Kutlu Doğum ve Rasulülah'ın (s.) Kur'an ahlakı
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-13 16:04:46
O’nun “güzel ahlâkı”nı anlamak ve yaşamak, elbette bir güne, geceye veya haftaya sıkıştırılamaz.
“Yaşayan Kur’ân” olan Peygamberimizi, her alanda ve gereği gibi örnek alabilmenin, tıpkı ashab-ı kiram gibi, O’nun “Kur’ân ahlâkı” ile ahlaklanmak suretiyle mümkün olabileceği aşikârdır.
***
Hakikat şu ki; Allahu Teâla’nın (c.c), insanlar arasından seçip kutlu peygamberlik vazifesi ile görevlendirdiği Hz. Muhammed (s.):
-“Kitab nedir, iman nedir bilmeyen” (Şûra 42/52) ve
-“Kendisine bir kitab indirileceğini ummayan” (Kasas 28/86) ümmi ve emin bir şahsiyet idi.
Yirmi üç yıllık süreçte kendisine parça parça vahyedilen Kur’ân-ı Kerim’i en güzel şekilde hayatına aktaran Peygamberimiz (s.), böylece:
-“Büyük ahlâk” (Kalem 68/4) sahibi oldu;
-“Âlemlere rahmet” (Enbiya 21/107) oldu;
-tüm insanlık için “en güzel örnek” (Ahzab 33/21) ve haline geldi.
Onun büyük ve örnek ahlâkını, tepeden tırnağa ilmek ilmek dokuyan Kur’ân âyetleri idi.
"Beni Rabbim edeplendirdi ve edebimi de güzel kıldı." (Süyûtî, Câmiu's-Sağîr, I/12) hadis-i şerifi, bu hakikati ifade eder.
O’nun (s.) bu büyük ve örnek ahlâkı, elbette her hâlinde görülür, bütün ilişkilerine yansırdı.
Onun güzel ahlâkı; ticaret hayatından devlet yönetimine, diplomatik ilişkilerinden savaş hukukuna, cami-cemaat âdâbından akrabalık ve komşuluk haklarına kadar bütün iş ve ilişkilerini kapsıyordu.
Yine, “Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” (İmâm Mâlik, Muvattâ, Hüsnü'l-hulk 8; Beyhaki, Sünen-i Kübrâ, 10/191) hadisi de, bu büyük ahlâkı işaret eder.
Ahlâkı Kur’ân olan, Kur’ân’la güzelleşen, Kur’ân’la mükemmelleşen Allah Rasûlü (s.), böylece ashabının, ümmetinin ve tüm insanlığın kendisini taklit edeceği en kamil bir model haline geldi.
***
Yüce Rabbimiz (c.c), bu yüzden, sevgi ve rızasını, kutlu Peygamberine (s.) tabi olma şartına bağladı:
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Âl-i İmran 3/31)
Hayatın her alanında o mükemmel modele, o en güzel örneğe uymak, onu taklit etmek…
Ashab-ı kiram namazlarını aynen onun gibi ikame ettiler ve sonrakilere öyle aktardılar. Biz de onların aktardığı üzre namazlarımızı aynen O’nun gibi kılarız; şekliyle, huşûu ile, ta’dil-i erkânı ile…
O (s.); yetimi, yoksulu gözettiği gibi ashabına da gözetmeyi emretti; ashab da aynen onun gibi davrandı. Onların bu örnek davranışını Rabbimiz şu âyetle ebedileştirdi.
“Kendi arzu ve ihtiyaçları varken / canları çektiği halde yiyeceklerini yoksula, yetime ve esire verdiler. ‘Doğrusu biz sizi, sadece Allah rızası için yediriyoruz; çünkü biz yüzleri asık suratlı yapan /dehşetli ve kara bir günde Rabbimizden korkarız’ (dediler).” (İnsan 76/8-10)
Bizler de aynı hassasiyetle yoksula, yetime sahip çıkmalıyız.
O (s.); nasıl haccettiyse, onlar da hac ibadetlerini aynen O’nun (s.) yaptığı gibi ifa ettiler.
Oruçlarını aynen Rasûlüllah (s.) gibi tuttular; mideleri, gözleri, kulakları ve gönülleri ile…
Cihada O’nunla (s.) birlikte koştular ve bedenlerini O’na (s.) siper ederek birlikte savaştılar.
Duâyı, tevbeyi, istiğfarı, zikri, hamdi, tesbihi, tehlili, tekbiri… O’ndan (s.) öğrendikleri gibi yaptılar.
Ticareti, siyaseti, kardeşliği, aile ilişkilerini, komşuluğu, oturmayı, kalkmayı, selamlaşmayı; kısaca hayatı Kur’ân’la yaşama âdâbını O’ndan öğrendiler; her alanda adım adım O’nu takip ve taklit ettiler.
Kısaca onlar; tıpkı Rasûlüllah (s.) gibi, hayatın her alanında iliklerine kadar Kur’ân’ı yaşadılar.
Bugünün Müslümanları da, aynen sahâbe-i kiram gibi;
-Kur'ân’ın hali ile hâllenir ve onun ahkâmıyla amel ederlerse…
-Onlar gibi Kur’ân’la oturur, Kur’ân’la kalkar, Kur’ân’la yürür, Kur’ân’ı konuşur, Kur’ân’ı yaşarlarsa…
İşte o zaman, o ilk nesli ayağa kaldıran Kur’ân, bu çağın Müslümanlarını da yeniden diriltecektir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara