Twitter, Youtube gibi sosyal medyayı kapatan mahkeme kararlarını haksız olarak nitelendirip bu kararları ortadan kaldırıp özgürlükleri(!)önünü açtı.
Son olarak uzun yıllardır gündemimizi meşgul eden Ergenekon Örgütü ve Balyoz Darbe Planı sanıklarının “haklarının ihlal edildiği”ne karar verdi.
Böylece bu ülkede hukuk denen şeyinVan Canavarı gibi bir şey olduğunu öğrenmiş olduk. Neden Van Canavarına benzediğine gelince aslında olmayan, fakat bir dönem var olduğuna inanıldığı içindir.
Türkiye kurulduğu günden bu yana olağanüstü hukuk ile yönetildiğinden evrensel hukuk ilkeleri hiçbir zaman uygulanmamıştır.
Onun hep söylenmesine rağmen hukuk, hiç kimsenin görmediği veya sürekli bir bomba gibi bazı evlere düşüp aileleri perişan ettiği şeydir denebilir.
Böylece biz alınan tüm kararların hukuki bir zemininin olmadığını ve konjonktür neyi gerektiriyorsa onu gerçekleştirdiğini öğrenmiş olduk.
Yine tüm siyasi davalarda hazırlanan iddianamelerde, yargılama sürecinde hiçbir şeyin doğru yapılmadığını görmüş olduk. Bugün AYM’nin almış olduğu kararlar, basının işin üzerine gitmesi, AYM kapısında tutulan nöbetler kararların alınmasında etkisi göz ardı edilemez.
Eğer Ergenekon Terör Örgütü, Balyoz Darbe Planının arkasında bir siyasi güç olmasaydı, sürekli medyada işlenmeseydi, bu sonuç alınabilir miydi, hiç sanmıyorum. Eğer gerçekten AYM Türk yargısının almış olduğu siyasi davaların hepsini göz önüne almış olsaydı, 28 Şubat öncesi ve sonrası Müslümanlara yönelik kararları da iptal etmesi gerekmiyor muydu?
28 Şubat 1997 postmodern darbenin faillerinin olağanüstü haller yaratarak, hakim ve savcılara brifingler vererek hukuksuzluğun dibini bulmuş olmasına rağmen binlerce masum Müslümanların sahte belgelerle, basit ifadelerle ağır cezalara çarptırılması hangi hukuki gerekçeleri doğru olabilir?
Birçok kültürel faaliyeti örgütlü bir yapıymış gibi dava konusu kılarak insanların nasıl mağdur edildiğini, zamanla yaşla kurunun nasıl iç içe geçtiğinigördük.
İslami Camia ile irtibatlı şöyle davalara göz atalım;
KamhiDavası,bir senaryo çizilerek oynan oyun müebbetle sonuçlandı. Suçlananlar hala içerde.
İslami Hareket Davası, ciddi işkencelerle alınan ifadeler sonucu ona yakın kişi idama mahkum edilirken yine onlarca kişi mesnetsiz şekilde suçlanarak cezaevlerine makkum edildi. Ona yakın kişi cezaevindeyken birçok kişi yurt dışına hicret etmek zorunda kaldı.
İBDA-C Davası, yüzün üzerinde kişinin mağdur edildiği davadan dolayı uydurma gerekçelerle Salih Mirzabeyoğlu, Yakup Köse ve birçok kişi hala içerde.
Malatyalılar Grubu Davası,yüzlerce kişiye mesnetsiz suç isnat edilerek uzun tutuklulukların gerçekleştiği dava onlarca mahkûmiyetle sonuçlandı. Zekeriya Şengöz ancak sekiz yıl sonra geçen ay cezaevinden çıkabildi. Ama hala içerde olanlar var.
Umut Davası çerçevesinde çeşitli illerden binin üzerinden insan toplatıldı. Yıllarca yargılama süreci yaşandı 24 tutuklunun 17’si ceza aldı. Bu davayla birlikte Uğur Mumcu’yu 683 farklı kişinin katletmekle suçlandığı da ortaya çıktı. Bu davadan dolayı içerde olanlar var.
Anadolu Federe İslam Devleti davasında yine basit ve gerçeğe uymayan bir gerekçeyle Metin Kaplan müebbet ağır hapisten dolayı içeride tutulmaktadır.
Başbakanı içeri almak için uydurdukları ve 7 bin kişinin dinlendiği SelamTerör Örgütü davası kapsamında Gazeteci-YazarAbdulhamid Çelik veGazeteci-Yazar Mehmet Şahin cezaları onanınca geçen ay tekrar cezaevine alındılar.
Sivas Davası Türk yargısı için başlı başına bir fecaattir. Sadece o meydanda oldukları için ya da slogan attıkları için 21 yıldır onlarca kişi cezaevinde tutukludur.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, “Örgütün bugüne kadar herhangi bir silahlı eylemine rastlanılmamıştır” yazısı; Adana 2. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin, “Örgüt, terör örgütü tanımına girmiyor” şeklindeki kararı; İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin savcısının “Örgüt silahsız” şeklindeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na temyiz başvurusuna rağmen Hizb-ut Tahrir üyesi olduğu iddiasıyla 10 hükümlü cezaevinde bulunuyor.
Tüm bunlardan ortaya şu çıkıyor. Müslümanlar söz konusu olunca adil yargılama için AYM devre dışı kalıyor ve ne yazık ki iktidar konuşuyor ama adım atmıyor. “Bu ne yaman çelişki anne” diyordu buna Ahmet Kaya, nedense bu yazıyı yazarken bu şarkı aklıma geldi.