Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

1 Mayıs: Emeğin Haykırması

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-30 11:46:00

1 Mayıs: Emeğin Haykırması
0 false 18 pt 18 pt 0 0 false false false /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Table Normal"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ascii-font-family:Cambria; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-theme-font:minor-fareast; mso-hansi-font-family:Cambria; mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}

İlk kez çalışanlar (taş ve inşaat işçileri) çalışma koşullarına dayanamayarak örgütlü bir şekilde 1856 yılında Avustralya’da günlük 12 saate çalışmaya karşı çıkarak boy gösterdiler. Yaklaşık otuz yıl sonra ABD’deki yapılan büyük bir gösteri, kanlı bitti. Fakat bu bazı hakları da beraberinde getirdi. 

Bu olayların bir daha çıkmaması için yasal baskılar oluşturuldu. Çünkü devlette bir işveren statüsündedir. İşçiler buna rağmen örgütlemelerini sürdürdüler. 1889 yılında bir işçi temsilcinin teklifiyle 1 Mayıs, tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ilk kitlesel gösterinin ardında ikincisi ancak 1890 yılında gerçekleştirilebildi.

Bizim coğrafyamıza baktığımızda 1 Mayıs kutlamaların ilkinin 1911’de Selanik’te olduğunu görürüz. Çünkü işçi örgütlemesinin çok güçlü olduğunu yer burasıdır. Tütün, pamuk ve liman işçileri bir gösteri düzenleyerek 1Mayıs’ı kutladılar. 1912 yılında İstanbul’da ilk defa 1 Mayıs kutlandı. Türkiye'de ilk kez 1923'te resmî olarak kutlanmıştır. Hemen bir yıl sonrasında ise kitlesel kutlamaları yasaklamıştır. 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn kanunu ile yasaklanmış.  Despotizm başı ve işveren olarak en büyük şirketin devlet olması sebebiyle kutlamalar baskı altına alınmış, bazen ip gevşetilerek  2008 Nisan'ında, "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edilmesine kadar gelmiştir. Nihayet 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.

İşçilerin haklarını arama ve bunu belli bir günde gündeme getirerek işverenler karşısında bir güç olduklarını göstermesi açısında bugünün önemsenmesi gerekmektedir. Bizim içinde bulunduğumuz bugünlerde çalıştırılanların açlığa mahkum edildiği ve sırtlarında servetlerin biriktirildiği insanların haklarının gündemleştirilmesi önemlidir. Evet işçi hareketi batı kaynaklıdır. Çünkü ilk kez sanayi devrimiyle işçiler gündeme geldi. Oysa ondan öncede tarlalarda çalıştırılan binlerce işçi söz konusudur. Aynı şekilde limanlarda çalışanlarda vardır. Fakat bu insanlar örgütlenmeye gitmediklerinden dolayı haklarını aramalar bireysel olmuş ve bu durumda çok sağlıklı sonuçlanmamıştır.

İslam coğrafyası bir tarım toplumuydu. Toprakla uğraşanların büyük bir kesemi başkaların tarlalarında neredeyse karın tokluğuna çalıştırılmaktadır. Ağalar neredeyse köyleriyle birlikte insanlarını da satıyorlar. Bu insanların hak araması diye bir şey yoktur.  Sanayi yok denecek kadar azdır. Devlet dairelerinde çalışanlar kendilerini ayrıcalıklı görüyorlar. Bırakın örgütlenmeyi ve hak aramayı, bu kurumlarda köşe dönmenin yollarını arıyorlardı. Yirminci yüzyılla birlikte bu coğrafyada da işçi hareketlenmeleri görüyoruz. Ama bunun ciddi hak aramalara kaynaklık edemediğine de şahit olmaktayız.

Kapitalist sistem insanlar üzerine sömürü ağını çok sıkı bir şekilde örmüştür. İnsanları ne tam doyurmakta ne de açlıktan öldürmektedir. Bu ağın tepe noktalarını ise devlet denen mekanizmalar oluşturmaktadır. Kendisine hizmet edenlerin en üst tabakasını iyi besleyerek alttakilerin ezilmesini sağlamaktadır. Devlet dışında büyük işyeri sahipleri de bu mantıkla çalışmaktadırlar. Böylece işsizliğin ayyuka çıktığı bu zamanlarda “insandan daha bol ne var” anlayışındadır. İnsanlarda bu zor şartlara göre çalışmak zorunda hissetmekte ve işverenlerine karşı minnet hisleriyle hareket etmek zorunda kalmaktadırlar.

Bu nedenle 1 Mayıs işçinin ve emekçinin yılda bir kez olsa da dünya çapında var olduğunu, müstekbirlere haykırması olarak değerlendirmek gerekir. Mevcut durumda işçisine yediğini yedirmeyen ve giydiğini giydirmeyen bir işverenin olduğu ve sömürü çarkının dişlerinin arasının alabildiğince yaklaştırıldığı bu zamanda ancak birlik ve beraberlikle hareket edildiğinde bir sonuca gidilebilir.  Bu gün sadece birlik ve dayanışma değil ayrıca haksızlıkla mücadele günüdür de.

Haksızlıkla mücadele ise tüm toplumun katılımının sağlanması gerektirir. Bunun içinse büyük meydanlar gerekir. Bu nedenle her yıl gündeme getirilen Taksim Meydanını önemsemek gerekiyor. 1977 yılında orada katledilen işçiler söz konusu belki onların anısının yaşatılması ve haksızlığa dur demenin ve varolanın bir okumasıdır Taksim Meydanı. Haksızlıkla mücadele din ve ırkın aranmadığı bir alandır. Bir yerde zülüm söz konusuyla bize düşen ona karşı durmaktır.   

Bugün devlet denen aygıtlar sömürü düzenin kuruyucusu ve diğer işverenlere örneklik teşkil edecek konumdadır. Sermayenin dini olmadığı dillendirilirken, zulmün dininin olmadığı da anlaşılmalıdır. Ona göre Müslümanların direnç göstermesi gerekir. Bu konularda çok gerilerden olayları takip ettiğimizi düşünüyorum. Müslüman işverenlerin verdiği ücretlere baktığımızda bu sömürü düzeninin en fazla buralarda işlediğine şahit olmaktayız. Onun için 1 Mayıs’ta bu sömürü düzenine dur demenin bizim içinde önemli olduğu ve sömürüyü lanetlememiz gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Haber Ara