Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

İbrahim'i adanmışlıkta kendini var etmek

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-11-06 13:52:07

İbrahim'i adanmışlıkta kendini var etmek
Adamak: Bir arzunun gerçekleşmesi için, Allah rızasını elde etmek maksadıyla bir ibadetin yapılması, bir filin yerine getirilmesi hakkında söz vermek; niyet etmek, vaad etmek, ahdetmek, nezretmek. Kurban: Hak yolunda, Allah’ın emirleri gereğince kesilen ve Allah’a yakınlaşmaya vesile olan…(Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük)

Yaşamı anlamlı kılmak için çıkılan yolculuğu kendinden bir şeyler feda ederek gerçekleştirmek gerekir. Bu hem yaşamı hem de çıkılan yolun değeri açısından önemlidir. Bunun değeri ise, kendinden bir şeyin olmasını gerektirir. Kendinden bir şeyin kopmasıdır ya da kopmasına izin vermek hatta onu kendi elinle gerçekleştirmeyi gerektirir. Böylece ne kadar ulvi bir şeyi gerçekleştirdiğinin anlamını duyumsayabilesin. Kendinden olanı Allah yoluna koyarak, kirlilikten ve bayağılıktan kendini ve aileni arındırabilmektir. Sorumluluk hissinin pratiğini ortaya koymaktır.

Eşyanın ya da dünyalığın tüm ihtişamıyla hayatımızı kuşattığı bu çağda kendine gidebilmek ve kendini bulabilmek olabildiğince bizi zorlamaktadır. Popüler kültürün tüm ideolojilerini gündelik yaşam konusunda birbirine yaklaştırdığı bu zaman diliminde biz Müslümanları da kendi eksenine almış durumundadır. Sorumluluğun bilincinde olması gerekenler sorumsuzluğun diplerinde yüzdükleri bugünlerde kutladıkları kurban bayramının ve onun Müslümana kazandırdığı anlayışın farkında dahi değillerdir. Kendi karnında olan çocuğu daha doğmadan Allah’a adayan İmran’ın karısının durumu ile elinde biriktirip durduğu eşyanın gözünü doyurmamasını ve ona sıkı sıkıya sarılanı bir kıyaslayın bakalım. Bizim eşyayla olan ilişkimizden doğan kurbanın içselliği ile İbrahim’im (as), İsmail’i adayışındaki yürekliği nasıl okumak gerekir acaba?

İbrahim (as), evlat hasreti çeken İbrahim. Babasına saygısızlık etmeden inandığı Rabbini yücelten İbrahim. Yaşlılık gelip kendini bulduğunda bir evlada kavuşan İbrahim. Peş peşe üç gün aynı rüyayı gören İbrahim. Yüreğinin sökülüp alındığı bu rüyanın gerçekliğinden şüphe etmeyecek kadar rabbine bağlı İbrahim. Kalkıyor ve bu emrin gereği için yola koyuluyor. Benliğini, kişiliğini bir adayışta eriten bir insandan ne bekleniyorsa onu gerçekleştiriyor İbrahim. İbrahim, adayışında yakalıyor kurbanı, kendini, kendinden olanı kurban edeyim derken, dostu yüreğini okuyor ve ona bir koç gönderiyor kurban etmek için. Böylece Allah, adayışın en yüksek mertebesini kullarına bir örneklikle sunmuş oldu. Biz bu nam üzerinden konuşuyoruz kurbanı. Kurbanın ne anlama geldiğini İbrahim örnekliğinde okunmamız isteniyor. Biz bunu ne kadar beceriyoruz? Bu tartışmalı.

Yine Kur’an-ı Kerim’de adayışı; İmran kıssasında İmran’ın hanımı hamile iken doğacak olan çocuğu Allah’a adama samimiyetinde okumaktayız. Sevdiğin, kendinden bir parçayı, inandığın ve kendini bulmanın bir aracı olarak Rabbine adamak ve bu adayışta kendini bulmak. Adayışta bulunanın mertebesi, adanandan yüksek değil. Biri diğerine eşdeğer bir şekilde atbaşı gitmektedir. Çünkü adayan imanın pratiğini sergilerken adanan bu imanın şahidi olarak varlığını ortaya koymaktadır. Bu adayış felsefesini tüm benliğiyle kavramış ve ona göre gereği neyse yapılsın diye bir adım öne atmıştır.

