Cemaat ne üzerinden camia oldu?
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-03-07 17:03:43
Bunu normal da karşılıyorum. Bir yazıya tüm okuyucuların katılmasını beklemek doğru değildir. Çünkü herkes bulunduğu yerden olayı değerlendirecektir.
Sadece anlamadığım şey, cemaati savunan okuyucuların ya yazıyı tam okuyup anlayamadılar ya da cemaati tam olarak bilmiyorlar. Yana cemaatsel körlük yaşıyorlar.
Bu iki durum şunu ortaya koymaktadır; cemaatin içinde bulunanlar ya takkiye yapıyor ve gerçeği bir başka şekilde göstermeye çalışıyorlar ya da kendilerinin içinde bulunduğu cemaatten haberleri yok. Başlarını kuma gömmüş ve olup bitenden bihaberdirler.
Birinci ileri sürdürdükleri sav, cemaatin Amerika ve İsrail düşmanı/kabul etmediği (bazıları düşman bazıları ise bunları hiç benimsemediği şeklinde ifadelendiriyor) savıdır.
Bunu bu ülkede yaşayan herkes tarafından kabul edilemezliğini cemaatte biliyor. Filistin’de 1987 intifadası başladığında, Gülen Hoca bu dönemde “İsrailli ölen çocuklar için ağladığını” söylemişti. Bu söz o dönemde İslam camiası tarafından büyük tepki çekmişti
Aynı dönemde televizyon ekranlarından kolları bacakları kırılan Filistinli çocukların görüntüleri yayınlanıyordu. Vicdan sahibi tüm insanlık buna tepki göstermek ve Filistinli mazlumların yanında olduğunu belirtmek için meydanlara dökülmüştü. Fakat ne yazık ki cemaat Filistinlilerin lehinde olabilecek herhangi bir tepki göstermemişti.
Bu durum Mavi Marmara gemisine İsrail’in saldırması sonucunda da, İHH’ya getirdiği eleştiride de gösterdi. Bu eleştiri “Hoca’nın İsrail sevgisinin arkasında” ne yatıyor sorularının sorulmasına sebep oldu.
Her ne kadar bir çok zevat bu sözlerinin arkasında “bir hikmet aradılarsa da” bunun boş bir savunma olduğu orta yerde durmaktadır.
Yine Mit üzerinden İktidar ve cemaat kavgasının arkasında İsrail olduğu tezini ileri sürenler de vardır. Bunu da Hakan Fidan’ın Mit müsteşarlığına getirilmesini İsrail’in resmen istemediğinin sonucu olarak medyada yer bulmasıydı.
Bütün bunlar, camia veya cemaat müntesiplerinin ileri sürdükleri “İsrail ve Amerika” karşıtlığı tezini çürütüyor.
İkinci ileri sürdükleri sav ise, bu düşünceleri ortaya atarak Müslümanlar arasında “büyük bir fitneye” sebebiyet verdiğimizdir.
Fitne; ayrılık, karışıklık, insanı hak ve hakikatlerden saptıracak olan şeydir. Müslümanların zararına sebep olan iş ve yine Müslümanlar arasında düşmanlığa sebep olacak olan şeydir.
Aslında cemaatin bu konuda Müslüman camianın yanında olduğu söylenemez. 1987’lerde üniversitelerde başörtüsü sorunu vardı. Öğrenciler okullarına girmek için çeşitli eylemler yapıyordu.
Hoca Efendi o dönemde Edirne Selimiye Camii’sinde verdiği vaazda, başörtülü öğrencileri eleştirerek “onlar başörtüsü takmış erkeklerdir, maksatları anarşi yaratmaktır” babında konuşunca Müslüman öğrencilerin yanında olmadığını gösterdi.
Daha sonra başörtüsünün çokça tartışıldığı sön dönemde “Başörtüsü teferruattır” diyerek yine bu Müslüman camianın yanında değil güç odaklarının yanında olduğunu göstermiştir. Böylece Müslümanlar arasında fitne çıkarıyorsunuz savuna en güzel cevap ise Allah’ın kitabındaki şu ayettir.
“(Bizi fitneye düşürme) diyenlerin kendileri fitneye düşmüştür.” (Tevbe Suresi 49)
Asıl mesele şudur. Gülen Hoca’nın kullandığı ve Ali Ünal’ın aktardığı şu satırlar cemaat ve diğer İslami yapılar arasındaki farklılığı çok net ortaya koymaktadır. “Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çok kullandığı bir ifade var: "Bizimle aynı memeden süt emmeyenler, aynı duygu ve düşünceyi paylaşmayanlar, ne şimdilerde içinde mest u mahmur olduğumuz o lâhûtî derinlikleri, ne de kevserler gibi yudumladığımız zevk u neşveyi duyup anlamaları mümkün değildir."
Cemaat güç odaklarına sürekli sırtını dayayarak camia haline gelmiştir. Sadece bunu açık yüreklilikle dile getirmiyor. Güçlendikçe da diğer cemaatlere tepeden “hoşgörülü” yaklaştığını söylüyor o kadar.
Haber Ara