Süleyman Yaşar, Babıali'nin en fazla alıntı yapılan, en fazla tartışılan yazarlarından biri.
Genç yaşında devlet bürokrasisinin en tepe noktalarında görev yaptığı için ekonomik sorunları daha ?içerden? bilme ve izleme imkânına da sahip.
Ekonomi bilgisinin yanı sıra sahip olduğu tecrübe birikimi de onun olayları değerlendirmesinde yararlı oluyor.
Yaşar, bugün okuyacağınız yazısına çok önemli bir tespitini dile getirerek başlıyor:
?Bazı devlet politikaları ekonomik kaynakların getirilerini yapay olarak yüksek tutacak bir biçimde tasarlanır. Mesela gümrük tarifeleri, ithalat kotaları, devletin sınırladığı alanlara girebilme, bir takım politik kararlara bağlıdır. Türkiye'de işadamları Ankara'da bu kararları aldırabilmek için politikacılardan ziyade askere güvenir.?
İşadamlarının bu kararları aldırabilmek için siyasetçinin karşısına ?askeri? koyduklarını söylüyor Yaşar.
Aslında bu tespit, bizim yaşadığımız ülkedeki ekonomik sistemden çok ?siyasi? sistemin nasıl işlediğini oraya koyuyor.
Askerin siyasi sistemin içinde kendisine bir rol istemesinin temelinde ciddi ?ekonomik çıkarlar? olduğunu da görebiliyoruz.
28 Şubat'ta işadamlarının ve işadamı olan gazete patronlarının sahibi olduğu gazetelerin yayın politikalarına bu açıdan baktığınızda bambaşka gerçekler görüyorsunuz.
O ?postmodern darbe? döneminin, Türkiye'nin en büyük banka soygunlarının gerçekleştiği dönem olmasının esbabı mucibesini de kavrıyorsunuz.
Bankası elinden alınmış bir medya patronu olan Mehmet Emin Karamehmet'in Jandarma İstihbarat Daire Başkanı ile görüşmesinin şaşırtıcılığı da azalıyor.
Siyasetle ve yargıyla başı derde giren Cem Uzan'ın, Jandarma Genel Karargâhı'nda niye dolaştığının da muhtemel cevabı kafanızda şekillenebiliyor.
Ankara'daki askerî karargâhları ziyaret eden işadamlarının, gazete patronlarının, iş takibi yapan gazete temsilcilerinin listesini görebilsek, birçok olayı da aydınlığa kavuştururuz.
Hangi gazete temsilcisinin hangi ziyaretinden sonra gazetesinde nasıl bir manşet çıktı?
Hangi işadamı, Genelkurmay'a gittikten sonra nasıl bir demeç verdi?
Gazetecilik dışında birçok işleri olan gazete sahiplerinin asker ziyaretlerinden sonra gazetelerinin politikaları nasıl belirlendi?
Bütün bu soruların cevaplarını anlarız.
Türkiye bir ?sahtelikler? ülkesi.
Medya önümüze bir dekor koyuyor.
?Laiklik düşkünü bir ordu?, ?laik rejimi korumak isteyen bir komutan?, ?laiklik için çarpışan gazeteler.?
Bir de bu dekorun arkası, karanlık ilişkilerin sürdüğü kulisi var.
O kuliste iş ilişkileri, para konuları konuşuluyor.
İhale hesapları yapılıyor.
?Park projelerine? izin çıkartılıyor.
Bazı ekonomik kararların çıkartılması için sivil hükümetlere yapılacak baskılar belirleniyor.
Sonra, sanki ortada hiç ?para ?meselesi yokmuş gibi demeçler veriliyor, yazılar yazılıyor, manşetler atılıyor.
Halka, bütün bu olanlar ?siyasi? bir olaymış gibi gösteriliyor.
Birçok işadamı ve gazete patronu, askerin siyasette kalabilmesi, kendilerine bir menfaat sağlayabilmesi için ?tehlikeler?, halkı korkutacak ?dehşet hikâyeleri? yaratıyor.
?Bölünüyoruz, şeriat geliyor, demokrasi isteyen Batı ülkemizi parçalama peşinde.?
Bu korkunç tabloların arkasında ise bambaşka işler kotarılıyor.
İşlerini askerle halleden bir patron ?demokrasi? ister mi?
İşlerini askerle halleden bir patron ?Avrupa Birliği'ne girmemizi? ister mi?
İşlerini askerle halleden bir patron, ?hukukun geçerli olmasını? destekler mi?
İşlerini askerle halleden bir patron, ?askerin kışlasına dönmesi gerektiğini? kabul eder mi?
Onlar askeri siyasetin içinde tutabilmek için çeşitli bahaneler uydururlar.
Halka çeşitli masallar anlatırlar.
Ve, ?paradan? hiç söz etmezler.
Para ilişkilerini hiç dile getirmezler.
Size bir soru sormama izin verin.
Sizce, Genelkurmay, son on yılda Ankara'daki karargâhları ziyaret eden işadamlarının, gazete sahiplerinin, gazete temsilcilerinin listesini açıklar mı?
Eğer ortada bir saklanacak bir şey yoksa bu listeyi açıklamaları gerek.
Kimler ziyaret etmiş o karargâhları?
Askerlerle o adamların ne işleri varmış?
Bir işadamının ya da gazete patronunun askerlerle ne işi olabilir?
Ergenekon sanığı emekli General Levent Ersöz bir iki ?ziyaret? örneği verdi.
Konuşulanlar hakkında bilgi sahibi olduk.
O konuşmalar normal mi?
Bir medya patronunun, bir gazete temsilcisinin askerlerle öyle ilişkileri olabilir mi?
Öyle ilişkileri olursa, bu gazetelerine nasıl yansır?
?Demokrasini bu ülkenin çıkarına olmadığını söyleyen? gazeteler, gazete sahipleri, işadamları, aslında ?demokrasinin kendi çıkarlarına olmadığını? söylüyorlar.
Gerçekten de demokrasinin onlara bir faydası yok, zararı var.
Demokrasi olduğunda o kadar rahat para kazanamazlar.
Ama halka bunu böyle anlatmıyorlar elbette.
?Bölücülük,? diyorlar, ?şeriat? diyorlar, ?dünya Türkiye'ye düşman? diyorlar.
?Aslında bizim haksızca kazandığımız paralarımıza, gizli ilişkilerimize karışmayın? demek istiyorlar.
Bence siz Türkiye'deki bütün siyasi tartışmalara bir de ?para? açısından bakın.
Askerlerin siyasetin içinde olmasını savunanların iş ilişkilerini bir izleyin.
Ve Genelkurmay'dan rica edin:
?Son on yılda karargâhlarınızı ziyaret edenlerin bir listesini açıklayabilir misiniz lütfen??
TARAF