TİMETURK | HABER MERKEZİ
Türkiye'nin iradeli unutkanlığı
Gelecek Cuma günü 24 Nisan. 24 Nisan'da, Ermeni diasporasının 'geçtiğimiz yüzyılın ilk soykırımı' olarak tanımlanan Ermeni soykırımının yüzüncü yılı idrak edilecek. Türkiye'de gerek resmi düzeyde gerekse de toplumsal düzeyde soykırım iddialarına karşı oldukça agresif bir tutum söz konusu. Papa Francis'in 'Ermeni Kurbanları Anma' ayininde 'soykırım' ifadesini kullanmasının ardından Türkiye Vatikan Büyükelçisi'ne resmi bir uyarıda bulundu ve Vatikan'daki büyükelçisini de geri çekti. Türkiye'nin izahatı şöyleydi: Papa, bu ayini yönettiğinde Arjantin'deydi. Biliniyor ki Arjantin'de ticareti ve medyayı büyük ölçüde Ermeni diasporası yönetiyor.
Geçtiğimiz Çarşamba günü ise bu kez Avrupa Parlamentosu bir bildiri yayınladı. AP, Türkiye'den 'soykırımı kabul etmesini ve Ermenilerle bir soykırım mutabakatı sağlaması'nı istedi. Türkiye Cumhurbaşkanı ise bu taleplere karşılık 'Bir kulağımızdan girer diğerinden çıkar' şeklinde bir karşılık verdi. Türklerin bu sert söylemi oldukça talihsiz çünkü; Erdoğan sadece bir yıl önce 1915 olaylarında hayatını kaybedenlerin ailelerine taziyede bulunmuş ve yaşanan acı hadiselelerle ilgili üzüntülerini bildirmişti. Öte yandan 1915 olaylarıyla ilgili uzmanlardan ve tarihçilerden oluşan bir bilimsel çalışma başlatılmasını talep etmişti. Hiç bir şekilde bu söyleme rağmen herhangi bir bilimsel çalışma başlatılmadı ve Erdoğan, Türkiye'nin uluslararası bir iftira kampaynasıyla karşı karşıya olduğunu söyledi: "Türkiye'nin herhangi bir soykırımla ilgili töhmet altında tutulması kabul edilemez".
Ermenistan Cumhuriyeti dışında yaşayan ve milyonlarca üyesi bulunan küresel Ermeni diasporası ise, kitlesel infazların, sistemli cinayetlerin, tehcirlerin ve toplama kamplarının neticesi olarak ortada bulunan Ermeni soykırımının tanınmasını istiyorlar. Türkiye ise aynı dönemde Ermenilerin uğradığı kayıpları kabul etse de resmi anlamda bu olayları kirli bir savaşın kirli bir parçası olarak değerlendiriyor. Kesinlikle belirli bir insan topluluğunun etnik kökenlerinden ötürü hedef alınarak öldürüldüğünü reddeden Türkiye'ye göre herhangi bir soykırım söz konusu değil. Özellikle bu iddialar ülke dışından bir ithama dönüştüğü anda Türkiye, bu iddiaları tamamen kabul edilemez buluyor ve bu söylemi Türk kimliğine bir saldırı olarak değerlendiriyor.
Türkiye daha uzun bir süre bu soykırım girişimi ile ilgili olarak akademik camiada oluşan algıyı görmezden gelmesi mümkün değil. Geçtiğimiz yıl, olayların araştırılması için uluslararası bir bilimsel çalışma başlatılmasını isteyen Erdoğan doğru bir noktadayken neden aniden görüşünü değiştirdi? Bunu anlamak oldukça güç. Eğer Türkiye bu inkar politikasını sürdürürse bu tutum elbette Türkiye'nin uluslararası pozisyonuna da zarar verecektir. ABD'nin de Türkiye'nin bu yaklaşımını mutlaka önemsemesi gerekiyor ve Türkiye'nin ciddi anlamda zorlanması icap edebilir. 2008 yılındaki başkanlık kampanyası döneminde Ermeni soykırımını tanıyacağını söyleyen Obama da selefleri gibi önemli bir NATO ülkesi olan Türkiye'yi öfkelendirmemek adına bu yaklaşımından vazgeçti.
Elbette Türkiye ile ilişkilerin iyi şekilde ilerlemesi önemli ancak en azından Birleşik Devletler'in, Avrupa Birliği ve Papa Francis'in bulunduğu çizgiye gelmesi Türkiye'nin ikna edilmesi için önemli. Erdoğan şu gerçeğe ikna edilmeli: Türkiye için en büyük tehlike soykırım kelimesinin kullanılmasında yatmıyor. Tam tersine yüz yıl önce yaşanan bu olayın inkar edilmesinde yatıyor.
Editörün Notu: Tercümede metnin aslına sadık kalındığı için 'Genocide' ifadesi 'Soykırım' olarak tercüme edilmiştir ve tercümenin içeriğinde ibareler Timetürk'ün yayın politikasını yansıtmamaktadır.
