Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

Filistin Nakba’sından Arap Nahda’sına

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-15 12:35:27

Filistin Nakba’sından Arap Nahda’sına
Nakba, Filistinliler için felaket günüdür. İsrail Siyonist devletin kuruluşu ve Filistin topraklarının ve evlerinin işgalinin resmileşmesi ve gaspın batı ülkeleri tarafından resmen onaylanmasıdır.

Onun için Filistinliler her yıl bu büyük felaketi diri tutmak ve hafızalarına kazımak için bir araya gelirler ve bu trajediyi anarlar.
Siyonistler 1881 yılından beri Filistin topraklarına yönelik işgali bilinçli bir şekilde yürütmüştür. 1920 yılında kurulan ve bugün İsrail ordusunun temeli olan hagannah örgütünün kurulmasıyla birlikte Filistinlilere yönelik öldürme ve sindirme politikalarını da gerçekleştirmiş oldular.

Daha sonra hagannah çetesinin yanında ırgun ve stern çeteleri kurularak Filistinlere yönelik vahşetlerine vahşet eklemişler. Bunu kendi kaynaklarında yayınlamaktan geri durmamışlar.

İşgalci Devletin kurucusu David Ben Gurion siyonist stratejiyi şöyle formüle etmektedir; “Devletin kurulmasıyla birlikte büyük bir güç durumuna geldiğimizde taksimi ortadan kaldırıp tüm Filistin’e yayılacağız. Devlet, siyonizmin gerçekleşmesi için bir aşama olacak sadece; görevi de yayılmanız için gerekli zemini hazırlamak olacak. Devlet düzeni koruyacak ve tabi lafla değil, makineli silahla.”

Bu beyanla Gurion uyguladıkları zulmün uluslararası hukukun yargıladığı Nazi soykırımından farkı olmadığını ortaya koymuş ve işgalci devletin temel felsefesinin kan olduğunu söylemiştir.
Nakba, bu dökülen kanın hatırlanmasıdır.

Siyonist işgal güçleri, 1946 yılından başlayıp günümüze kadar şiddetini artırarak devam etmiştir. Birleşmiş Milletler’in taksim planı dışında tutulan bazı Filistin kentleri de, bu arada Yafa, Akkâ, Lod, Ramle ve Bir Saba siyonist kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir. Hagannah, Irgun, ve Stern adlarındaki silahlı siyonist çeteleri askeri alanda halkı korku ve öldürme operasyonlarıyla yerlerinden ettiler.

Siyonist terör guruplarının faaliyetleri özellikle manda yönetiminin sona ereceği Mayıs ayına doğru çok yoğunlaştı. Arap nüfusu yerleşme bölgelerinden çıkarmak için sistemli terör uyguladı. Kimi zaman bu, kitlesel katliamlar biçimine büründü. Deir Yasin’de olduğu gibi.

“Katliam, köyleri birbiri ardında haritadan silinmesi biçiminde ve sürekliydi. Amaç, insanları can korkusuyla kaçırmaktı.”
İsrail’le başbakanlıkta yapan Menahem Begin’in, o gün başında bulunduğu Irgun (Lehi)’nin 9 Nisan 1948 Deir Yasin katliamında 254 savunmasız, yüzden fazla kadın ve çocuğun içinde bulunduğu insanları öldürdükten sonra, bu operasyonla gurur duyarak şöyle demektedir:

“Bizim Irgun savaşçıları Arapların gözünde korkulu birer efsaneydi. Adlarını duyduklarında tir tir titriyorlardı. Bunlar, İsrail kuvvetlerinin yarım düzine taburuna bedeldi. Bütün ülkedeki Araplar... dur durak tanımaz bir paniğe kapılıp can korkusuyla kaçışmaya başladılar. Kitle halindeki bu kaçış çok geçmeden kontrolden çıkıp toplu bir çılgınlığa dönüştü. İsrail Devleti’nin bugünkü hükümranlık alanı içinde o zamanlar var olan 800.000 Arap’tan bugün ancak 165.000’i kalmış durumda. Bu gelişmenin siyasi ve ekonomik önemi küçümsenemez.” diyerek insanlık ve hukuk tanımazlıklarını ortaya koyuyordu.

Bu terör faaliyetlerinin yoğunluğunu ve stratejik önemini Yahudi Yazar Moshe Menuhim şöyle belirtiyor: “Taksim kararının askıya alınması ya da feshedilmesi olasılığı hiç şüphesiz Ben Gurion ve Menahem Begin’i gayri resmi olarak elele vermeye ve gizli terörist güçlerle düzenli Haganah ordusunu birleştirmek ve koordine etmeye itti. Plan artık açıktı: 15 Mayıs 1948’den önce mümkün olduğu kadar fazla Arap’tan kurtulmak ve mümkün olduğu kadar fazla yer elde etmek amacıyla genişlemek ve toprak işgal etmek için Araplarla savaşı hızlandırmak ve şiddetlendirmektir”

İsrail kurulduğundan beri sürekli Filistin topraklarını ve yerleşim yerlerini işgal, gasp ve ilhak etmiştir. 250 binden fazla insanı tutuklamış, fiziki ve psikolojik işkenceler uygulamıştır. Halen 7500 kişiden fazla Filistinli İsrail zindanlarında işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmaktadır.

İsrail zindanlarındaki 2000 Filistinli esir, zindandaki kötü şartları, uzun gözaltı sürelerini ve esirlere yönelik kötü muameleye dikkat çekmek için açlık grevi yapmaktadır.

İsrail, bugün bu büyük felaket gününün sona doğru gittiğinin tedirginliğini yaşamaktadır. 2011 yılında Tunus’ta başlayan Arap Nahda’sı (uyanışı), İsrail için yeni bir felaketin habercisi gibidir.

Arap nahdasıyla birlikte Siyonist devlet kuşatılmış olacak. Şimdiden en yakın müttefiki Mısır’dan darbe yemeye başladı bile. Doğal gazı kesilmiş durumda. Refahiye sınır kapısından Gazze’ye yardımda gidiyor.

Arap Nahdasının genişlemesi, İsrail için felaketin genişlemesiyle eş değer gibi okunuyor. İsrail’in sessizliği bundandır.
Arap Nahdası karşısında nasıl bir tavır alacağını bilemiyor. Tek tesellisi batılı dostları ve Amerika’dır, onunda sonu bir yere kadar tabi.

Arap nahdası tamamlandığında ise, halkların zaferi de tamamlanmış olacaktır.

NOT: Adem ve Hamit kardeşlerim nihayet aramızda, hoş geldiniz diyor, hayatlarında sağlık ve başarı diliyorum.

Haber Ara