Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

Gerçek, görüntü ve simülasyon

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-02-28 17:13:10

Gerçek, görüntü ve simülasyon
Türkiye siyasal hayatında yaşanan değişiklikler, sağ ve solun nasıl yer değiştirdiğini çok uzun yıllar önce İdris Küçükömer tartışmıştı.

Böylece biz kavramların anlam farklılığına nasıl uğratıldığı öğrenmiş olduk. Bunlar yetmiyormuş gibi gerçekliğin ne olduğunu da artık bilmeyecek bir duruma gelmiş olduk.

Artık ne gerçek, ne görüntü ve ne simülasyon bilinmemektedir.

Ses kasetlerin ortalığı velveleye vermesi ve muhalefetin bunun üzerinde bir algı yaratarak toplumu ikna çalışmaları ister istemez bizi Fransız düşünür Jean Baudrillard’ın gerçeklik tartışmasına götürmektedir.

Baudrillard; “gerçek çökmüştür, bugün gerçek, sadece imgeden, yanılsamadan ya da simülasyondan ibarettir. Model temsil ettiği varsayılan gerçeklikten daha gerçektir. Hipergerçeklik çoktan yeniden üretilmiş olan şeydir. Kökeni ya da gerçekliği olmayan bir gerçeğin modelidir” demekle bugünlere baktığımızda ne kadar haklı olduğu ortaya çıkmaktadır.

Oysa biz gerçeği; bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki, yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat, sahici, Yapay olmayan, doğruluk diye bilirdik.

Böylece bu son olaylarla bizim gerçekliğimizde altüst edilmiş oldu. Olgular üzerinde siyaset güdülmüyor algılar üzerinde bir siyaset oluşturulmaya çalışıldığından, gerçekliğin ruhuna da bize sonunda Fatiha okutuyorlar.

Siyasilerin gerçekliği ile toplumun gerçekliği birbiriyle örtüşmüyor gibi görünse de iktidar ve muhalefet simulakrumlar oluşturmaları ister istemez onları da yönlendiriyor.

Yani orijinali olmayan kopyanın kopyası içinde siyaset üretiyorlar. Gerçeklikten uzaklaşabildikleri kadar uzak ve gerçek diye sundukları şey ise gerçekliğin yakınından dahi geçmeyen kopyanın kopyalarıdır.

Gösterilen görüntü ise gerçekte var olmadığı hâlde varmış gibi görünen şeydir yani hayalet. Baudrillard bunu simulark kavramıyla açıklar. Yani bir gerçeklik olarak algılamak/algılatmak isteyen/istenen görünümdür.

Bugün kasetler ve ses kayıtları üzerinden her şey simüle edilmektedir.

Paralel yapı diye nitelenen Gülen Hareketi olsun, muhalefet olsun toplumu manipüle ederek bir noktaya varacağını düşünüyor.
Onun için önce toplumun gerçeklik duygusunu köreltmek ve neyin gerçek neyin simülasyon olduğuna karar veremez durumuna getirmek istiyorlar.

Böylece Baudrillard’in de dediği gibi; “gerçek olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi sunmak, göstermeye çalışmak” istenmektedirler. Böylece toplum masa tenis maçı oynanan bir alanda bir o yana bir bu yana bakarak kafasını karıştırmayı başarmayı amaçlamaktadırlar.

Bu durum tabi ki tek taraflı değildir. Karşılıklı kılıçlar çekilmiş ve gerçekliğin köküne ne kadar benzin dökülürse o kadar iyi diye düşünülmektedir. Böylece halk gerçeğin ne olduğunu zaten bilmeyecek ve algılar üzerinden taraf olmaya çalışacaktır.
Bugün ortalıkta dolanıp duran her şey sanki Andrew Niccol’un iki bin iki yılında vizyona giren Simone filmi gibidir. Gerçekte olmayan ve bir bilgisayar programı marifetiyle ortaya konan kadın başoyuncunun peşine düşen insanlar durumuna getirilmiş oluyoruz. Ama gerçekte ise ortalıkta böyle bir kadın olmamasıdır. Buna rağmen simülasyon olan kadın oyuncunun peşini bırakmayan insanları varlığı devam eder.

Yani her şey simülasyon; bir araç bir makine bir sistem bir olguya özgü işleyiş biçiminin incelenme gösterme ya da açıklanma amacıyla bir market ya da bir bilgisayar programı aracılığı ile yapay bir şekilde yeniden üretilmesidir.

Ne yazık ki bugün üretilen siyaset simülasyondur. Bir geleneğe ya da kökene dayanmadığı gibi gerçeklikten yoksun ama gerçeğin modelleri aracılığıyla türetilmektedir.

Baudrillard dediği gibi; “Günümüzde gerçek artık minyatürleşmiş hücreler, matrisler, bellekler ve komut modelleri tarafından üretilmektedir. Bu sayede gerçeğin sonsuz sayıda yeniden üretimi mümkün olmaktadır. Bundan böyle rasyonel bir gerçeğe ihtiyacımız olmayacaktır, zira gerçek ideal ya da negatif süreçlerle basa çıkabilecek bir durumda değildir. Artık işlemsel bir gerçeklik vardır. Aslında gerçek bu değildir çünkü onu sarıp sarmalayan bir düşsellikten yoksundur. Bu atmosferden yoksun bir hiperuzamda kombinatuvar modellere benzeyen sentetik bir şekilde üretilmiş gerçek diğer adıyla Hipergerçeklik. Gerçek ya da hakikate özgü perspektifle bir ilişkimizin kalmadığını gösteren bu farklı bir uzama geçiş olayıyla birlikte tüm gönderen sistemlerinin tasfiye edildiği bir simülasyon çağına girilmiştir.”

Böylece düşle gerçek ayırımından yoksun bırakılmış ve yörüngesi etrafında dönen şaşkın ördek misali oradan buraya savurulup duracak gibiyiz.

Haber Ara