Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

Bayrak Kutsallığından Milliyetçilik Devşirmek

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-11-18 17:58:33

Bayrak Kutsallığından Milliyetçilik Devşirmek
Bir taraftan Türkiye’nin birçok etnik unsurdan oluştuğunu dilendireceksin, diğer tarafta Suriye’de Türkiye konsolosluğuna yapılan çirkin saldırı sonrası “tarihte Türk Bayrağına yapılan hiçbir saldırı karşılıksız kalmamıştır” diye tüm etnik unsurları temsil etmesi gereken bayrağı tek bir etnik unsura indirgeyip “Türk Bayrağı” diyeceksin.

Türkiye “bayrak” ve “milli marş” üzerinde milliyetçi damarı kabartan bir yol izliyor. Bu ikisine tüm karşıtlar farklı mana ve anlam yükleyerek kutsallıkta birleşiyorlar.

Bir tarafta “ne mutlu Türk’üm diyene!” sloganını Kürtlerin yaşadığı her yere yazacaksın ve yanına bayrağı koyacaksın, diğer tarafta ise açılımdan bahsedeceksin. Anlayış çok fazla değişmedi. Kutsallık sözden semboller üzerine kaydırıldı.

Artık “ne mutlu Türk’üm diyene” yok, bayrak var. Hangi bayrak sadece ve sadece “Türk Bayrağı” var.

Ulusalcı ve Kemalist unsurlarla ortak payda da ne güzel buluşuluyor. Onun için onlarda bunun farkında olarak hareket ediyorlar.
“Bayrak” ve “milli marş” ulusalcıların temel sığınağı haline geldi son zamanlarda. Eskiden buna Atatürk posterleri de eklenirdi. Herhalde diğerleri kadar kutsallık atfedilmediğinden biraz vazgeçilmiş durumda.

Bir zamanlar eylem yapanlara polis müdahale ettiğinde hep beraber milli marşı okuyunca, polis durur, marşın bitmesini beklerdi. Kutsallık buzumlasın diye. Bayrakla saldıranın bayrağı yere düşmesin diye polis azami dikkat kesilir.

Bayrağın kutsallığı ise tanrısallıkla eş değer görünür. Hilal islamın sembolü ya, yanına bir de alkanlar üzerinde yıldız şavkı vurunca bunun tanrının yeryüzüne bir yansıması olarak okunur.

Bu okuma o kadar derinliklidir ki, muhafazakâr ve bir kısım İslamcılar dahi bu anlayışı o kadar içselleştirmişler ki, bayrağın kutsallığına bir söz söyletmezler. Çünkü tanrı tasavvuru tanrı kadar kutsal addedilmektedir.

Dediğim gibi son dönemde bu kutsallık o kadar ileri götürüldü ki, sadece “Türkleri” temsil eden bir sembol olarak okunmaya başlandı.

Öyleyse Kürtlere yönelik hangi açılımdan bahsedeceğiz.

Onları da temsil eden bir kutsallığı bir bez parçası üzerinde söz konucu edecek miyiz? Yoksa “Türklere” hasrettiğimiz bu bayrağı onlara dayatmaya ve bayrak üzerinden onlarında “türk” olduğunu mu iddia edeceğiz?

Suriye konsolosluğuna yapılan baskı sonrası bayrağa yapılan vurgu, bu açılımın hiçbir zaman eşit vatandaşlık üzerinden yürümeyeceğidir.

Bir etniği temsil eden şey nasıl herkesi kucaklayacak?

Milliyetçilik bundan sonra muhafazakâr ve İslamcılar için bayrak ve milli marş üzerinden yürütülecek gibi görünüyor.

Milli Marşı’nı yazarı da bir İslamcı ya, nasıl olurda onun yazdığı bir marşa kutsallık atfedilmeyecek, bu kabul edilir bir şey değil tabii!

Peki bütün bunlardan sonra nasıl bir anayasa bekliyor bizi acaba?

Haber Ara