Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

Hukuku askıya almak

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-01-19 09:43:31

Hukuku askıya almak
Geçen Pazar günü Yedi Hilal Derneği, “Erkler Kıskacında Türkiye’nin Yargı Sorunu” adında bir söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşi Av. Aydın Polat’ın moderatörlüğünde Demokrat Yargı’nın Genel Sekreteri Kemal Şahin katılımıyla gerçekleşti.

Demokrat Yargı, Türkiye’de hukukun bağımsızlığı, yargının siyasallaşmadan ve her kesimde insanın olduğu bir adalet sistemine vurgu yapan bir oluşum. Kemal Şahin, bu konuda kafa yoran ve düşüncelerini yazarak toplumla paylaşan biri, devletin değil bireylerin yanında yer alarak farklı bir yargıç profili çizmektedir.

Konuşmasının temel başlıklarına baktığımızda bizim şuan nasıl bir sorunla karşı karşıya geldiğimiz ortaya çıkmaktadır. “Yargı, hukuk, adliye kavramlarının birbiri yerine geçtiği ve kavram kargaşasının hakim olduğu bir mesele üzerinde toplumu aydınlatmanın zorluğuna dikkat çekerek” başladı. “Yargı’nın asıl işlevini siyasallaşmadan, toplum adına devleti sınırlandıran bir kurum olması gerekiyor. Bu yetmiyor toplumsal, siyasal ve kültürel gurupların rızasına dayanmış olması gerekiyor.”

Oysa bu gün Türkiye de konuştuğumuz yargı değil adliyedir. “Yargı, temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesine karşı olması gerekirken, hep yok edenlerin yanında oldu.” Onun için Türkiye de bir yargıdan bahsetmek mümkün değildir. Bir guruba ait bir adliyeden bahsedilebilir. Bunun için kanuni düzenlemeler yapılmıştı, ama bu düzenlemeler yargının bir gurubun eline geçmesine engel olamadılar ya da olmadılar. Bugün ise yargı çetenin elinde deniyor.

Gerçekten Türkiye’de yargı, birilerini tasfiye etmek üzere kurulmuş ve Sayın Şahin’inde belirttiği gibi “faili meçhullerin müsebbibi” olmuştur. HSYK 2010 öncesi durumuyla Kemalizm adına tetikçilik yaparken sonrasında ise bir başka çetenin elinde siyasi erki hizaya koyma adına tetikçilikten çekinmemektedir. Onun için birçok hukuksuz yolla operasyonlar gerçekleştiriliyor. Çete üyeleri belli bir program çerçevesinde İstiklal Mahkemelerin Alileri gibi kelle almaya gelmişler. Hukuku ayaklar altına alıp çiğniyorlar.
Geçmişte Ergenekon, Balyoz, KCK, Odatv, Dini Cemaatleri el-Kaide ile bağlantılanarak tasfiye edildi. Yine Hizbut-Tahrir, Malatya davası tamamen siyasal ve hukuki gerekçelerden yoksun bir şekilde yürütüldü ve insanlar mahkûm edildi. 28 Şubat sonrası başlayan davaların hepsi kuşkulu şekilde sonuçlanmıştır. Bu kuşkularla yürütülen ve açılan davaların nasıl basit belgelerle mahkûmiyete dönüştüğüne toplum olarak şahidiz.

Şimdi Roboski’de öldürülen insanların mahkemesinde karasızlık vereceksin, sonra kalkıp yolsuzluklar konusunda medya üzerinde bir algı yönlendirmesi gerçekleştireceksin. Bu operasyon yolsuzluk üzerinden siyasi iktidarı yıpratma çalışmasıdır. Yine Sayın Şahin’in dikkat çektiği gibi “Özel yetkili mahkemelerin olduğu yerde hâkim, hâkimlikten çıkar. Savcı, savcı olmaktan çıkar.” Egemenlik çatışması var. Siyasal iktidar yapacağı düzenlemelerle bunu gerçekleştirecek bir yapıya sahip değil. Evet, bir çete var, onlarla mücadele etmekle doğru yapıyor.

Bugün yapılan şey yargı eliyle demokrasiyi katletmektir. Yargı siyaseti şekillendirmek istiyor. Başbakan Erdoğan’ın tehlikeyi görmeleri doğaldır. Hukuk askıya alınıyor tartışması doğru değil, çünkü ortada bir hukuk yok.

Modern devlet yapılanmalarında eğer hukuk, hukuksuz bir işlevsellik kazanmışsa siyasi iktidar hukuki askıya alır. Özgürlüklerin önünü açacak şekilde düzenler. Bu gün hukuksuzluk bir çetenin eliyle başına alıp gitmişse siyasi erke düşen bunu engellemektir.
İHH gibi bir kurumu giderayak hizaya getirmek ve efendilerin istediği şekilde bir algı oluşturmak için el-Kaide ile bağlantılı bir operasyonla arama yapılması nasıl açıklanabilir. Bugün yargı içindeki çete hukuksuz bir şekilde suçlu suçsuz her şeyi birbirine karıştıracak eylemlerde bulunuyorsa bunun önünü almak kadar doğal bir durum yoktur.

Kısa bir not;

Başbakan’ın Cemaati, “Haşhaşilere” benzetmesinin bazı konularda yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü Hasan Sabbah, hiçbir ülke adına çalışmadı. İnandığı doğruları eğip bükmedi. Birilerine yaranma adına kimseyle iş tutmadı. Ama takipçilerin bağlılığı noktasında Cemaatle arasında ciddi bir benzerlik olduğu doğrudur. Tarihi gerçekler bazen çarpıtılıyor. Sabbah’ın bağlayıcıları uyuşturucu kullanmıyordu. Sadece inandıkları düşünceleri uyguluyorlardı. Hakim/resmi tarih üzerinden Hasan Sabbah okunduğunda uyuşturucu ortaya çıkma zorunluluğu ortaya çıkar.

Gülen Hareketi’ni Hasan Sabbah hareketiyle özdeşleştirmek Sabbah Hareketine haksızlık olduğunu düşünüyorum. Hiç iş takibi yapmamış ve dine hiçbir hurafe sokmamış birini nasıl olur da birçok hurafe barındıran bir hareketle kıyaslanır. Anlamakta zorlanıyorum.

Haber Ara