Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

Devlet, din öğretmekten vazgeçmeli

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-10-24 17:43:23

Devlet, din öğretmekten vazgeçmeli
Modern devletler, vatandaşının kendine bağlılığını sağlamak için tüm hayatını düzenlemek ister.

Okullarda onu eğitmek istediği gibi, mabetlerde de dini kendisinin belirlediği çerçevede vermek ister.

Evlendirir, nasıl giyinmesi ve ne düşünmesi gerektiğine karar verir. Nasıl sevinmesi gerektiğinden hüznüne kadar her şeyi belirleme zorbalığı kendinde görür. Bu modern devletin kendine yüklediği görevdir.

Bunu; “laik, demokratik ve sosyal devlet” ceberutuyla açıklar.

Düşüncenin, eğitimin, dinin sınırlarını belirleyen bu aygıtın, çoğu zaman mahrem hayatımıza kadar girme yükümlülüğünde kendini görmesi zorbalık olarak görülmeyecekse nasıl görülmelidir.

Cumhuriyetin kurulmasından beri yukarıda saydığın bu müdahalelere Müslümanlar, çoğu zaman sessiz bir şekilde direndiler, bazen de tepkilerini meydanlara inerek gösterdiler.

Devletin Kemalist ideolojiyle barışık eğitim ve dini politikasını aydınları vasıtasıyla göstermeye çalıştılar. Bundan dolayı önceleri 163. maddeden sonra bu maddenin kaldırılasıyla 312. maddeden yargılanıp ceza aldılar ama geri adım atmadılar.

Bu direniş İslami bir bilincin yerleşmesini sağladı. Çünkü kendilerini sistem içi görmediler, sürekli kendilerini dışarıda tutarak ve kendi geleneklerinden gelen eğitim sistemlerini devam ettirerek diri kalmayı sağladılar.

Sistemin adlandırmasıyla “merdiven altı” eğitim yuvalarında dinin sağlıklı bir şekilde ve uygulamalarıyla öğrenilmesi sağlandı. Din, bir not alma aracı olmaktan çok nasıl iyi bir Müslüman olurumun temelini oluşturuyordu buralarda.

Şubat darbesi sonrası gelen baskılara rağmen bu “merdiven altı” eğitim yuvaları gizli ve zor şartlarda da olsa bir kısmı hayatiyetini devam ettirdi. Fakat Ak Parti iktidarıyla birlikte bunların bitme noktasına geldiğini gördük.

Büyük bir oranı resmileşti. Resmileşmeyle beraber devletin din eğitimi politikasının da benimsenmesini getirdi. Eğitim programlarıyla ve uygulamalarıyla sistemin istediği yöne dönüştüklerini görmediler.

Bunu takdirle karşıladılar. Çünkü kendilerine imkanlar sunulmuş oldu. Ama bu çarkın bir dişlisi olduklarını ve çarkın işleyişinden farklı bir şekilde işlem yaptıkların ya hiç fark etmediler ya da fark edenler imkanlar karşısında sustu.

Bugün devlet dini ben öğretiyorum diyor. Ama Müslümanlardan en ufak bir ses yok. Halen hayatımızın tüm alanlarına müdahale edilmekte bizde çıt çıkmıyor. Ne de olsa mahallemizin çocukları iktidarda diye düşünüyoruz.

Peki, eğitimde değişen şey ne oldu. Kur’an Kurslarının açılması buralarda hafızların yetiştirilmesi İslami bir bilinç sağlıyor mu? Buna cani gönülden evet demek isterdim, ama diyemiyorum.

Devlet bir çok konuda bizi sürüye dahi ettiği gibi bu konuda da sürüye dahil etmiş durumdadır. Din, artık dünyevileşme hazına, psikolojik destek mekanizmasına dönüştürülmüş durumdadır.

Hayatın belirleyici olma vasfını kaybetmiştir. Zaten modern devlet aygıtı bunu kabul etmez. Çünkü paradigmasıyla dini hayatla çatışmaktadır. Bugün resmileşen “merdiven altı” eğitim yerleri, eğitimdeki uygulamalarıyla ne yazık ki sistemin istediği noktaya gelmiş durumdadır.

Din, yaşam içindeki belirleyici vasfını kaybedip, bilgilendirici vasfının zirve yaptığı bir zamana evirildi. Artık çok bilen ve çok az yaşama aktaran bir nesil yetiştiriyoruz. Din notlarla sınanacak bir matematik dersinden farksızdır.

Bu durum dinin önemsizleştirilmesini beraberinde getirmektedir. Devletin dini öğretmedeki temel amacı kendi arzuladığı ve sınırlarını belirlediği bir din öğretmekle birlikte, eğitimle vatandaşı hizaya getirme anlayışından hareket etmek ve dini sadece işleyişini sağlayan bir sacayağı olarak görmektir.

Onun için devletin dün bize din öğretmeye kalkışmasına ne kadar karşı çıkıyorduysak, bugün de aynı şekilde din öğretmesine avazımızın çıktığı kadar karşı çıkmalıyız.

Devlet Sosyal Hizmet Kurumlarında baktığı çocuklara din eğitimi verebilir çünkü orada ebeveyn vazifesi görmektedir. Ama bizim çocuklarımızdan el çekmelidir. Bıraksın biz çocuklarımıza nerede eğitim vereceksek verelim. Sadece zamanımızı çalmaktan vazgeçsin.

Devlet terbiyesinden geçen kullar olmak ve başımıza vurup neyin hak neyin hak olmadığını, nereye hangi kıyafetle gireceğimizi dayatmaktan vazgeçmesi için Müslümanlardan artık ses çıkmalıdır.

İktidarda bizim arkadaşlarımız, dostlarımız, gönüldaşlarımız olabilir. Ama onlar artık ceberut devlet aklıyla düşünüp, yaşamımızın temeli olan dinimizi belirleme ve öğretme sevdasına tutulmalarına müsaade etmemeliyiz.

Onun için devlet dinimizden el çekmeli, düşüncemizden el çekmeli, bedenimize ne giydireceğimize karar vermekten vazgeçmelidir.

Biz özgür irademizle çocuklarımıza ne öğretmek istiyorsak, onu öğretmemize karışmamalıdır. Bıraksınlar “dindar neslimizi” devlet değil, biz yetiştirelim. Çünkü devlet dindar nesil değil, kendine bağımlı tebaa nesil yetiştirir.

Not: Kurban Bayramınızı kutlar, tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını dilerim.

Haber Ara