Dünya nimetleri karşısında kendini konumlandırmak ve tüm bu yaratılmışları kendi zihni süzgecinden geçirirken, Rabbinin isteklerinin ve rızasının ne kadar önemsendiğinin göstermek açısından önemlidir. Yaşamını sürdürürken önemsediğin şeyler nelerdir. Adanmışlık bunu test etme sürecidir. Laflarla mı? yoksa en sevdiği şeyi feda ederek mi yolculuğunu sürdüreceksin? Bunun kararını verebilmektir. Adanacak bir şeyinin olup olmadığını bilmek adanış duygusunu diri tutar.

Bu karar, hayatı ve dünyayı nasıl algılandığının göstergesidir. Dünyada kendini görünür kılmanın çabası içinde olanların lafla peynir gemisini okyanuslarda yürütürken, ikiyüzlü bir dünyayı inşa ettiklerinin farkında değildir. Rabbine ulaşmak için değil, dünyalık ne kadar şey varsa onları elde etmek için uğraşanların, adaletli bir dünya istemeleri ne kadar doğrudur. Bugün içinde bulunduğumuz durumda eşya karşısında kendimizi yeniden konumlandırmanın çabasında içinde neleri feda edebiliyoruz? Yaklaşmakta olan kurban bayramında nelerimizi kurban edeceğiz acaba? Sıradanlaşan ve anlamsızlaştırılan kurbanda buzdolabına etler yığmanın ötesine gitmeyen ve kendimizden hiçbir şey değiştirmeden yolculuğumuzu gerçekleştirirken, İbrahim (as) ve oğlu İsmail (as) kıssasının anlam dünyasının ne kadar içine girebiliyoruz?

İbrahim oğlu İsmail’i feda ediyor. Bu anlamlı yolculuğu bir an kendi çocuğumuz için düşünelim. Bu yolculuğa kendi evladımızı çıkardığımızı ve onu bırakın kurban etmeyi, O’nun için, onun yoluna bıraktığımızı düşünelim, yapabilecek miyiz? Ya da kaç kişimiz bunu yapabilecek yürek ve adama duygusuna sahip olabilir? Bu zorlu yolculukta İbrahim olabilmek için önce inanma durumumuzu gözden geçirmemiz gerekir. İmanın kursağımızdan aşağı inip inmediğinin göstergesi olacaktır bu.

Adanacak çok şeyi olmamak, dünyevileşmek mi?

İbrahimi adayış kadar, İsmailî teslimiyeti de anlamak gerek. Onu adayan babası karşısında göstermiş olduğu metanet fedakârlık duygusunun zirvesini temsil etmektedir. Bu bağlılık, bu teslimiyet körü körüne bir teslimiyet değildir. Bilinçli ve anlamlı bir teslimiyettir. Çünkü babası en değerli şeyi olan İsmail’ini yani canını, ciğerparesini Maşukunun dergâhına gözünü kırpmadan sunmaktadır. O’nun dergâhının yüceliği hem adayan hem de adanan tarafından eşit şekilde anlaşılmıştır.

Adanmışlık iki tür sınavdan geçirilmektedir. Samimiyet ve teslimiyet sınavdan geçiriliyor. Çoğu kimse birinden birini kaybeder. Ama bunun İbrahim (sa) ve İsmail (as) görmemekteyiz. Samimiyet başarı ile gerçekleşmiştir. Bu samimiyetin gereği konu biricik yavrusuna açılmış ve onun görüşü sorulmuştur. Cevap harikulade bilinçli teslimiyeti ortaya koymaktadır. Körü körüne bir bağlılık değil, attığı adamı ne olduğunu bilen ve ona göre adımını atan bir bilinç.

İsmail’in adayışı kabulü, İbrahim’in eylemini tamamlamaktadır. İbrahimî duruş ismailî fedakârlıkta bulmakta kendini. Biz bu bayramda ne kurban ettik? Onu düşünmemiz gerekir. Dünyevileşmenin olabildiğince bizi kuşattığı ve benliğimizi, algılarımızı şirk ve dünyevi süzgeçlerde geçirdiği bu zamanlarda kurban ettiğimiz hayvanlar dışından içimizden kurban ettiğimiz ve Rabbimize adadığımız başka neyimiz var. Kurban edilen hayvanla, zihnimizin ve yüreğimizin adadığı ne kadar örtüşüyor, onu düşünmek lazım. Bunlar örtüştüğü zaman biz gerçekten bir kurban adamışız demektir.

Bu minval üzere kurbanı İbrahim (as)’ın adayışındaki samimiyeti yakalayıp gerçekleştiren kullarından kılmasını dilerim. Kurbanınız yüreğinizin resmi olması dileğiyle mübarek olsun.


Haber Ara