Adil Barış: Küresel ortak söylem
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-27 16:35:32
Bu sempozyum MazlumDer ve IWPF ( Dünya İslam Barış Hareketi) birlikte düzenliyor. Türkiye ve İran’dan geniş katılım olmakla birlikte bir çok ülkeden de katılımcı var.
Perşembe günü Akgün Otelde sempozyum ile ilgili basınla tanışma ve tanıtım yemeği vardı. Bir çok basın mensubu katıldı. MazlumDer Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Şube Başkanı Mehmet Cüneyt Sarıyaşar ve IWPF Genel Başkanı Dr. Davud Amiri basına bilgi sundular.
Adil bir barışın ne kadar önemli olduğu bilinmektedir. İki konuşmacıda buna önemle vurgu yaptılar. Dünya istikbarların dayatmış olduğu barış şartların bir çok ölüme sebebiyet verdiğini Irak, Afganistan örnekliğinde dilendirdiler.
Yine biz İnsanlık tarihi adalet ve zulmün tarihiyle eşdeğer olduğunu biliyoruz. Güçlü olanın tarihi ve kuralları kendine göre koyduğu bir dünyada adaletten bahsetmek zordur. Böylece güçlünün güçsüzü ezdiği ve adaletin ayaklar altına alındığı bir dünyayla karşı karşıya getirildik.
Adaletin sağlanması için dünya tarihi boyunca vicdanlı insanların bir araya gelerek haksızlıkları bertaraf etme çabası içinde olduğunu okuduk.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav), daha vahyiyle muhatap olmadan Mekke’de haksızlığa uğrayanların hakkını savunmak için Hilfu’l Füdul cemiyetini kurmuştur.
Bugün olduğu gibi o günde aciz ve güçsüzler her türlü zulme maruz kalıyor ve bunlara karşı koyma gücü ve cesareti bulamıyorlardı. İşte bu cemiyet, vicdan sahibi, haksızlık karşısında ıstırap duyan insanların kurduğu bir yapıydı.
Bugün İslam coğrafyasının içinde bulunduğu durum, kendi iç problemleriyle birlikte, 16. yüzyılda doğuya doğru başlayan sömürgecilik ve sonraki süreçteki emperyalizmdir.
19. Yüzyıla gelindiğinde Avrupa’nın başta Afrika olmak üzere Asya ve Amerika kıtasında yaşıyan tüm milletleri sömüren küresel bir boyuta ulaşmıştır. İnsanlar ya topraklarından koparılarak köle olarak çeşitli Avrupa ve Amerika ülkelerinde satışa çıkarılmış ya da kendi topraklarında zorla ve köle olarak çalıştırılmışlardır.
Ne yazık ki buna dur diyecek bir mekanizma uzun yıllar ortaya çıkmamış ya da çıkamamıştır. Birinci dünya savaşında sonra kurulan Milletler Cemiyeti güç dengesini içinde eriyip gitmiştir.
Adalet ve hak arama merkezli kurulan uluslararası kuruluşlar (BM, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Lahey Adalet Divanı) bile emperyalist güçlerin isteklerini onaylayan bir merkezden öteye gidememiştir. Güç merkezlerin siyasi büroları gibi davranmaktan kendilerini alamamışlardır.
Güçlünün güçsüzü ezdiği, onuruyla oynandığı, ülkelerin işgal edilip, öldürülme ve sindirilmenin kol gezdiği, dolayısıyla zulüm ve haksızlıkların egemen olduğu bir dünyaya dur demenin, adaletin, barışın ve insanlık onurunu ayağa kaldırmanın zamanı gelmiştir.
Yaşadığımız bu çağda, bu anlayış ve uygulamaların tüm yönleriyle masaya yatırılıp aydınlatılması gerekiyor. STK’lara düşen görev bu kirliliği ortaya çıkarmak ve Adil bir dünyanın kurulmasını sağlamak olacaktır.
“Adil Barış: Küresel Ortak Söylem” adlı sempozyum böyle bir ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır.
Mazlum halklardan yana onurlu ve adil bir barışın gündemleşmesi gerekir. Belki bu sempozyumun bir ayağında İran’dan Bir
STK’nın olması, Suriye’deki intifadadan dolayı çeşitli eleştirileri de beraberinde getirebilir. Bir müslümana düşen görev ise dinine, mezhebine, ırkına bakmadan mazlumun yanında yer almaktır.
Dış mihrakların olabildiğince kaşıdığı mezhep kavgasına dur demenin de, ortak paydalarda konuşmaktan geçer. Ayrılıklar üzerinde de konuşmak için zemin aramak gerekir. Bu nedenden dolayı da bu sempozyum önemlidir.
Halkların onuruyla oynandığı, ülkelerin işgal edilip, öldürülme ve sindirilmenin kol gezdiği, dolayısıyla zulüm ve haksızlıkların egemen olduğu bir dünyada hakikatin sesi olmak, mazlumdan yana tavır almak erdem sahibi tüm insanların görevi olduğuna inanıyoruz.
Not: Bu sempozyumda “ Emperyalizmin Ortadoğu Kuşatması ya da Kuşatmışlığın Kuşanmışlığı” bir bildiri sunacağımı duyurur. Okuyucularımızı bekliyoruz.
Haber Ara