Alma mazlumun ahını…
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-12-19 11:36:15
Bunlardan biri de; “alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” sözüdür. Bu söz bugünlerde Türkiye’de yaşanan olaylara bakıldığında tamda gündemin en güzel ifadesidir.
“The” Cemaat ya da Camia (kendi tanımlamaları üzerinden konuşmak daha doğru olur, devletin tanımlanmalarını çoğu zaman kullansak dahi problemli olduğunu düşünüyorum) Türkiye’nin son otuz yılına damgasını vuran ve en fazla üzerinde konuşulan, Abant toplantılarıyla bir dönem gündem belirleyen bir harekettir.
Kim ne derse desin mistik, mistik olduğu kadar dikkat çekici üslubuyla karizmatik bir liderlik oluşturmaktadır Fetullah Gülen. Devlet içindeki birçok odak ile kurduğu ilişkiler sayesinde önü açılmış, bu ilişkiler ağını dışarıya taşıyacak kadar ufku geniş biridir ayrıca. Devlet erkânı üzerindeki ağırlığının nedeni, dünyanın farklı ülkelerinde açtığı okullarla gerçekleştirmiştir. Türkçe Olimpiyatları ile birçok insanın gönlünü kazanmakla kalmamış Başta dönemin başbakanı ve birçok bakanın katılımı ve okyanus ötesine gönderilen selamlarla alkışlar gırla almayı da bilmiş biridir. Siz bakmayın “biz onun bu yüzünü bilmiyorduk” laflarına. Bal gibi biliniyordu kadro oluşturmak için “her yolun mubah olduğu” anlayışına sahip olduğu.
Her şey yolunda gidiyordu. Rakipler sahte belgelerle alt ediliyor, İnsanlar içeri alınıp mahkemeye çıkarılmak için uzun süre bekletiliyordu. Masumların sesi çıkmıyor. Sesi çıkanlar ise gerçekte birçok olayın faili olmasına rağmen dışarı çıkabiliyordu. Ak Parti ile birlikte “The” Cemaat gücüne güç katıyor. Kendi adamları dışındakileri adamdan saymıyor ve işler tıkırında gidiyordu.
Güç, birçok kötü özelliği barındırmakla birlikte tek güzel yönü ise sahibini güç körelmesine tutmasıdır. Böylece etrafında olup biteni görmez ve tüm her şeye hakim olduğunu düşünür. Onu kim alt edebilir ve ya sahip olduğu konumdan kim indirebilir düşüncesini taşımasına engel olur. Bu düşünce biçimi onun sonunu hazırlar zaten.
Bugünlerde Tahşiyeciler adlı bir örgütü imal etmek ve imal edilen bu örgüte mensup kişilere ait olan evlere ve iş yerlerine birçok mühimmatı yerleştirmekle kalmayıp yüzün üzerindeki kişinin özgürlüklerini ellerinden aldıklarıyla ilgili gözaltılar gerçekleştirildi. Ama birileri için felaket olan o günlerde kimsenin sesi çıkmamıştı. Bu gariban ve kendi halindeki insanları hapsetmekle “The” Cemaat, Türkiye’de radikal dincilere karşı amansız bir mücadele içinde olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu.
Yine Ergenekon Terör Örgütü operasyonları sürerken onlarla bağlantılı olduğu söylenen Konya’da Ahmet Akgül üzerinden islami kesimi işin içine koyarken, gözaltında olan Hizbu’t Tahrir mensubu bir kişinin telefonundaki rehberi, Ergenekon davasından dolayı gözaltında olan bir teğmenin telefonuna aktarıp Hizbu’t Tahrir hareketinin Ergenekon’la bağlantılı gibi göstermekten de geri durmamışlardı. Diğer tarafta ise Vasat Örgütü adı altında masumlar içeri alınıyordu.
O dönemde İslami kesimden büyük bir kesim, medya üzerinden oluşturulan tamamen algı operasyonu çerçevesinde değerlendirilecek bu olaylara ne yazık ki inanmıştı. Haber getirenin Müslümanlara zarar verebileceğini düşünmeden. Doksanlı yıllarda Müslümanlara yönelik gözaltı ve işkencelerde “The” Cemaate mensup polislerin nasıl işkence ettikleriyle ilgili yüzlerce anıya ulaşılabilir.
İşte tüm bu olaylar, mazlumların ahının nasıl alındığını bize göstermektedir. Şimdi bunun sonucunu görüyoruz. Çünkü zulüm ile abad olanın sonu berbat olur demiş yine atalar.
“The” Cemaat, yıllardır ahları alıyor ve zulüm biriktiriyordu. Sinsi hareketlerle İslamıhakim kıldığını söylerken, İslam’ın kabul etmediğini yöntemleri kullandı. Mistik ve mitolojik bir liderlik çevresini olağanüstü hallerle belli bir süre daha bir arada tutacaktır. Görünen o ki, Devlet hala bu yapıyı çözmüş değil. “The” Cemaatin istihbaratı hala hükümetinkinden daha güçlü görünüyor. Yakalanacakların listesi önceden basına servis edilebiliyor ve bunlar çıkıyorsa, güçlerinin ne kadar fazla olduğunu bize göstermektedir.
İktidar bazı piyonları yakalayıp mahkûm edebilir, gizliliği esas alan ve kapalı bir kutunun çökertilmesi uzun ise çok uzun zaman alacaktır. Ama şuna dikkat çekmek gerekiyor; yaş ile kuruyu bir arada yakmamak gerekir. Yakarsan zulüm olur, zulüm ile abad olunmaz. Gün gelir bugün olduğu gibi mazlumun ahının unutulmayacağını bilmek gerekir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara