Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

Hak ve adalet yoksunu dindar nesil ya da İmam Hatip Okulları'nda ne yapılıyor

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-18 15:13:59

Hak ve adalet yoksunu dindar nesil ya da İmam Hatip Okulları'nda ne yapılıyor
“Dindar nesil” ile başlayan tartışmalar devam ederken, 28 Şubat Postmodern darbenin mağdurlarını oluşturan kitlenin içinde en büyük payı kapanmayla yüz yüze gelen İmam Hatip Okulları ve mezunları aldı. Şimdi açılmaya ve bu mağduriyetler giderilmeye çalışılırken, okullardaki uygulamalar “dindar nesil yetiştirme” tartışmalarının ileride de büyüyerek devam edeceğe benziyor.
Yine ileride dizlerimize vurmamak için şimdiden İmam Hatipten “dindar nesil yetiştirilir mi?” tartışmasını başlatmak gerekiyor. İmam Hatip okullarındaki bazı idarecilerin tavrı “dindar nesil yetişir”i yalanlayacak nitelikte.

Devlet eliyle dindarlaşmanın olamayacağını daha önceki bir yazımda açıklamaya çalışmıştım. Şimdi nerdeyse her mahalleye bir İmam Hatip Okulu düşecek şekilde ya orta ya da lise kısımları açıldı. Okullar fazlalaştıkça, okullardaki idarecilerin haksız uygulamaları da gün yüzüne çıkmaya başladı.

Uygulamalardaki haksızlıklar ve adaletsizlikler şimdilik “kol kırılsın yen içinde kalır” mantığıyla gündeme gelmemektedir. “Nasıl olsa bizim mahallenin çocukları, yine bizim mahallenin atadıkları ilahiyatçı müdürler tarafından adaletsizliğe uğratılmaktadır” denilerek aile içi meselelerin dışarı yansıtılmaması gerektiği düşünülmektedir.

Oysa bu haksızlıklar karşısında “dindar nesil” olacak olan evlatlarımız eğer “din buysa” benden beri kalsın, diyerek “nefret nesline” dönecektir.

Bugünkü İmam Hatip okullar, 28 Şubat öncesi İmam Hatip Okulları olmadığı gibi, o dönem çocuklarını buraya gönderen ailelerin zihinsel kodlarını paylaşan aileler yok denecek kadar da azdır. Çünkü İmam Hatip Okulları ilk açıldıklarında bu okullara giden çocukların ailelerinin büyük bir oranı sisteme entegre olmamış insanlardı. Sistemin asıl amacı ise bu okullar sayesinde bu aileleri ve çocuklarını sisteme katmaktı. Fakat işler öyle yürümedi. Sistemin kodları ile İslamın kodlarının örtüşmesi mümkün değildi. Onun içinde ne İmam Hatiplileri sisteme (belki yarısı bile değildir) katabildiler ne de aileleri. 28 Şubat Postmodern darbenin merkezinde bu okulların olmasının nedeni de buydu. Sisteme entegre edememek.

O zamanlar bu okullarda okuyanlar hak ve adaleti gözetlemenin dinin temeli olduğuna inanıyorlardı. Anlaşılan bu inanç tüm değerlerini toplayarak bu okulları terk etmişe benziyor. İmam Hatip okulları açıldığından beri bazı müdürlere yönelik velilerden haksız uygulamaların olduğunu duymuştum. Haksızlık ve adaletsiz bir tutumla müdürler yanlarına kendilerinin seçtikleri aile birliği başkanınla birlikte velilere kan kusturuyor. Yapılan şikayetler ise görmezlikten geliniyor.

Bununla yetinmeyerek ayrıcalıklı sınıflar oluşturuluyor, bu sınıflara göre öğretmen seçimi yapanlar olduğu iddiası ortalığı kavurmaktadır. Bir çeşit kast sistemi anlayışını oturtmuşlar. Her halde Hindistan’daki kast sisteminin de dini olduğuna inanarak İmam Hatip okullarının da dini okullar olduğunu düşündükleri için bunu uygun olacağını düşünmüş olacaklar.

Bunun en iyi örneğini Üsküdar Camlıca (Ünalan) Kız İmam Hatip okulunda bulabilirsiniz. A ve B şubelerinde okuyan öğrenciler Okul Müdürü, Aile birliği başkanı, eş dost (Brahmanların) çocuklarından oluşuyor. Bunu okul ilk açıldığında da duymuştum ama bir İmam Hatipli olarak böyle bir ahlaksızlığın olabileceğine ihtimal vermediğimden inanmamıştım.

Okulda yapılan birçok uygulama ve sınıf değişimleri beni yanılttı. Müdür yardımcıları, öğretmenlerde bunu biliyor. Ama müdür “astığım astık, kestiğim kestik” zorbalığıyla herkesi bastırmış durumda.

Normal şartlar altında sınıflara öğrenci yerleştirme işiyle müdür yardımcıları ilgilenir. Camlıca Kız İmam Hatip’te ne mümkün. Her şeye müdür bey karar verir. Veliye yönelik tutum bile başlı başına bir sorun teşkil etmektedir. Bir mahalleli olarak bu kadarını söylemekle yetinelim.

Sayın Bakana çağrımdır,

Camlıca Kız İmam Hatip okulunda bu haksız uygulamaların önüne geçmek için müfettiş görevlendirdiğinizde karşınıza Eğitim-Bir Sendikasından müdür çıkacaktır. Okul aile birliği başkanı her konuşmasında “Parti tarafından görevlendirildiğini” söyleyerek başlamaktadır. Bu sefer müfettiş ne yapacak, iktidar korkusuyla üzerine gidemeyecektir. Soruşturmaların eş dost vasıtasıyla nasıl hasıraltı edildiği bilindiğinden çok şeyde beklenmiyor.

Ama,

iktidar korkusu, iktidar zorbalığına dönüşecek düşüncesi oluşmuşsa, bunu gören öğrencilerde “dindar nesil” değil, bu haksız ve adaletsiz uygulamalardan dolayı dini bu uygulamalar zannederek “dinden nefret eden nesil” olacaktır. 20 yıl sonrası yozlaşmanın boyutları daha fazla ortaya çıkacaktır.
Buna sebebiyet verenler için bu günah yeter de artar bile.

Haber Ara