Türk matbuatı olaraktan yine aslî vazifelerimizden birini ihmâl ettiğimiz anlaşılıyor; bu vazife, herhangi bir vesile ittihaz ederek, Ortadoğu ve Balkanlar muhitinin en büyük piyanisti, değerli sanatçı Fazıl Say'dan bahsetmektir.
Fazıl Bey, büyük bir sanatçıdır, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ve onun hâlâ aramızda yaşıyor olması bizim için büyük bir lütûftur. Kadrini bilelim.
Biz maraba takımı, sanattan ve hasseten klasik batı musikisinden ve ayrıca piyanodan hazetmediğimiz için çoğu defa sanatçı duyarlığından bîhaber, affedersiniz ot gibi yaşayıp gidiyoruz. Bilmiyoruz ki dünya tarihinin ender şahsiyetlerini teşkil eden büyük sanatçıları, şu anda benim yapmakta bulunduğum gibi kâğıt üzerinde takdir etmek, alkışlamak, övmek yetmez; hattâ ve hattâ işi gücü bırakıp her piyano resitalinde sâmîin sıfatıyla hazır ve nazır bulunmak içün önceden program çıkartıp buzdolabının kapağına yapıştırarak azm ü cezm ü kasd ile bir konser salonundan ötekine, bu uğurda deplasmanlara çıkmak da yetmez...
Evet, konserlerine gidip onu canlı canlı, tabii ortamında ve doğrudan dinlemek zevki, doğrusu cihâne değiştirilecek bir zevk değildir ve böyle insanlara ne kadar gıbta etsek azdır; onlar ki, bizim bizzat hazır bulunamadığımız her piyano konserine giderek bir nevi farz-ı ayın vazifesi icra ettikleri için, bizim gibi hamal-cemal takımının üstündeki ağır mes'uliyeti bir nebze olsun hafifletiyor ve ağır sanat mükellefiyetimizi farz-ı kifâye mesâbesine getiriyorlar. Onlara müteşekkiriz.
Fazıl Bey, yıllardan beri durup dururken, "Ben sizden sıkıldım, gidiciim; tutmayın, bırakın, bunalayorum!" gibi tepkiler göstererek aslında, "Başka yerlere bakmayın; dikkatinizi dağıtmayın; bana bakın, benimle ilgilenin, beni konuşun, beni yazın; adım her gün gazetelere geçsin; ekranlarda sabahlara kadar benimle ilgili tartışmalar yapılsın, insanlar benden bahsetsin" demek istiyor ama biz hâşâ huzurdan ırgat takımından olduğumuz için anlamıyoruz.
Efendim, büyük sanatçılarda böyle haller olur; hatta olmaması ârızadır; dolayısıyla Fazıl Bey'in geçenlerde temelli olarak Japonya'ya gideceğini açıklaması üzerine, Kültür Bakanının hâlâ, "On milyonlarca insan Türkiye'ye koşarak gelirken benim ülkemden insanların yaşayacak başka yer aramasını büyük üzüntü ile karşılarım. Doğdukları topraklardan kopuş sevdasına kapılanların bir an evvel bu sevdadan ve öfkeden vazgeçecekleri bir ortamı hissetmelerini ve bundan vazgeçmelerini temenni ederim" şeklinde konuşabilmesi, Bakanın büyük sanatçı rûhundan anlamadığını gösteriyor. Bunlar sanatçı kaprisidir Sayın Bakan; Fazıl Bey'in bu mealdeki sözlerini iyi anlamak lâzım. Nitekim Bakanın bu güzel temennisine Fazıl Bey, "Kültür Bakanı, kes zırvalamayı!" şeklinde bir mukabelede bulunarak bakanın sanatçı rûhundan habersiz yaşadığını nâzikâne ifade etmiştir ve dört kelime ile muhteşem bir belagat nümûnesi sergilemiştir. E, ne de olsa büyük sanatçıdır ve büyük insanlardan küçük şey sâdır olmaz.
Şahsen ben kendim olarak Fazıl Bey'in ne zaman heyheyleri gelse, ondan bahseden birkaç şey yazarak evrensel sanata katkımı yapmışımdır; bu defa geciktik ve volkan indifâ etti, Bakan Bey de küllerinin altında kaldı. Kabahat ne Fazıl Bey'de ne bakandadır, doğrudan biz basın mensuplarınındır; utanalım, ben şahsen çok utandım, hâlâ da utanıyorum.
"Gitme Fazıl Bey, sana piyanoların en kralını alalım, her konserini Başbakan'ın 'İcraatın İçinden' programı gibi bütün kanallar canlı yayınlasın" desek bile artık ok yaydan çıkmıştır. Üstad, 2012 konserlerini büyük bir muvaffakiyetle tamamladıktan sonra Caponya'ya muhaceret edecek ve biz Karabudun ahalisine şahane bir ders verecektir. Bu, şimdilik kaçınılmaz gibi görünüyor ama henüz 7 ay avansımız var; bu süreyi iyi çalışarak üstadı ikna için değerlendirmeliyiz bence.
Ben şahsen, klavye ile romantik şarkılar çalan tavernacı "Piyanör"leri (Piyanist+Şantör= Piyanör) artık dinlemeyeceğime söz veriyor ve her yazımın sonuna, Fazıl Bey'e saygı ve muhabbetimin ne kadar nâmütenahi olduğunu gösteren bir kutu koymayı düşünüyorum bundan sonra. Hepimizin bu konuda yapması gereken şeyler var. Elimizi taşın altına koyalım, icab ederse Cumhuriyet mitingleri yapalım. Kemal Bey, Devlet Bey, siz de bir şeyler söylesenize, bakınız adam gidiyor!