İktidar ve Güç Sarmalı
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-12-04 15:15:25
Sözü iktidar üzerinden söylemekle, ilkeler üzerinden söylemek farklılık arz etmektedir. Bizim tarihimize baktığımızda meliklere nasihat üzerine kurulmuş birçok eserle karşı karşıya geliriz. Fakat bu nasihatleri ciddiye alan melikleri sayınız dendiğinde ise susarız ya da susmak zorunda kalırız. Bazılarımız ise darbı mesel olarak bize aktarılan bazı hikâyelere sığınırız ama bu hikâyeler gerçeği sıvayamaz.
Bu anlamıyla ilkeler iktidar olamadığından meliklerin insafına kalmış bir iktidar anlayışına kalıyoruz.
Ulus devletlerin varlığıyla birlikte dini referans alan devletler olduğu yadsınamaz. Ama bunların kurum ve kuruluşları batılı düşünüş ve uygulanış tarzının dışına taşıyamadıkları gibi daha kötü kopyalarını yansıttılar. Pakistan’da ilk kez Müslümanlar modern bir İslam devletinin temelini atma çabası içinde oldularsa da bunda başarı sağlayamadılar.
Bu anlamda İran İslam Devrimi halk merkezli ve ulama önderli İslami devlet modeli olabilecek bir kalkışmaydı denebilir. Fakat bu da kendi iç siyaseti ve mezhep taassubu, modern anlamda bize İslami devlet modelinin ne olacağını ya gösteremedi ya da başarılı bir model sunmasını engelledi. Yine de bu tecrübe Müslümanlar için önemliydi ve bu tecrübeden hareketle Müslümanlar, modernleşme sonrası ortaya çıkan ve çıkabilecek birçok sorunla nasıl baş edebileceğini yollarını bulma konusunda kafa yorabilme yolunu göstermiş oldu.
Başta da belirttiğimiz gibi Müslümanlar meseleyi iktidar üzerinden düşündüklerinden, iktidarla tanıştıktan sonra iktidarı dönüştüreceklerine kendilerini iktidara eklemlenmekte bir sorun görmez duruma gelmektedirler. Bunun temel nedeni ise iktidar ve güç sormalında düşünsel körlük yaşamalarından kaynaklanmaktadır.
İranlı müslümanlar, tarihin verdiği çatışmacı ve ayrıştırıcı din algısı içinde mezhep fanatikliğinin derinliklerinde önlerine çıkan fırsatı kullanmayarak, geleneksel ve daha da çok pagan kültü içinde bir devlet anlayışı içinde İslami soslu, baskıcı ve ötekileştirici anlayış içinde bu fırsatı kullanamadılar.
Devrim, hep yaptığını bir kez daha yapacağını yaptı ve kendi çocuklarını yedi. Rahmetli Şeriati’nin “Dine karşı Din”de pagan kültünü tercih etti. İktidar olmanın rahmetinden çok güce ram olmanın rahatlığında dünyevileşmenin hazını nirvanaya çıkardı.
Türkiye’de Ak Parti iktidarı ile eleştirdikleri kurumları dönüştürmekten çok bu kurumlarda gücü ele geçirme üzerine olduğunu, bu kurumlara kendileri yerleştiklerinde görmüş olduk. Bu durum bize şunu göstermektedir:
Türkiye İslamcılığı dünyadaki benzerleri gibi iktidar üzerinden bir İslamcılık okuması yapmıştır. Dışarıdan romantik devrimlerle oluşturulmuş bir ütopyaları varmış ve bu ütopya aslında yaşamdan kopuk mecralarda akıyormuş ve ellerinde hiçbir imkan olmadığından dolayı da konuşmak kolaymış, iş uygulamaya gelince onlarca hatta binlerce bahaneyle bu ütopyalar unutulmuştur.
İslamcılık, ilkeler üzerinden değil güç ve iktidar üzerinden okununca dünyanın her yerinde aynı durumlar yaşanmaya başlamaktadır. İlkeler net olarak ortaya konduğunda ve iktidarınızı ve gücünüzü başkaların iktidarı ve gücü üzerinden değil, kendi referanslarınızla belirlediğiniz ilkeler çerçevesinde okuduğunuzda o zaman dünya söyleyecek sözü olanlar yine İslamcılar olacaktır.
İslamcılığın yapıcı muhalifliğini koruması, bugün iktidara ram olanlara yanlış gelse de Müslümanların geleceği için olumlu sonuçlar doğuracağını unutmamak gerekir.
15 Ağustos’ta yine bu köşede “İktidara Eklemlenmek” başlıklı yazımızda en son şunları ifade etmiştik:
“İktidarın dönüştürücü gücünü kimsenin inkar etmediği gibi, iktidarın dönüştürücü gücüne direnen kişi sayısı da yok denecek kadar da azdır. Ak Parti ile İslamcıların, iktidarın bu dönüştürücü gücü içinde erimeye başladığını ve iktidarın dönüştürücü gücüne direnemediğini, yaşamını da bu döngü içinde iktidara eklemlediğini söyleyebiliriz.
Sayın Erdoğan kullandığı dil ile iktidarın statü, kapital ve iktidar üçgeniyle beslediği İslami kesim, yeni bir yaşam şekli ortaya koyarken, sistem karşıtlığı üzerinde kurguladığı dilden uzaklaşarak, sistemle örtüşen beyanların daha fazla hayatlarında yer edindiğinden, söyleyecek sözlerinin kalmadığını ortaya koymaktadır. İktidarın bizzat kendisini, kendilerinden kabul ettiklerinden dolayı bu kesim ciddi bir yanılgı içindedir.
İktidarda olanla, iktidarı örtüştürdüğünüz zaman, iktidarın dönüştürücü gücünü ya görmediğiniz ya da hafife aldığınız anlamı çıkar ki bu İslami kesimin kendini iktidarda zannetme tuzağıdır. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra İslami kesimin iktidara eklemlenerek, geldiği ve beslendiği havzandan daha da uzaklaşma riski artmaktadır. Bu riski azaltacak İslami yapı, stk’lar ise bunu şimdilik tartışmaktan uzak görünmektedir.”
Haber Ara