Dilin doğası Âdem’e öğretilmişti. Âdem’in zihin dünyasında bu noktada bir problem görünmüyordu. Sonra çoğaldık ve dünyaya dağıldık. Nesneler yaptık, sonra oturup güzel isimler koyduk. Nesnelerin kalınlığı, inceliği, sertliği yumuşaklığı zihin dünyamızda farklılaşmaya başladı. Böylece dil zihinsel süreçlerimizden süzülüp giderken, etrafa yansıttığı şey, düşüncenin akışını ve karakteristik yanlarını biçimlendirdi. Nasıl biçimlendirdiği ise, dünün ve günümüzün araştırma konusu olmaya devam ediyor. Böylece yola çıkışlar, başkaların düşüncelerini ötelemeye vardırmak, ya da ötekileştirmeyi kolaylaştırıyor. Farklı bilim dallarının farklı yaklaşımları dili, anlam kulvarının daha geniş bir perspektife kaydırıyor olsa da anlam buharlaşması gittikçe hızlanıyor. Kimi olaya yaklaşırken, iç çözümlemelerle başlıyor işe. Böylece ruhbilim, onu derinliklerine inerek, onu nasıl bir süreç yaşadığını, bu yaşanan sürecin zihin haritası üzerindeki dilini oluşturduğunu seslendirmektedir. Çocukluk döneminde karşılaşmış olduğu travma veya başka bir olgu onun bugününü oluşturduğu, kelime ve ilişkilerin sürdürülmesinde etkin olduğu söylenmektedir.
Dilin edinimin doğasında ve bundan yararlanma yöntemlerine ilişki çeşitli tartışmalar olmuştur. Bu tartışmalar insanın düşünme biçimini tekdüzeliğe indirme uğraşısından başkaca olmasa gerektir. Dil bilim olarak sunulan şeylerin, zihnin dönüştürülmesinde aktif rol almıştır. Bilimsel bilgi denen şeyin nasıl mecrasından çıkartılarak farklı yönlere kaydırıldığı ortalığı kavurup durmaktadır. Böylece meydanı boş bulacak, alan şekillenmesi ve düzenlenmesi onlar tarafından yapılacaktır. Boş olan zihin bu düzenlemeler çerçevesinde yol alacaklara yol işareti görevini alarak rehber olacaktır. Bu noktadan ele alırsak; zihnin rehberliğini kim yapacaktır. Burada nefs dediğimiz olgu karşımıza çıkacaktır.
Nefs ve zihin üzerine biraz kafa yoralım. Önce Mehmet Doğan’ın Büyük Sözlük’ünde nasıl bir tanımlama yaptığına bakalım. Önce zihin kelimesine ardında da nefs kelimesine bakalım.
Zihin; anlama, kavrama gücü, anlayış, kavrayış, hafıza
Zihniye; akılcılık
Zihniyet; belirli görüş, inanış ve alışkanlıkların tesiriyle oluşan düşünme tarzı, kafa, mantalite.
Örnek; “Eski şiir ve edebiyat için ileri sürülecek her mülahaza bizi insana, kültürün aslı mekanizması olan zihniyete götürür.” Tanpınar’dan alıntı.
Bu tanımlamalardan hareket edersek; zihin bizim bir olguyu kavrama kapasitemizi, onu ne kadar kavradığımızı ve bu kavrayışın ne kadar süreceğiyle alakalıdır. Bunları da akıl çerçevesinde yapılması gerekmektedir. Yani yolculuk akılcı olmalıdır. Bu akılcı davranış, aynı zamanda yolu, yolcuyu ve yolculuğu biçimlendirmektedir. Çünkü olay, belirli bir görüş ve inanç etrafında gerçekleştirilmelidir. Zamanla bu görüş ve inanç alışkanlık halini alacak ve istenen ve ya arzulanan düşünme tarzını meydana getirecektir. Durum, aynı kafa ve mantaliteyi sağlamak olacaktır. Aydınlanma mefhumu batı algılayışında bunu çok iyi bir şekilde ortaya koymaktadır. Zihinsel duruşu ya da zihni duruşu bu şekilde ortaya koyduktan sonra, onu patronluk edecek günlük meşgalelerin üstesinden gelmesini sağlayacak bir yön göstereninde olması gerekir. Bu durumda nefis devreye girmektedir.