Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

İktidara eklemlenmek

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-08-15 09:16:47

İktidara eklemlenmek
Türkiye Devleti, ilk kez devletin en tepe noktasına oturacak kişinin seçilmesi için tercihi halka bıraktı. Bu durumdan devlet aklının dönüştürüldüğü anlamını çıkaranlar oldu. Bunun ne kadar gerçekçi olduğu seçilenlerin uygulamada ortaya kayacağı siyaset tarzı belirleyecektir. İktidara eklemlenmek mi? iktidarın dönüştürücü gücünde fena fih olmak mı? yoksa devleti dönüştürmek mi? ilerideki tarihlerde yapılacak uygulamalar bunun sonucunu bize gösterecektir.

Ak Parti’nin ilk seçimden bugünkü son seçimine kadar girdiği tüm seçimlerde başarı ile çıkması, cumhurbaşkanlığı seçimin de sonucunu önceden belirlemişti. Genel katılımın bu kadar düşmesinin temel sebebi hem Erdoğan taraftarları hem de karşıtları için bu seçimde “nasıl olsa Erdoğan kazanacak” gerçeğini kabullenmelerinde kaynaklanmasıdır.

Ana Muhalefet partisi CHP ve MHP’nin yanlarına irili ufaklı on iki parti daha alarak seçim ittifakı yaparak bu seçimde başarı sağlamayacakları belliydi. Aday ismi açıklandığında biz bu köşede “Çatı çökmüş, CHP-MHP altında kalmıştır” diyerek nedenlerini ve bu konuya dair düşüncelerimizi açıklamıştık.

Bu partilerin temel amacı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı seçtirmemek olmadığını (çünkü bunu engelleyecek güçleri yoktur) sadece ikinci tura bırakmak gibi bir hedef koydukları kör sağır herkes biliyordu. Bu nedenle kendi seçmenlerine de çatı adayı gerçekçi gelmemiştir.

Halkın tercihi önemlidir. Değişen şartlar, ülkenin ekonomisi, bitirilmeye çalışılan terör, Sayın Erdoğan’ın karizmatik liderliği ve halkın lideri kendinden görmesi bu tercihin belirleyici bir kısmını ortaya koyar.

Diğer tarafı ise Gezi olayları üzerinden oluşturulan dış düşman ve onların oyuncağı iç terör algısı iyi işlendi ve halk buna ikna oldu. Sonrasında ortaya çıkan Paralel Devlet Örgütü ve buna bağlı olarak 17 ve 25 Aralık darbe operasyonları iktidarın hatta bizzat Sayın Erdoğan’ı hedef aldı fakat Erdoğan’ın tepkisiyle başarıya ulaşamadan önü kesildi. Sayın Erdoğan’ın,“devletin iç güvenliğini tehdit eden ve iç istihbaratı dışarı veren” unsur olarak bu yapıyı deşifre etmesi, halkı, Erdoğan’a daha da yakınlaştırdı.

Doğrusunu söylemek gerekirse ülkede oluşturulan ve Sayın Erdoğan’ın iktidarını sonlandırmak için çıkarılan her kriz, Sayın Erdoğan karşı bir darbe ile bertaraf ederek şartları lehine çevirme ve değiştirme gücü her seferinde göstererek halkın teveccühünü kazanmayı başarması siyasi bir zafer olarak görmek gerekir.

Recep Tayyip Erdoğan, kurduğu partisinin başında iktidara geldiği günden bugüne iktidarını pekiştirerek sürekli oylarını artırmıştır. Fakat bu yükseliş kendi düşüncesi ekseninde gerçekleştiği söylenemez. Geldiği düşünce havzası ile iktidar arasında sosyolojik bir gerilimin olduğu hatırlanmalıdır.

Modern devlet olgusu, ceberut ve tekçi anlayışı farklılıkları kabul etmemek gibi bir duruş göstermektedir. Sayın Erdoğan’ın çoğu konuşmasında belirttiği “biz yaratılanı severiz, yaratandan dolayı” modern devlet anlayışının kabullenmediği ve herkesin devlet karşısında hizaya getirilmesi gerektiği düşüncesiyle çelişmektedir.

Bu durum Sayın Erdoğan’ın, modern devlet anlayışıyla, kendisinin beslendiği havza arasında gidip gelmelerine neden olmaktadır. Onun için bazı toplantılarda, modern devlet anlayışıyla örtüşen konuşmalara bazen de beslendiği havzadaki anlayışı ortaya koyan konuşmalara şahit olabilmekteyiz.

İktidarın dönüştürücü gücünü kimsenin inkar etmediği gibi, iktidarın dönüştürücü gücüne direnen kişi sayısı da yok denecek kadar da azdır. Ak Parti ile İslamcıların, iktidarın bu dönüştürücü gücü içinde erimeye başladığını ve iktidarın dönüştürücü gücüne direnemediğini, yaşamını da bu döngü içinde iktidara eklemlediğini söyleyebiliriz.

Sayın Erdoğan kullandığı dil ile iktidarın statü, kapital ve iktidar üçgeniyle beslediği İslami kesim, yeni bir yaşam şekli ortaya koyarken, sistem karşıtlığı üzerinde kurguladığı dilden uzaklaşarak, sistemle örtüşen beyanların daha fazla hayatlarında yer edindiğinden, söyleyecek sözlerinin kalmadığını ortaya koymaktadır. İktidarın bizzat kendisini, kendilerinden kabul ettiklerinden dolayı bu kesim ciddi bir yanılgı içindedir.

İktidarda olanla, iktidarı örtüştürdüğünüz zaman, iktidarın dönüştürücü gücünü ya görmediğiniz ya da hafife aldığınız anlamı çıkar ki bu İslami kesimin kendini iktidarda zannetme tuzağıdır.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra İslami kesimin iktidara eklemlenerek, geldiği ve beslendiği havzandan daha da uzaklaşma riski artmaktadır. Bu riski azaltacak İslami yapı, stk’lar ise bunu şimdilik tartışmaktan uzak görünmektedir.


Haber Ara