Dolar

34,5424

Euro

36,0063

Altın

3.006,41

Bist

9.549,89

“Camiler Haftası” ve camilerin/meccidlerin imarı

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-03 15:44:35

“Camiler Haftası” ve camilerin/meccidlerin imarı


Diyanet İşleri Başkanlığımız, Ekim’in ilk haftasını “camiler haftası” olarak belirlemiş bulunuyor. Bu vesile ile Müslümanlar ‘cami’ kavramı ve camilerin imârı üzerinde teemmül etme fırsatı buluyor. Biz, bu vesileyle, camileri Asr-ı Saadetteki aslî fonksiyonuna tekrar döndürmenin zaruretinden söz edelim.

Câmiler; ‘Müslümanları toplayıp bir araya getiren’, onların hayatını tümüyle kuşatan, İslâmî hayatın mihveri konumunda olan mekânlardır. İbadet hayatımızın odağını namaz, namazın da zirvesini secde teşkil etmekle, bu mekâna Kur’ân/İslâm ıstılahında, ‘secde edilen yer’ anlamında “mescid” denmiştir.

Kur’ân, mescidlerin/camilerin Müslümanların hayat tarzındaki merkezi rolünü vurgular.

Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler îmâr eder. İşte hidayete ermiş olmaları umulanlar bunlardır.” (Tevbe 9/18)

Allah için mescid/cami inşâ ve imar etmek, doğru yolda yürüyen müminlerin ilk aslî görevlerindendir.

Camiler, Allah’a kulluk/ibadet için kurulan mekânlardır.

“Şüphesiz mescidler hep Allah’ındır. Onun için, Allah ile birlikte hiçbir şeye dua ve ibadet etmeyin!” (Cin 72/18) “Allah’ın mescidlerinde, Allah’ın adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır?” (Bakara 2/114)

İslâm medeniyeti/umrânı, câmi îmârı ile başlamıştır. Hz.Peygamber(s.) Medine’ye hicretinde, ilk iş olarak mescid için yer aramış, devesinin çöktüğü arazi Neccaroğullarından satın alınıp Mescid-i Nebevî oraya inşâ edilmiştir.

İşte bu mescid, İslâm toplumunun hayatının mihveri/merkezi/kalbi haline gelmiştir. Rasûlüllah’ın dizi dibinde yetişen davetçiler ordusu “Suffe ashabı”, Mescid’in yanındaki üstü kapalı yere yerleşmiştir. İslâm devletine ait tüm faaliyetler Mescid’den yürütülmüştür:

Beş vakit namazı cemaatle orada kıldıran Rasûlüllah(s.) ashabıyla orada istişare etmiş, sohbetlerini orada yapmış, savaş-barış kararını orada almış, ordusunu orada düzenleyip teçhiz etmiş, çeşitli heyet ve elçileri orada kabul etmişti.

İnsanlar, İslâm’ı öğrenmek için oraya gelir, müminler bütün sorunlarını orada çözümler, yatacak yerleri olmayanlar oraya sığınır, yardım ve infak çalışmaları orada yapılırdı.

Müslüman nüfus arttıkça genişletilen Mescid-i Nebevî -Rasûlüllah’ın sağlığında iki defa genişletildi-, bu merkezi rolünü daha sonra da sürdürdü. Dört Halife devrinden itibaren hızla dünyaya yayılan Müslümanlar, hakim oldukları coğrafyalarda, Mescid-i Nebevi modelini örnek alarak cami/mescid merkezli bir İslâm medeniyeti/umrânı vücûda getirdiler.

Müslüman şehirler, cami-merkezli olarak, camilerin etrafında şekillendi. İslâmî hayata yön veren kurumlar cami çevresinde belli bir düzen içinde yerlerini alarak külliyelere dönüştüler. Medreseler, kütüphaneler, dârü’l-kurrâlar, aşevleri, eytâmhâneler, şifâhaneler, hatta han, hamam ve kervansaraylar hep cami-merkezli olarak dizayn edildiler.

İslâm coğrafyasındaki tüm yerleşim birimleri, tevhid ve vahdeti simgelercesine Allah’ın evleri olan camileri merkeze alarak yapılandılar. Anadolu’da çoğu Selçuklu ve Osmanlı zamanında kurulan Müslüman şehirlerimiz de cami-merkezli olup hayatı mümince kuşatıyordu.

Modern zamanlarda ise, kentler, insanlarla camilerin arasına kalın duvarlar, dev beton yapılar örerek şekillendi. Modern kültür de, insanları camiden ve dinden olabildiğince yalıttı, uzaklaştırdı.

Böylece salt ‘namaz kılınan mekânlar’ haline gelen camilerin içi boşalırken kuşatıcılığını da yitirdi.

Bugün, her alanda yeniden bir diriliş ve öze dönüş çabası içinde olan Müslümanlar, modern dünyanın ifsad edici saldırıları karşısında, camileri yeniden bir sığınak, bir merkez haline getirmelidirler. Kısaca; camileri tekrar hayatın merkezine yerleştirilmelidir.

Bunun için ‘camiler haftası’ yetmez; senenin tüm haftalarında camileri îmâr ve ihyâ faaliyetleri sürdürülmelidir. İslâm umrânındaki cami-merkezli külliye modeli yenilenerek günümüze taşınmalıdır. Camiler namazın yanında eğitim, tebliğ, yardımlaşma, infak gibi işlevlerini tekrar kuşanmalı; kadını-erkeği, genci-yaşlısı ile tüm müminler camileri doldurmalıdır.

Öyleyse, “haydi camiye”!

SON VİDEO HABER

Boğaz'da büyük tehlike! Santim farkıyla atlatıldı

Haber Ara