Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

Biz ve öteki üzerinden kitaba bakmak

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-05-16 17:11:40

Biz ve öteki üzerinden kitaba bakmak

İçinde bulunduğumuz çağa bir çentik at/a/mamanın hüznünü yaşarken, diğer taraftan tanımlanamaz bir ataletin içinde debelenip durmaktayız. Eleştirilerimiz yapıldığında sürekli kendimizi o yaşanmışlıkların dışımda tutarak yapılır. Değişimin vazgeçilmez olduğuna vurgu yaparken, kendimizi bunun dışında tutarız. Yaşamdan uzak söylemlere boğarız tüm konuşmalarımızı, bunu yapmaktan men edildiğimiz halde. Ve oturup dururuz Allah’ın vaadi ne zaman diye?

İçinde bulunduğu bugünkü bitmişlik/yetersizlik durumu başka yerde aramadan önce kendimizin içinde bulunduğu ruh halini iyi irdelememiz gerekmektedir. Düşüncelerimizin seyrü-sülüğüne bakmamız ve nerelerde yanlışların yapıldığının ortaya çıkması gerekir. Bu yaşanmış yanlışlıklardan kimsenin beri tutulmaması gerekir ki istenen sonuca ulaşılabilsin. Eğer geçmişe yönelik ataların kutsallıklarına yeminler edip, dokunulmazlıklar sağlanırsa yerimizde daha çok saymanın zamanı var demektir.

Bunun yanında yaşamış olduğumuz dönemi ve bize sağdan ve soldan gelen, bizi kuşatan düşünce ve yaşam biçimleri de iyi okunmalıdır. Böylece bizim nerelere müdahale etmemiz gerektiği ve nelerin örf olabileceği anlayışını oturtabilelim. Bir kere geçmişimizi netleştirmeden bugünü netleştirmemiz beklenmemelidir. Hayatı okuma biçimlerimize dönüp bir bakalım. Eleştiri konusu yaptığımız modern hayatın bizim zihinlerimizi ne kadar allak bulak ettiğinin farkına dahi varamadan birçok düşünce ekolü geliştirmiş ve birbirimizi bu küçücük dayanaklarla boğmaya çalışmaktayız. Bunları düşünce boyutundan yeryüzünde yaşama platformuna indiremiyoruz. Düşünce kendi pratiğini oluşturduğu zaman bir anlam ifade eder.

Kendi kahramanlıklarımızı kendimiz yaratarak, kendi kendilerimize övünçler yağdırmaktayız. Böylece önünü göremeyen, çevresini okumayan, sürekli göndermede bulunduğu Kitabı Mubin’in gereklerini kişisel ve cemaati çıkarların içinde sıkışıp kalmasını sağlamaktayız. Bütün bunlar cahili değerler diye eleştiri konusu yaptığımız, yaşanmışlıklardan kendimizi uzak tutamayışlarımızdan kaynaklanmaktadır. Dışında olduğumuz şey eleştiri konusu kılınırken, içinde olduğumuz şeylere binlerce bahaneler getirmemiz yetmiyormuş gibi, Kitab’ı kendi konumumuzu meşrulaştırma aracına dönüştürüyoruz.

Ne yazık ki bu gün Kur’an bir yaşamın şahitliğinden alınarak, bir yaşamın kurgulamasına araç haline getirilmiştir. Eğer bir şey amaçtan araca düşürülmüşse, onun üzerinde konuşmalar bir değer içermiyor demektir. Önemli olan bu amacın hangi zaman dilimi içinden bugüne araç olarak kullanıldığının tespit edilmesidir. Bu ortaya çıktığı zaman ancak hakikate ulaşabiliriz.
Bir taraftan cahili değerler diye dışladığımız metodun içine girerek yürüyüşlerimizi organize ediyor oluşumuz nasıl izah edilmelidir. Başkası tarafından yapıldığında kötü olan şey, taraftarlarımızca yapıldığı zaman neden hemen kuzu postuna giydirilmektedir? Bunun izahını yapmaktan aciz bir topluluğa Allah’ın yardımı ne yapabilir.

Sözlerimiz neden hep meydanlıklarda tekbirliklerin ötesine geçmiyor/u tartışılması gerektiğini ne hatırlıyoruz ne de hatırlatanlara kulak veriyoruz. Çünkü biz ancak kendimizi böyle ifade eder duruma düşmüşsüz. Yanı başımızdaki bölünmüşlüğümüzde mekân bölünmüşlüğü görürken, hayata bakışların malların sayısıyla ne kadar da örtüştüğünün farkında dahi olmamışsız. Sonra kalkıp Allah’ın vaadi ne zaman diye sorarız.

Burada durmamız yetmeyecektir. Resulullah’ın yaşamış olduğu Mekke’ye ve Medine’ye de gitmemiz gerekmektedir. O döneme gidildiği zaman zihinleri darbı mesellerle doldurmadan, o dönemin gerçeklerini okunması gerekmektedir. Heyecanlanıp gerçekleri gözlerden kaçırmamak gerekir. O dönem sağlıklı bir şekilde okunduğu zaman bugünün sorunlarının daha rahat çözüleceğini düşünüyorum.

Olaylara içinde bulunduğumuz şartlar çerçevesinde ne yazık ki bakıyoruz. Herkes bulunduğu yerden ve konumdan Kitaba bakıyor. Resul’ü bulunduğu mevkide tanımlıyor ve ona göre örnek alıyor. Eşyayla olan ilişkisi, sahip olduğu kadardır. Azken karşı çıktığı birçok şey fazlalaştıkça bakış açısını da değiştirmektedir. Böyle olunca da bir tutarlılık görünmüyor ortalıkta. Tutarsızlıklarla kendimizi tarif etme konumuna getirmişiz. Haksızlıklar ve ahlaksızlıklar sizin ve bizim diye bölünmüşse, Müslümanların iki avuçlarının içine başlarını koyup bir düşünmeleri gerekmez mi?


Haber Ara