının kafasına ekmek mi dayadılar!

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-04-02 14:07:46

Savcının kafasına ekmek mi dayadılar!

İşte Esra Elönü'nün o yazısı; 



Hiç öyle lafı kalemin ağzında gevelemeyeceğim, bu kan havuzunda derin nefes alıp dalacağım. Şimdi sıkı durun. Klavyemin emniyet kemerini çıkarıyorum, uzun atlayacağım . Şimdi sıkı durun. Bu çamur havuzuna tüpsüz dalacağım . Ve yine kullanmadığım bir çuval cümle atığını dökecek yer gösterdi Belediye. Eski Türkiye’nin tadilatı nedeniyle semt pazarına düşen iyi markaların (!) domates poşetine nasıl istiflendiği göreceksiniz. 31 Martta olan olaylar sonunda anladım ki bazı gazetecileri cümle içinde şerefsiz adam tamlaması olarak kullanabiliriz.

Anladım ki kendi yurdunun hançer hamalı bunlar. Bıraksanız kalbiniz istifa edecek lakin zorunlu çalıştırıyorsunuz! Kalp bu onursuz cüsselerden istifa edecek! Adamlığının ayakta duracak hali kalmamış ama mesele direnmek adı altında Kiraz gibi yiğitlere kefen beğendirme meselesi! Sessizlikte bile kan toplayan tayfa. Hainlikleri adamlıklarından daha orijinal.
Ve bu kısımdan sonrası bir silahın ağzında alıntıdır.

Demiri döve döve öldürürler ki ben doğarım. Fazla kötülerin silahıydım önce boşluğuma kurşun dizdiler. Ya onlar elini eteğini çekecekti benden ya ben elimi tetiğimi çekecektim insana doğrulmaktan. İçimde ne vardı bilmiyorum lakin üzerime giydirilen el sıktıkça beni Azrail'den rol çalıyordum. Önce içimde süt varmışcasına bir çocuğun ağzına dayatıldım zorla.

Benim soğuk terim onun sıcak canına damladıkça kan çanağına dönüyordu gözlerim. Ötekiler, ötekilerin çocukları, ötekilerin anaları, ötekilerin babaları.. Liste önüme geldikçe ölü demir olasım gelir, ötekiler önüme geldikçe ağzımdaki kurşunu yutasım gelir.

Ben beni doğrultanın yalancısıydım. Kiraz’a doğrultular beni, Ali'ye sıkıldım, Metin'e isabetim Hrant'a nişanım, Yasin’de soğudu terim.

Kimine Müslüman ruleti oldum kimine Rus. Yatağım gözü dönmüşlerin arka cebiydi, otelim başka bir canın bedeniydi. Ağzımın suyu kurşunsa bile kırlangıçtan sakındım.

Lakin tutsam da dilimi çözdüler dik durmayı bilsem de bir bedenin içinde öğüttüler. Namlumun ucuyla beni tutana sordum “Sen şimdi bu adamı niye vurdun”

Ermeniydi, Kürttü, Allahsızdı, Aleviydi, Müslümandı… Kurşun benim ağzımda değil onun dişleri arasında. Şarjör kürdanıydı kurcaladıkça ötekileri döküyordu suratıma. İşte böyle Dünya, ben beni doğrultanın yalancısıyım!

İnsan bana dayandı ben insana dayatıldım. En son birinin alnında şarj oldum, birine uzaktan döküldüm, birinin sırtından can çekiştirdim bıraksaydınız kurşunsuz da konuşabilirdim.

Gezi ağızlı salyalı beyinlere yazı yazmaktan yoruldum. Kurşun kuryeciliği yapan gazeteci görünümlü kan torbalarını yazmaktan da yoruldum. Bir yiğit savcıyı, öldüren iki leşi cilalayan parlatan modifiye kasapları yazmaktan da utanıyorum. Sadece soruyorum, Ekmek almaya giden Berkin için yavrularının ekmeğini tutan babaya kıymak şerefsizlik değilse nedir?

Haber Ara