Uzun bir aradan sonra nihayet el Fetih kongreye gitti. Bunun bu kadar uzun sürmesinin nedeni el Fetih’i kuran Yaser Arafat’ın liderlik koltuğuna kimsenin göz dikmemesinden kaynaklanıyordu. Fakat Arafat’ın ortadan kaldırılmasıyla el Fetih’teki iç dengeler değişti. Ebu Mazen (Mahmut Abbas) bu örgüt içinde çok tutulan biri olmamasına rağmen, ABD ve İsrail’in bazı çevreleri tarafından sıcak karşılanan ve uzlaşılacak zat olarak görüldüğünden dolayı Fetih’in liderlik koltuğuna oturtuldu. Bugün gelinen noktada Abbas’ın neden oturtulduğunun sonuçlarını görebiliyoruz. Böylece el Fetih’in tüm ipleri Ebu Mazen’in eline geçmiş oldu. Bu iplerin bir daha Abbas’ın elinde alınması zor görünmektedir. (Ortadoğu’nun kaderi bu olsa gerek liderlik sultasının sürekliliği.)
Bu kongrede bir şey bekleyenler yanıldılar. Bir değişim gerçekleşir mi umudunu taşıyanlar ise hayal kırıklığına uğradılar. Bu kongrenin bir şey değiştirmesi mümkün değildi. Değişimin olabilmesi için Abbas’ın olmaması demekti. Bu hareketin başında Mahmut Abbas olduğu müddetçe ve yanında güvenlikten sorumlu Muhammed Dahlan’ın olması el Fetih’in İsrail’den ve ABD’den bağımsız bir politika belirlemesi mümkün değildir. Bunun böyle olması ise yani iki işgalci aktörden farklı bir politika belirlemeyecek olan el Fetih ise kendi kuyusunu kendi eliyle kazması anlamına gelecektir.
Bu kongre de el Fetih’in parçalanmasının sinyallerinin güçlü çıkmasını bekleyenlerde yanıldılar. Evet bazı ayrılıklar mutlak anlamda çıkacaktır. Beklenti içinde olanlar hayal kırıklığına uğrayacaklardır. El Fetih içinde Hamas’ın işgalci güçlerine karşı duruşunu destekleyen ve Hamas’la karşı karşıya gelmeyi eleştiren Fetihçiler, Abbas’la sürdürülecek bir yolculuktan vazgeçebilirler. Bu nedenle de 20 yıl sonra gerçekleşen bu kongrenin Fetih’in genel politikasında söylem olarak bir değişiklik yapılamayacaktır. Şimdiye kadar Abbas ne kadar tüzüğe uymuşsa bundan sonra da o kadar uyuyacaktır.
Burada meseleye tüzükten çok, sürdürülen müzakerelerde alınması gereken tavırdır. İşgalci devlet tarafından bir Filistinli öldürüldüğünde verilmesi gereken tepkinin bizdendir, bizden değildir anlayışından çok Filistinli olup olmadığıdır. Abbas bu melekesini kaybetmiş durumdadır. Abbas, Dahlan’ın çizgisinde yürüyerek Fetih’i yavaş yavaş bitirirken, kardeş kanının dökülmesindeki payını da büyütmektedir. Ne yazık ki kongre buna dur diyemedi.
Kongre sadece başkanını değil, merkez konsey ve devrim konsey üyelerini de belirledi. Değişen bir şey oldu mu? Hayır. El Fetih liderlerinden Faruk Kaddumi’nin, Mahmud Abbas'ı, "Filistin lideri Yaser Arafat'ın öldürülmesinde rol oynadığı" iddiasını ortaya atması üyeleri ne kadar etkilediği ise ortadadır. Çünkü delegeleri belirleyen Abbas ekibidir. 87 Aralık intifadasıyla sürekli kan kaybeden Fetih bu kongrede tüzük değişikliğine mutlaka gideceği beklentisi yüksekti. Fakat mevcut hal tüzükte bu değişikliği yapmasına engel oluşturmaktadır. Kısa süre sonra Filistin’de yapılacak seçimlerde, tüzükte İsrail’in tanımlanması ve Filistin topraklarına nasıl bakacağı halkın bakış açısında değerlendirmek zorunda kaldılar. Bu tavır el Fetih’in bundan sonraki süreçte halkın desteğini en yüksek oranda garanti altına alma isteğinde kaynaklanıyor. Yoksa Mahmut Abbas’ın ne düşündüğü herkes tarafından tahmin edilmektedir.
Hem Abbas hem de Dahlan Filistin davasını menfaatleri karşılığı arka plana iten kişiler olarak görülüyor. 1988 yılında Ahmet Cibril’le yapılan bir röportajda Cibril bunu açık bir dille açıklıyor ve onu Filistin davası konusunda tehlikeli bulduğunu söylüyor. Dahlan’a gelince yolsuzluklarıyla ve Amerikan ajanı olarak suçlanmaktadır. Yolsuzluklar noktasında ciddi bir haklılık payı vardır. Neredeyse el Fetih içinde kendisine bağlı bir lejyon oluşturmuş durumdadır. Bu durum onu daha da korkulacak biri yapmaktadır. Bu nedenden Dolayı Dahlan pek sevilen biri değildir. Gazze için teklif ettiği üç kişide de kongre üyeleri tarafından reddedilmesinin altında yatan neden bu olsa gerektir. Dahlan Filistin Ergenekon’un başı olarak görmek gerek. Ön plandaki eylemleri kadar arka tarafta İsrail, ABD ve AB ülkeleri ve istihbaratlarıyla da ciddi ilişkiler içindedir.
Bu kongre el Fetih açısında son yıllarda İsrail ile olan ilişkilerinde değişen bir şeyin olmadığını ve el Fetih’in ilk çıkışındaki direniş parametrelerin çok yara aldığını bize göstermiştir. El Fetih 60’lı yıllarda kurulan direniş örgütlerinin neredeyse her biri bir Arap devletinin uydusu konumundaydı. Fetih bağımsızlığının meyvelerini toplamıştı. Şimdi ise el Fetih bağımsız değil birçok devletin uydusu olma zorunda görüyor kendini.. Birde kongrede seçilen kişilerin hemen hemen tamamı statükonun devam etmesini isteyenlerden seçilmesi ise direniş ruhunun yok olmasıdır.