Doğu Batı Kardeşlik Platformu
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-04-28 23:38:46
1994’lerde Bursa’daki Sivil Toplum Kuruluşların “Kürt Sorunu”na yönelik anlama çabalarının sonucu olarak ortaya çıkmış bir kuruluş. Müslüman toplumun kardeşliği eksenli çalışma 2008 yılına geldiğinde, çalışmalarını hızlandırmış ve 2010 yılında bölge ziyaretlerini gerçekleştirerek “Kürt Sorunu”nu müzakere etme çabasında bulunmuş ve soruna yönelik düşüncelerini basınla paylaşmış.
Cumartesi günü Platform İstanbul Topkapı tesislerinde medyayla buluşma toplantısı gerçekleştirdi. Şimdiye kadar yapmış oldukları çalışmaların kronolojisi medya mensuplarıyla paylaştı. Özellikle Bursa ve İstanbul sekretaryası hazır bulundu. Sunuculuğunu Hasan Postacı’nın yaptı. Daha sonra Platform Sözcüsü Hasan Ünal, yapılan toplantılarda vardıkları sonuçların kısa bir bilgisini sundu.
Şimdiye kadar; sistem tarafından; Kürt varlığının ve Kürt kimliğinin inkâr edildiğini, asimile çalışmalarının yoğun olarak yapıldığı, dilin inkâr ve yasaklarla yok edilmeye çalışıldığı, köylerin zorla boşaltıldığı, dağa, taşa ırkçı ifadelerin yazıldığı, okullarda andımızın kürt çocuklarına zorla okutulduğu, faili meçhul cinayetlerle toplumun sindirildiği, yer isimleri değiştirilerek yerle olan bağlarının koparılamaya çalışıldığı gibi sorunları oluşturduğuna dikkat çekti.
Doğu Batı Kardeşlik Platformu, Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Hakkari, Bitlis, Muş, Bingöl ve ilçelerini ziyaret etmiş yaklaşık 550 STK ile görüşme yapmış ve bu ziyaretler bir değerlendirme bildirisiyle sonuçlandırmış.
Bu değerlendirme ve çözüm önerilerinde şunlara dikkat çekildi;
Diyalog ortamının oluşması için mutlaka silahların susması gerekmektedir. Ulus devlet anlayışından biran önce vazgeçilmelidir. Kürt kimliği her şekliyle tanınmalı ve anayasal güvence altına alınmalıdır. Anadilde eğitim hakkı verilmelidir. İdeolojik eğitimden vazgeçilmelidir. Faili meçhuller aydınlatılmalı ve failler yargılanmalıdır. Koruculuk sistemi kaldırılmalı ve herhangi bir husumeti olmaması için rehabilitasyon çalışmaları yapılmalıdır. Bölgeye gönderilecek bürokrat donanımlı ve halkın hassasiyetlerine duyarlı olmalıdır. Köylere dönüşün önündeki engeller kaldırılmalıdır. İsimleri değiştirilen tüm yerleşim yerlerinin isimleri geri iade edilmelidir. Etnik ve din temelinde bütün farklılıkların kendi kültürlerini yaşatma hakkı tanınmalı ve anayasal güvence altına alınmalıdır.
Doğu Batı Kardeşlik Platformu Müslüman duyarlılığıyla ortaya çıkmış tamamen sivil bir inisiyatif iken bileşenlerin katılımıyla bir platforma dönüşmüşve çalışmalarını hızlandırmıştır. Bugün Türkiye’deki barış çabaları, platformun doğru bir zemin üzerinde hareket ettiğini de bize göstermektedir.
Hükümet-Abdullah Öcalan arasında varılan anlaşma sonrası 15-21 Nisan tarihlerinde Sekretarya Kürdistan’a bir gezi daha düzenlemiş. Bölgedeki STK’larla ve halkla görüşülüyor. Halkın, barış sürecine dair düşüncelerini anlamamız açısında bunun anlamlı olduğunu düşünüyorum. Zaten Platform bunu rapor haline getirip sitelerinde yayınlayacaklarını açıkladılar.
Yine de ana başlıkları bize sunuldu. Bölge halkının ana düşünceleri şu şekilde dirdilendirildi;
Açılım süreci sonuna kadar destekleniyor. Çözüm adına her adım önemseniyor. Silahların susması ve fikirlerin konuşulması ve tabutların gelmemesi anlamlıdır. “Kürt Sorunu” Kemalizm’den kaynaklanan bir sorun olduğu belirtiliyor. Onun için onu çağrıştıran eylemlere son verilmesi isteniyor. Şeyh Said’den başlayarak Roboski’ye kadar Kürdistan’da gerçekleştirilen kanlı facialardan dolayı özür beklentisi yüksektir. Irkçı terimlerden rahatsızlık duyuluyor.
Toplumsal ve zihinsel algının değiştirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Sorunun Kürtler ve Türkler arasında değil, sistem sorunu olduğu vurgulanıyor.
Platformun bu çabasını takdirle karşılamak gerekir. Çabalarını halkın beklentilerini alarak ve bu beklentilere yönelik çözüm üretmeleri önemlidir. Tabi ki kangrene dönüşmüş ve sistemin temel damarlarını sarmış ırkçı söylemin hemen bitmesi zor görünüyor. Önemli olan birbirini anlamaya çalışan Kürdistan isminin bölünmeyle eşanlamlı olmadığını bilmemiz gerekmektedir. Kürdistan hariç dünyadaki tüm sorunlar bölgeleriyle isimlendiriliyor, sadece Türkiye’de bu etnisiteyle tanımlanıyor. Biz Çin zulmünün sürdüğü Doğu Türkistan ismini kullanırken, Çin bunu Sincan sorunu olarak dillendiriyor. Ama buna rağmen biz oradaki halkın isimlendirmesiyle olayları değerlendiriyoruz.
Müslüman halkların coğrafyaların isimlendirmesiyle bölünmeyeceklerine inanıyoruz. Bugün ulus devletlerin yapay sınırları Müslümanları bölmüş gibi gösterse de yüreklerde bunun böyle olmadığına inanıyorum.
Haber Ara